BU KADAR BASİT Mİ!
Son olarak Ceylanpınar Belediyesi'nde yaşanan bir önceki basın mensubu Şafak Sağ'ın çöp işine verilmesi benim nazarımda artık bardağı taşıran zavallı, rövanşsit, intikamcı, önyargı ve kine, nefrete dayalı uygulamalardan birisi oldu.
Şafak Sağ özelinde Ceylanpınar Belediyesi'nin eş başkanlarına soruyorum:
E hani sizler sosyal demokrat, işçi ve emekçiye, bireyin özgür haklarına saygılıydınız ve davanız buydu?
Hani siz ötekileştirmeye karşı mücadele ediyordunuz?
Şimdi bu yaptığınız ötekileştirmenin, kinin, nefretin dikalası değil de nedir?
Her yerel seçim sonrası belediyelerde "kendi ekibimi kuruyorum" Gerekçesi ile başlatılan cadı avlarından, insan onurunu ayaklar altına alan işten çıkarmalardan, itibarsızlaştırma ve yıldırma politkalarından gına geldi yahu.
Hayır gerçekten anlamıyorum arkadaş; Büyükşehir Basın Yayın ve Halkla İlişkiler eski başkanı Mahmut Uçmak dahil, asaleten veya vekaleten görevlerini sürdüren, aslı görevleri mevcut amir ve başkanlarına hizmet etmek ve talimatlarını uygulamak olan gencecik insanlardan ne bekliyordunuz?
Mesela Mahmut Uçmak ne yapmalıydı? Mevcut Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül'ün talimatlarını es geçip YRP adayı Sn. Gülpınar lehine mi çalışmalıydı?
Uçmak o zaman mı dürüst bürokrat olacaktı?
Peki, Uçmak bunu yapmış olsa, yediği ekmeğe ihanet eden, mevcut başkanını satan adam olmayacak mıydı?
İhanet eden basın daire başkanları, müdürleri sizler için daha mı değerli yani?
O gün mevcut amirine ihanet edene nasıl güvenecektiniz?
Mesela Karaköprü'de Salih Demir Metin Baydilli'ye değil de Nihat Çiftçi'ye mi çalışmalıydı?
Veya Şafak Sağ Ak Partili Belediye Başkanı Feyyaz Soylu'ya değil de DEM eş başkanlarına mı çalışsaydı?
Bozova'da Selim kardeşimiz, Akçakale de Yahya Köse kardeşimiz, nefret ederim ama Viranşehir'de Nurettin ve diğerleri ne yapmalıydılar Allah aşkına?
Siverek Belediyesi'nde görev yapan 4 basın mensubunun işine son verilmiş. Hem de tehdit edilerek. Pardon ya, nereye gidiyoruz millet olarak?
Biz seçim süreci ve ta öncesinden beridir başında Uğur Beyazgül olduğu iddia edilen ve birkaç çakalın emir eri olarak yönettiğini duyduğumuz trol hesaplar ve onlar üzerinden yapılan itibar suikastlerine, algı operasyonlarına karşı mücadele etmedik mi?
Şimdi Mahmut Uçmak'ı trol hesaplar ve daha düne kadar sizi eleştiren sözde gazeteciler üzerinden trol başı ilan edip halkın önüne atmak hangi vicdana sığar?
Mahmut Uçmak ve diğerleri. Hepsinin çoluk çocuğu var, sevenleri sevmeyenleri var ve daha da önemlisi gencecik insanlar bunlar. Hepsini yüz kızartıcı suçlu zanlıları gibi kamuoyu önüme yem olarak atmak hangi vicdanın ürünüdür?
Bu insanların geleceklerini çalmaya hakkımız var mı?
Ha, elbette kendi ekiplerinizi kurmak ve onlarla yola devam etmek en doğal hakkınız ama usulü bu olmamalı.
İhanet beklediğiniz insanlar ihanet etmedikleri için bedel ödetilmemeli.
Kim bu şehirde Mahmut Uçmak trol hesapların başındaydı diyorsa yüzüme gelsin. Eğer Uçmak Sn. Gülpınar'a kirli algı yaptı diyorsanız o halde bilin ki ben de yapmışımdır. O çocuğun onurlu karakterine o kadar da kefilim.
Kim ve kimlerin Uçmak'a bu adi iftiraları attığını da iyi biliyorum ve zamanı geldiğinde onunla da hesaplaşacağım.
Yazıktır, günahtır yahu. Yahu biz nüfusunun ℅99'u Hiristiyan olan bir ülke değiliz. Cadı avı bizim geleneğimizde yok...
Şafak Sağ'ı çöpe gönder, Mahmut Uçmak'ı suçlu ilan et, diğerlerini hain ilan et. E bu mu sizin adalet anlayışınız?
Günah keçileri bu arkadaşlar mı yani?
Şimdi atadığınız adamlar da sonraki seçimde rakiplerinizi övecek, onlara hizmet edecek mi?
Saçmalık yahu. Nerden baksan tutarsızlık derdi Ahmet Kaya. Hakikaten öyle...
Hadi gelelim seçim sürecini geçtim yıllardır size inanan her şeye inat sizin arkanızda duranlara ne yaptınız?
Sn. Nihat Çiftçi, kendi adıma dibine kadar vefasız bir adam olduğunun patenti ve plaketini kargo ile yolluyorum sana.
Büyükşehir derseniz seçim bitti 13-14 yıldır savundukları için başı beladan kurtulamayan Ekrem Arpak ZARAR veren sert yazan adam ilan edildi.
Aman ha!
Ekrem Arpak çok sert yazıyor! Urfa halkı tepki gösterir. Şaka mı bu? Bunca yıldır binlerce twit, makale, yüzlerce tv programı, kitap ve bizzat yüz yüze ferasetini, vizyonunu, adaletini, cesaretini anlattığım, anlattıkça yargı dahil her türlü iğrenç alçakça baskıya maruz kaldığım Sn. Mehmet Kasım Gülpınar'dan tek bir gün makam beklemedim. Taa ki bugüne kadar. Bu gün de beklemiyorum. Hatta vefaya, dostluğa, kardeşliğe dair tüm değer yargılarımı yerle bir ettiniz ama bu atamalar sonrası diyorum ki
Emin İzol'dan Vedat Doğar Ağabey'e bu şehirde mesele Mehmet Kasım Gülpınar'Gülpınar'a emek vermekse atananların topunun serçe parmağım kadar emeği yok bu mücadelede. Topu gelse ben kadar onore edilmeyi ve makamı haketmedi.
Aralarında ben Gülpınar'ı savunduğum da ekmeğim ile oynayanları görünce midem bulandı insan olmaktan. Hiç kimse benim bedel ödeye ödeye kaleme aldığım satırlar ve onurlu duruşum üzerinden "Zarar verici-halkın tepkili olduğu" Adam ilan edemez.
Hepinize yazıklar olsun!
Şafak Sağ yalnız değildir tıpkı günah keçileri ilan ettiğiniz tüm masumlar gibi.
YUMUŞAKLARI SEVMEDİM GİTTİ!
Bazı tiplerin son zamanlarda özellikle sosyal medyalarında Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Mehmet Kasım Gülpınar güzellemelerini okurken acı bir gerçeğin farkına vardım:
Biz insanoğlunun en büyük sınavı nefsimizi terbiye edebilmektir aslında ve istersek o nefsi terbiye ederiz...
İnsan isterse sadece nefsini değil, doğada terbiye edilemez denilen en vahşi canlıyı bile terbiye edebilir. Günümüzde artık evcilleştirilmiş aslanların, ayıların, timsahların ev dostu olmaya başladığını görünce akla terbiye edilemeyecek bir şey yok kanısı gelir oysa öyle değil.
31 Mart yerel seçimleri sonrası Şanlıurfa'da bukelemun gibi kabuk değiştiren bazı sözde gazeteci, bürokrat ve sosyal medya kullanıcıları gösterdi ki rant için, makam için ruhunu satan yalakaları terbiye edemezsiniz ve maalesef bu tür adamlar her daim toplumu ele geçirir benim idolüm Mehmet Kasım Gülpınar gibi bir Allah'ın dostunun yanında bile onlar fener görür, onlar kazanırlar.
Velhasıl ben bu kokuşmuş düzenin adamı değilim...
Düşünsenize; Bekir Bozdağ'ın özel kalem müdürü Bilal Çetin'in bile "Şanlıurfa'nın tüm sorunları bitti, varsa yoksa başkanın İngilizce konuşmasını överek yalakalık yapmayan gazeteci kaldı mı?" Diye sormak zorunda kaldı.
Bilal Bey'in elbette Sn. Gülpınar'ın kazanmasını hazmedemediğini ve ne olursa olsun eleştireceğini biliyorum ama bu kez öyle haklı ki...
Bilal Bey'in bu paylaşımının altına birileri şöyle yazmışlar:
-İyi de Bilal Efendi; başkanımızın İngilizce bilmesi kötü mü, bundan niye rahatsız oldunuz ki?
Ulan yüzsüzler, daha düne kadar ben Gülpınar şu kadar dil biliyor diye yazarken rahatsız olan Bilal Bey değildi, sizdiniz, siz...
-Ama Ekrem Arpak babaya zarar veriyor! Diye başlayan cümleleri kuran da Ak Parti genel merkezine beni Kasım Gülpınar'ın kılıcıdır, zarar veriyor diye şikayet eden de sizdiniz.
Ve ben sizlere inat on yılı aşkı sürede Mehmet Kasım Gülpınar'ı ilmik ilmik dokudum hem de önce sizlerin o kıt beyinlerinize sonra bütün ülkeye.
Bugün yalakalık yaparak beklediğiniz veya elde ettiğiniz makamları Ekrem Arpak'ın ödediği bedellere borçlusunuz.
Bu terbiye edilmeleri mümkün olmayan yalakalar Başkan Gülpınar'ın İngilizce konuşmasına karşı öyle öyle büyük şaşkınlıkla oynuyorlar ki her birine oscar versem haklarıdır. Gerçi ben oscar vermesem ne olur, Başkan Gülpınar teeek tek ödül gibi makamlar veriyor hepsine.
Bugün istedim ki terbiye edilmesi mümkün olmayan yalakalara birkaç soru sorayım:
Behey kendi çıkarları için yalamadıkları kimse kalmayan utanmaz herifler:
Sizlerin 31 Mart sonrası şaşırmış gibi, şaşırarak çarşaf çarşaf paylaştıklarınızı on yılı aşkındır yüzlerce makale, binlerce twit, onlarca tv programları, bir kitap ile yazan adamım ben. Üstelik paylaştıkça ötelelen, bileklerine kelepçe vurulan, ekmeğine el uzatılan, tehdit edilen...
Peki, ben bunları yazarken ve yazdığım için bunları yaşarken nerelerdeydiniz?
Ulan 10 memeli yaratıklar; şimdi de ben şaşırıyorum biliyor musunuz? İnsanoğlu ne ara sizler kadar aşağılık bir yumuşakça bukelamun oldu diye ben şaşırıyorum.
Hoş "neredeydiniz?" Diyorum ama çoğunuzun nerede olduğunu ben de bu şehirde biliyor aslında.
Ulan hani Mehmet Kasım Gülpınar'ın 7 dil bildiğini, vizyonunu, merhametini, ferasetini, cesaretini anlattığımda zarar veriyordum Ak Parti'ye ve kendisine. Ulan şerefsizler, şimdi sizler çarşaf çarşaf yazarak zarar vermiş olmuyor musunuz?
Ben yaza yaza sert yazan ADAM oldum doğrudur ve şimdi ben yazarken arkamdan sallayanların, tarlalarını başka bulutların altına çekenlerin KAHRAMAN olmasını ibretle izliyorum evet.
Daha patlamadım aslında. Şimdilik seyrediyor, sadece izliyorum.
Sert yazan, zarar verici olmaktan da gurur duyuyorum. En azından onca yıl tek bir gün kıvırmadan, 10 memeli olmadan, satmadan, ihanet etmeden dimdik durdum.
Seçime bir ay kala gelip 3-5 twit atarak makam bekleyenlerden de olmadım şükürler olsun çünkü ben zaten adamlığın en büyük makamına alın terim, kavgam, mücadelem ve maddi manevi bedellerimle oturuyorum.
Bana "kazanamazsınız!" Diyen, iktidar partisine gizliden çalışan ama 1 Nisan sonrası büyük emekçi kesilen sahtekar hiç olmadım.
Ak Parti SKM'sine "Havai fişekleri hazırlayın, Zeynel Başkan kazanıyor!" Mesajı atarken bugün "ben zaten biliyordum kazanacağımızı" Diyen yüzsüz gazeteci olmadım.
Beni tanıyanlar bilirler ki Allah'tan başka kimseden korkmam, boyun da eğmem ve ben kendimi de yaşadıklarımı da herkesin korktuğu Rabbime havale ettim gitti.
İyi ki SERT yazmışım zira ben yumuşaklardan da nefret ederim.
Erkek gibi, adam gibi inandığı uğruna uzun yıllar mücadele etmiş, en kralıns kafa tutmuş ve hayalini milyonlara anlatmak için yıllarca otellerde kalıp çocuklarının büyüğünü dahi görmemiş, hapis cezaları, para cezaları demeden yılmamış kocaman bir adam var karşınızda. Saçma sapan gerekçeler ile vefasızlığa kurban etmem kavgamı.
hatır, hatır de; sus sus sus nereye kadar? Hatır koyacak biri varsa bu şehirde herkesin önüne ben koyarım değeri bilinmeyen hatırı. Kimseye gebeliğim de yok artık hatırına eyvallah diyeceğim de...
FACEBOOK YORUMLAR