Aslında bugün içinde olduğumuz zavallı hallerimizi nede güzel anlatmış Dostoyevski “Herkesi öldürüyoruz sevgili dostum; kimini kurşunlarla, kimi sözlerle, kimini yaptıklarımızla… Ve kimini de şimdiye kadar yapmadıklarımızla…”
*Enkaz altında seslerinin duyulmasını bekleyenler...
*Yaşamla ölüm arasında gidip gelenler...
*Evleri başlarına yıkılanlar...
*Evladını, annesini, babasını, kardeşini, eşini, komşusunu yitiren acılı insanlar...
Türkiye ve dünya Ege açıklarında meydana gelen ve İzmir, Seferihasar’da sayısız binanın yıkılmasına onlarca insanımızın yaşamını yitirdiği, yüzlercesinin yaralandığı depremle hüzne boğulurken sosyal medya da adeta sevinç naraları atan hasta ruhlu tipliler uzun süredir insan olmanın gerektirdiği tüm güdülerden uzaklaştığımızın resmidir aslında.
Bakın mesela başında yeşil sarığı gırtlağına kadar inen en az ruhu kadar kirli sakalıyla sözde bir din adamı video çekmiş böğürüyor resmen!
"Deprem 2 nedenden olurmuş:
1- Zinadan
2- Zulümden"
Diyor haysiyetsiz din istismarcısı... Ve sesleniyor İzmirlilere ‘’Sizler dün (29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını kast ediyor) hilafetin kaldırıldığı günü kutladınız. Şimdi depremin tam da kutlamaların merkezi İzmir de olması tesadüf müdür?’’
Bu ülkede 49 çocuğun bir kerede, sonrasında sayısız çocuğun din istismarcısı sapıklar tarafından tecavüze uğramasına, kadın ve çocuk taciz ve tecavüzlerine, haksızlıklara, hukuksuzluklara sesini dahi çıkarmayan bu soysuz oğlu soysuz çıkmış din adamı kimliği ile depremin Allah tarafından İzmirlilere verilmiş bir ceza olduğunu savunuyor…
Soyun kurusun şerefsiz! Diyor ve ekliyorum: Behey insanlıktan nasibini almamış köpek; son 111 yılda Ege de 8 deprem felaketi olurken Osmanlı döneminden beridir Marmara da 27 deprem olduğunu biliyor musun? En büyük depremlerin Osmanlı döneminde yaşandığından haberin var mı?
HANİ CEMAATÇİ YAPILANMA İLE MÜCADELE?
Bakınız, hain ve kanlı darbe kalkışmasından sonra hükümet FETÖCÜ’ler ve benzer cemaatçi yapılanmalar ile mücadele kararı aldığını söylerken bu karar kapsamında sayısız operasyon yapıldı. Ne hikmettir ki, yüzbinlerce öğretmen, hâkim, savcı, doktor, hemşire, zabıta, avukat, profesör darbe girişimi nedeniyle KHK-lar ile işinden aşından olurken FETÖ’nün siyasi ayağına dokunulmadı ama daha vahimi benzer cemaatçi yapılanmalar büyümeye devam ettiler…
Hoşgörü, sevgi, aşk ve iyiliğin dini İslamiyet işte yukarıdaki açıklamayı yapan soysuz tipler yüzünden günden güne zarar gördü. Bugün Türkiye’de deistlik, ateizm zirve yapmışsa işte bu şarlatanların ellerini kollarını sallaya sallaya dini istismar ettikleri alanların kapatılmaması yüzündendir.
Türkiye son 10 yıldır hiç olmadığı kadar iç dinamikler arasında meydana gelen tehlikeli bir kutuplaşmanın çekim alanına girdi ve maalesef uçuruma doğru yuvarlanıyor.
UĞUR IŞILAK VE TÜKETTİK HERŞEYİ!
Malum çoğunuz aslında başka bir müzik adamına ait olan DOMBRA şarkısının müziğini çalarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakalık yapan, o şarkı sayesinde Ak Parti belediyelerinden sayısız konser alıp, telif hakkından milyonları götürdüğü iddia edilen o Uğur IŞILAK son eserinde sözde isyan ediyor.
Günde iki kez doğruyu gösteren saat misali Işılak’ın bu çıkışını zerre önemsemiyorum. Kaldı ki, Uğur Işılak, İsmail Türüt ve dahi 14 yaşında hayatını kaybeden bir çocuğun annesine çıkışan Yavuz Bingöl gibiler değil midir bu kutuplaşmanın sebepleri…
Yavuz Bingöl’ün olmayan ses ve tiyatral yetenekleri ile bir sürü dizide başrolü kapması, konserden konsere koşmasını ve milli eğitime bağlama ihalesi ile milyonlar kazanmasını hangi mantıkla açıklayabiliriz Allah aşkına?
Halkın sanatçısı olmayı bırakıp parti sanatçıları olmayı tercih eden bu tipler yüzünden güzelim ülkemde ne sağ kaldı ne sol… Ne adalet kaldı ne vicdan ne aşk ne sevgi, ne merhamet…
Din istismarcıları ve şarkılarını, türkülerini satan sözde sanatçılar, aydınlar yüzünden Türk’üyle, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez, Arap’ıyla duygu yoksunu, kin nefretten beslenen tuhaf varlıklara dönüştük ne yazık ki…
Elazığ depremini hatırlayınız lütfen. Google da en çok sorulan soru ‘’Elazığ da yaşayanlar Kürt mü?’’ olmuştu. Çünkü bin yıllardır Türk ve Kürt’ün kardeşçe yaşamasını hazmedemeyen bilakis kardeş kanından nemalanan tipler için Kürt’ün deprem felaketinde yaşamını yitirmesi bayram sevinci gibiydi.
Marmaris yangınına göbek atan Kürt'e ne demeli? Kürt olmayı Türklerin yoğunlukta yaşadığı şehirde ağaçların yanmasına sevinen yaratık olmayla bir tutan ruh hastalarını biz yarattık, üzgünüm…
Eski Başbakan Binali Yıldırım’ın, HDP Eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, bir şehidin, yoksul bir Kürt’ün eşlerine saldıracak kadar bayağılaşan şerefsizleri biz yarattık.
Biz yarattık kadına, çocuğa taciz ve tecavüz eden yaratıkları…
Yanmaz kefen ürettiğini iddia eden sözde din adamlarını ekran fenomeni haline getiren bir ülke de din, iman, vicdan adına ne bekledik ki?
Bakınız, ülkemde veya dünya üzerinde varlıkları ile İslamiyet’e değer katan tüm ve gerçek İslam Âlimlerine canım feda. Onlar ki toplumların gerçek liderleri, yol göstericileridirler ama üfürükçü, tecavüzcü, sapkın, çıkarcı tiplerin din istismarına son verecek yasal yaptırımlar uygulanmadıkça gelecekte daha felaket bir kutuplaşmanın uçurumundan düşerek param parça olacağız.
Bugün hala Tv fenomeni olan Müge Anlı’nın Van depreminde göz bebeklerimizin içine baka baka söylediği ırkçı, faşist sözleri milliyetçilik anlayışının neresine koyacağız? Milliyetçilik evleri başlarına yıkılmış acılı insanlara ‘Size müstahaktır!’ demekse lanet olsun o anlayışa…
Kürt veya Kürtçülük Türk’e düşman olmak, Türk’ün yanan ağacına, yaşadığı acıya sevinmekse ben Kürt değilim ve lanet olsun o Kürtlük anlayışına.
Bakın, porfilinde profesör olduğu yazılan bir kadının İzmir depremi için ‘’Depremin aydın insanların yaşadığı İzmir gibi bir yerde yaşanmasına çok üzüldüm. O kadar cahil insanların yaşadığı il varken!’’ paylaşımı ülke olarak geldiğimiz noktanın vahametini gösteriyor. Sözde profesör ve aydın olan bu ahlaksız kadın depremiin İzmir de değil de nerede olmasını diliyor?
Yine başörtülü genç bir kadının yüzünde gözünde on kilo makyajlı fotoğrafı ile ‘’Deprem olurken ben…’’ kelimesinin altına adeta mahalle yosması gibi sevinç emojinleri yapması insanlık adına tükendiğimizin karesi değil de nedir?
Günlerdir boykot çağrıları yapılan Fransa bile yardıma hazır olduğunu bildirirken kendi ülkemizde aralarında profesör, doktor, hâkim, öğretmenlerin dahi bulunduğu bazı isimlerin paylaşımları insanlık adına utanç verirken her felakette ortaya çıkan bu provakatör, ırkçı, faşist tiplerin artık yargı yoluyla ceza almadıkları sürece kardeş kavgasını körükleyen bu provakatörler toplumu el birliği ile uçuruma götürmeye devam edecekler…
İnsanların acıları, ölümleri üzerinden dindarlık, milliyetçilik, aydınlık, sağcılık, solculuk taslayan bu tipler toplumda nifaka yol açtıkları ortada iken yargının hala sessiz kalması anlaşılır değil. Ölümün dahi siyasete malzeme edilmesi ne insani ne vicdani ne dini yargılara sığmıyor.
Ölenler kadar bu paylaşımlarda aslında başımıza gelen felaketlerin en büyüğü değil de nedir?
Bu ülkenin onurlu Kürt evladıyım ben. Van, Elazığ depremleri ne kadar canımı yaktıysa; İzmir depremi, Hatay ve Marmaris yangınları, Malatya depremi, Kocaeli depremi o denli acıttı…
7 Bölgesiyle farklı dilleri, renkleri, kültürleri, ideolojleriyle 77 milletten insanına da, taşına torağına da aşığım. Ülke olarak insan olma bilincini derhal geri kazanmak, din istismarcılarından, ideolojik sapkınlıklardan, adaletsizlikten derhal sıyrılıp kendimize gelmeli ve birbirimize sevgiyle, aşkla, adaletle sarılmalıyız.
‘’Rüyamda Allah’a depremi Karadeniz’e değil doğuya gönder dedim oda beni kırmadı gönderdi!’’ diyen soysuz din istismarcıları ve onların gerçek Müslümanları sömüren cemaatçi yapılanmalarına derhal müdahale edilmelidir.
Arpak Medya olarak şiddetle kınıyor, depremde yaşamlarını yitirenlere Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ile sabır, yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Lütfen, bu güzel ülke ve dünya hepimize yetecek kadar güzel. Lütfen Kutuplaşmayalım.
FACEBOOK YORUMLAR