SÖZ MECLİSTEN İÇERİ VE KEJANOV ÖLDÜ YAŞASIN MİHAYLOV!
Kişinin kalabalık sohbetlerin orta yerinde yapacağı dedikoduya veya sinkaflı sözlere, atacağı iftiraya bulduğu kıvırma cümlesidir ‘’Söz meclisten dışarı’’ ile başlayan korkaklığın dile düşmesi...
Sözü bu cümle ile dışarı attığını iddia eden zat aslında o cemaatte bulunanların yüzlerine söylemediklerini söylemektedir çünkü başka bir şansı yoktur. Çünkü bütün yaşamı boyunca sorunlu olduğu kişilerle yüzleşmeye cesareti olmamıştır. Çünkü o tür kişiler toplum içerisinde bir baltaya sap olamamış, toplumda edinemediği saygınlığı kendince telafi etmek için bu yola başvurur...
Beslendiği alanlar vefasızlık, nankörlük, yalan, iftira, sömürüdür...
Aslında sözün alası meclisten içeridir ki zaten ne geldiyse başımıza; meclisin içinde bulunanların hatalarını, yanlışlarını yüzlerine vurmak yerine sözü dışarı atışımızdan gelir...
İşte bu yüzden hatta bazı çevrelerce sevilmeyişimin en önemli sebebi sözümün her zaman meclisten içeri olmasındandır. Orta yerde adamın suratına, alnına vururum dışarıda topladığım bütün sözleri. Dışarıya atılacak sözüm yoktur benim zira zaten dışarıdan, meselelerin muhataplarından topladıklarımdır sözlerimin özünü oluşturan...
Ne zamanki ana sorunumuzun kurduğumuz meclislerde oturanlar olduğunu ve sözlerimizi yüzlerine fırlattığımızda her şey çoook daha güzel olacak...
BU SÖZLERİM MECLİSİN TAM ORTASINADIR!
*Bu şehir de tüm basın sus pus olmuş, çoğu abonelik hatırına sesini etmez iken mahkemelik olacak kadar DEDAŞ zulmüne karşı duran belki detek gazeteci benim ve sözüm DEDAŞ meclisinin tam ortasına düşmüştür. DEDAŞ zulmüne gıkını çıkaramayan tüm siyasilere...
Tekiniz benim kadar yürekli olamadınız çünkü konu DEDAŞ olunca sözünüz hep meclisin dışına atılacak kadar zavallı, korkak, titrek, çıkar kokan kelimelerden ibaretti.
*Şimdi bakıyorum da düne kadar M. Kasım Gülpınar denince, aldıkları emirler doğrultusunda sınırlarını SİVEREK diye belirleyip bu büyük siyaset adamını tek bir ilçeye sığdıranlar, kaleme dahi almayanlar...
Bu şehre ağabey diye atanan yabancıların önlerinde el pençe dururken Gülpınar gibi bir ismi diline dahi dolamayanlar il başkanlığı değişimi sonrası Gülpınar’cı kesilmişler. Vay vay vay...
Ama maalesef düzen budur ve emin olun 5 yıldır Ankara’da, İstanbul’da, İzmir ve dahi bulunduğu her platformda Gülpınar için mücadele eden, vizyonunu anlatan Ekrem Arpak değil işte bu fırfırlardır değerli olacaklar...
Sözüm meclisten içeridir...
Bu uğurda bana yapılan linç kampanyalarının sebebi her bir ismi de tek başına verilen ve ülke genelinde ses getiren kavganın meyvelerini hiçe sayanların meclisinedir sözüm. Umurumda değil zira ben aslanlar gibi, çıkar gözetmeksizin verdim kavgamı...
Dün, nasıl ki anti Gülpınarcıların bana saldırılarına şaşırmadıysam bugün onu sevdiğini söyleyenlerin nankörlüklerine, vefasızlıklarına da şaşırmıyorum ve sözüm onların meclisinedir. Tekinizin varlığına ihtiyacım yok zira ben sizin gibi demi devranların değil zor zamanların kalemiyim, sesiyim...
Ben, M. Kasım Gülpınar isminin Şanlıurfa ve bölge için ne denli büyük bir umut olduğunu meclislerin orta yerine söylerken sizler kurulmasını hayal ettiğiniz çıkar meclislerinde koltuk peşindeydiniz, umurumda değilsiniz...
Benim 5 yıllık M. Kasım Gülpınar izinde süren yolculuğumun vefa gibi, sadakat gibi, kardeşlik, cefa gibi, alın teri gibi ve TBMM’de yeri geldiğinde en kralına kafa atmak gibi kocaman bir yürek gibi anlamları varken sizlerin dansöz kıvraklıklarınızda Gülpınar gerçeğini anlatan herkesi karalamak, iftira atmak gibi alçakça hayalleriniz vardı.
*Bu memlekette herkes villa skandallarına karşı susarken, fakir fukaranın rızkıyla kendilerine villa yaptıran belediye başkanlarıyla, yakınları ve avukatlarıyla mahkemelik olacak kadar çarpışan tek adam bendim.
*Bu memlekette taşımacılık adı altında eğitimin üzerine çöken sömürüye meydan okuyan da bendim...
*Fakıbaba bakan olmadan ve Faruk Çelik en güçlü dönemlerini yaşarken ulusal medyadan başlayıp ‘’Urfa’ya Urfalı Bakan yakışır!’’ hareketini başlatan, bu yüzden Faruk Çelik ve sevenleri ile beyaz Urfalıların saldırılarına maruz kalan da...
*Bu memleket için yeri geldi milletvekiline, yeri geldi bakanına kadar eleştirip davalık olan da bendim...
Ben bu şehrin her bir mağdurunu savundum aslanlar gibi tıpkı M. Kasım Gülpınar’ı Türkiye’ye anlatırken bana yapılan ve ekmeğime kadar uzanan ambargolara boyun eğmediğim gibi...
*Ben Hore’nin oğluyum peki sen kimin oğlusun? Diye sorduğumda cevap veremeyecek zavallı isimlerle mücadele ettim ben...
*Ankara’nın ayazında, kavurucu sıcaklarında günlerce, haftalarca, aylarca Urfalının Urfalıya kurduğu kumpaslara karşı mücadele eden de bendim, kimse değil...
*Listesini yaparsam haftalar alacak hizmetlerim oldu bu şehre, şaşırmayın... Yollar, yüzlerce kamyon stabilize malzemeler, kavşaklar, okullara yapılan eğitim destekleri, fakir fukaraya iş, aş, sağlık destekleri...
Fakirin yanında olan bendim Gülpınar’ı sevdikçe fakirleştirilme linçlerine rağmen...
*Alnım ak, başım dikti her zaman. Namusuma, şerefime, hayat kavgama, helal lokmama laf bulamayan alçakların ‘’Gülpınar’a zarar veriyor’’ algı operasyonlarına maruz kalıp iki ateşin ortasında kalmasına rağmen bir gün olsun Gülpınar’ı utanmdıracak tek bir eyleme imza atmayan da bendim...
*Bazı gazeteciler milletvekillerinin maşası olmuş onlar ve bazı bürokratlar üzerinden kurumlardan yüz binler kazanırken, makam sahibi olurken, eşini, evladını, kardeşini işe sokmuşken; annesinin bakıcı maaşı dahi iptal edilen, kardeşi işten atılan da bendim.
Ve dahi annem entübe iken kandırılıp annesinden koparılan, taziyesinde gözaltına alınan da...
Sözüm meclisten içeridir dostlar; kimse beni kandıramaz zira bana yapılan her şeyin tek bir sebebi vardı: M. Kasım Gülpınar ve Abdullah Erin’i sevmek.
Ama her ikisinden de destek almayan da bendim...
*KHK ile kapatılmış FETÖ basın yayın organlarının resmi temsilcileri bu şehir de hala siyasilerden aldıkları paralarla 300-500 bin liralık ofisler açıp, 250 bin liralık lüks araçlara binerken buyurun pazartesiden itibaren BAHÇELİEVLER de açacağım ofisime gelin görün: Kimsenin bir ay kaşığı dahi yoktur o ofiste ve ekmeğimde...
*Sözüm meclisten içeridir dostlar; buyurun GTV’de yaptığım BİR TÜRKÜ BİR HAYAT Programı reytinglerinde ulusal medyadaki şov programlarına kafa tutan sanatçıdır Ekrem Arpak...
Daha 3 gün önce 415 sayfalık romanı piyasaya çıkan yazar, köşe yazıları Türkiye’nin dört bir yanında okunan gazeteci iken Gülpınar’cı damgası vurulup sanatına, kalemine balta balta darbe indirildiği halde onun yolundan şaşmadan yürüyen adamdır.
5 yıldır ulusal bir gazetede köşem olmadıysa, konserlerimin, kitabımın, haber sitelerimin hak ettiği paralar ödenmediyse sebebi Ekrem Arpak değildir. Ekrem Arpak’ın bu şehir için verdiği hak, hukuk mücadelesi ve Gülpınar’ı anlatmasıdır...
Bu makalemde dahi bazı vekillerin, bürokratların ve belediye başkanlarının adları üzerinden kurumlardan iş, ihale, torpil, abonelik alan en az 30 isim sayarım ama bir tanesi de çıkıp Ekrem Arpak Gülpınar’ın ismi ile bizden para, torpil, iş aldı desin kendimi asarım ulan.
Ulan ben zaten Ekrem Arpak’ım ve ben zaten bu duruşun bedelini ödediğim için zorluklarla mücadele ediyorum be...
*Yeni öğrendim ki tıpa tıp bana benzeyen bir Ekrem Arpak daha varmış!
1- İnadına gidip Kasım Gülpınar’a zarar veriyor!
2- Onu tanıyanlar neden 100 bin ödüyor, 50 bin ödüyor!
Helal olsun o Ekrem’e ve nasıl başarıyor bilmiyorum ama benim elinden, kolundan tuttuklarım da emeklerim de hep ellerimde kalıyor...
SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİDİR!
Kimseye eyvallahım olmadı bugüne kadar, bu saatten sonra da olmaz. Hele de vefa duygusundan yoksun olanlarla hiç olmaz...
Kejanov’u da el birliği ile öldürdünüz şimdi Bahçelievler’in orta yerinde yeni bir Rus Gazeteci misafirim var. Kejanav’dan çok daha berbat, çok daha asi ve çok daha gerçekçi...
En büyük özelliği de kimi, kimsesi yok...
Kaybedeceği bir şeyi de...
Sözünü meclisten içeri söyler benim gibi. Anlayana...
Buraya gelirken tıpkı gönül rehberinde olduğu gibi, telefon rehberinde hiç yere ağırlık yapan tüm akrabalarını, vefasız dostlarını, haksızları sildi de geldi...
*Annesinin taziyesinde kendisine yapılanların ve söylenen yalanların öcünü almaya geldi.
*Kitabını kendi adı üzerinden kendi çıkarına pazarlayanlarla kavga etmeye geldi.
*Gülpınar’ı yazmak suçmuş gibi ekmeği ile oynayanlarla oynamaya geldi.
*Onu döveceğiz, dövdüreceğiz diyenlere adres vermeye geldi.
*Tefeciye tefeci, hırsıza hırsız, haksıza haksız demeye geldi.
*Tüm haklarını söke söke almaya geldi.
Uzak durulmasını tavsiye ederim çünkü artık babasını tanımıyor...
Adı mı; çok yakında kıyameti kopardığında herkes ezberleyecek...
Bu şehir de nepotizm var mı; VAR!
Bu şehir de ahlaksız ilişiler var mı; VAR!
Bu şehirde ihale vurgunları var mı; VAR!
Bu şehir de rüşvet var mı; VAR!
Bu şehir de işsizlik var mı; VAR!
Bu şehir de yoksulluk var mı; VAR!
Bunca varı sırtına yüklediğiniz KEJANOV öldü artık şimdi tüm varları VAR edenlerin suratına vurmaya geldi yeni misafirim...
Sözüm meclisten içeridir vesselam, gına geldi yetti be!
Not: Hakkımı, emeğimi helal ben helal etsem, Allah etmeyecek biliyorum çünkü bunun adı vicdansızlıktır be...
FACEBOOK YORUMLAR