KAPANAN BİR DEVRİN SON ÇIRPINIŞLARI!
Torunumun sünneti ve yaklaşık iki haftadır süren pöç düşmesi rahatsızlığının sancılarından kurtulmak umudu ile İstanbul'dayım. Saat sabahın köründe (7:30) da çalıyor telefonum. Arayan bir dost.
-Büyükşehir de 10 aylık geçici işçi alımı varmış. Diyor ve torpil istiyor benden. Kendisine bu işçi alımının tıpkı 31 Mart'tan beridir olduğu gibi yine canlı yayında, şeffaf bir kura çekimi olacağını ve hiç bir şey yapmamın mümkün olmadığını ifade ediyorum.
-Ya bırak sen bunları. Kocaman başkan danışmanısın. İstersen yaparsın diyor.
Bu ısrarlı cümlenin içinde yer alan (kocaman) eski alışkanlıklardan kalma yerleşik ve haklı bir beklenti kelimesi zira eskiden başkan danışmanı olmak nepotizme, torpile, rüşvete açık bir makam temsiliyetinin göstergesi.
Öğle saatlerinde bir arkadaşımız daha arıyor. Onun isteği yeğenini geçici olarak değil daimi olarak işe almam. Tahmin edersiniz ki ona da anlatamıyorum bu şehirde bir devrin kapanıp Mehmet Kasım Gülpınar ile içinde nepotizmin, rüşvetin, ihale yolsuzluğunun, israfın olmadığı yeni bir devrin başladığını.
Gerçek şu ki birileri bu devrimin haktan, hukuktan, adaletten yana olan bu devrimi içinde sindiremeyecek.
Gerçek şu ki kurdukları çirkin ve ranta dayalı sistemde fakir fukaranın parasını ceplerine indiren birileri böyle bir sistemin başkanını da o başkanın yanında olanları da kabul etmek istemeyecek.
KİŞİ KENDİNDEN BİLİRMİŞ İŞİ!
Yıllarca makam, ihale ve rant için kendi partidaşlarına bel altı kaset ve sosyal medya tuzağı kuranlar herkesi kendileri gibi sandıkları için şimdi başka bir şeyler denemeye başladılar.
Not: Yargıya intikal eden bu konuyla ilgili detaylı açıklamayı sonradan yapacağım.
Bu şehirde aydınlık yarınlara açılan kapılardan geçip paylaşımcı, haktan, hukuktan, adaletten, vicdandan yana olan bir belediyecilik anlayışının parçası olmak yerine iftira ve alçakça tuzaklar üzerinden hala bir şeyler deneyenler ile halk önünde elbette hesaplaşacağım.
İnsan olmak yerine rezil bir anlayış ile karşındinin onuru ile oynamak, itibar suikastleri ile algı yaratmak için işi çocuk istismarına kadar götüren haysiyet yoksunlarını bir bir deşifre edeceğim elbet.
DEĞİŞİM VE DOĞRU TALEP!
Göbeklitepe: Bulunduğunda tüm dünyayı şaşkına çeviren bu tarihi ören yerinin Mezopotamya'nın geçiş döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Sadece dünyanın en eski tapınağı olma özelliği ile değil, cevap bekleyen sorular, sırları ile ihtişamını ve gizemini korumaya devam ediyor. Aynı zamanda son avcı-toplayıcı insanlar tarafından yapıldığı öngörülüyor.
Harran Üniversitesi: Harran ilçemizde yer alan ve aslına uygun restorasyonu devam eden ören yeri dünyanın en eski medresesi (üniversitesi) olarak kabul görüyor.
Nevali Çori, Urfa Kalesi, Harran Kalesi, Balıklıgöl, kiliseler, hanlar, hamamlar...
Üzümün dünyada damıtılarak şarap haline getirildiği ilk yer.
Peygamberler şehri...
Hiç düşündünüz mü; bütün bunlar ne anlama geliyor veya biz bunlar üzerinden Şanlıurfa'ya dair nasıl bir yargıya varmalıyız diye?
Tarihin sıfır noktası, medeniyetin beşiği deniyor değil mi Şanlıurfa'ya?
CAN ALICI SORU!
Peki, hiç düşündünüz mü; medeniyetin beşiği, tarihin sıfır noktası denilen bu şehir nasıl olur da dünyanın en gelişmiş şehirlerinden birisi olmalı iken bırakın Asya'yı, dünyayı ülkemizin en geri kalmış şehirlerinden birisi haline geldi?
Paradoks desem, böyle bir çelişkinin tanımı değil. Bilmediğim bir şey olmalı ya...
Bu şehrin muhteşem tarihinin aksine her gün biraz daha geriye gitmesinin bilimsel, sosyolojik, psikolojik, ekonomik, coğrafik, kültürel ve siyasi bir açıklamasının olması lazım.
Bu şehrin insanlarının zeka ve yetenek sorunu olamazdı çünkü geçmişte çok büyük bilim adamları, matematikçiler, sanatçılar, yazarlar, şairler çıkarmış bir şehir gerçeği var ortada.
O halde neydi Şanlıurfalı'ların çoğunu dünyanın en zengin toprakları üzerinde yaşayan yoksullar yapan gerçek?
Şanlıurfa'nın sorunları neler diye sorsam, yediden yetmişe her Urfalı'nın cevapları aynen şöyle olur: Kalitesiz ve yetersiz eğitim, altyapı, üstyapı, sağlık, madde bağımlılığı, pahalı ve yetersiz enerji ve liste böyle uzar gider.
Peki, sorunlar bu kadar net ve biliniyor iken her geçen gün biraz daha artması, her sorunun bırakın çözüme kavuşmasını, kronik hale gelmesine neden olan şey ne?
Tabii ki biraz güncel hayatın farkında, az biraz okuyan, araştıran, bu şehir için üzülen ve çözüm arayan herkesin bu sorunlara dair de birçok nedenleri vardır. Özellikle son 20 yılda giderek artan nepotizm, liyakatsizlik, siyasette etkin ve doğru temsiliyet eksikliği, rant düzeni, torpil, ihale ve iş takipçiliği, yerel yönetimlerin (belediyeler ve milletvekilleri) hizmet üretmek yerine banka hesaplarını şişirmelerinin peşinde olmasını örnek verebiliriz.
Zamanla adeta bir sitem haline gelen kirlenmiş, ranta dayalı siyaset anlayışı, Urfalı'nın Urfalı'yı hafif tartan bozuk terazisi ve yine sistemin şehre dayattığı yabancı seviciliği öyle bir hale geldi ki şehir bırakın gelişmeyi, her geçen gün biraz daha geriye gitti.
AH CEHALET!
Hayatım boyunca şuna inandım. Biz insanoğlunun çözüm bulamayacağı ve karşısında çaresiz kalacağı iki şey vardır:
1- Ölüm!
2- Cehalet!
Her canlının bir gün ölümü tadacağı gerçeğini hepimiz biliyoruz ama maalesef yok edilebilecek iken cehaletin bu şehirde sürekli artmasını hala anlamış değilim ve maalesef o cehalet bugün ısrar ile bu şehri kemirmeye devam ediyor.
LİDERLER!
Günümüz Türkiye'sinde ülkenin merkez siyasetinde etkin rol oynayan siyasilerin kendi şehirlerine hatta bölgelerine nasıl büyük katkılar sağladıklarını çok iyi deneyimledik.
Malatya'yı Malatya yapanın başta merhum Turgut Özal olmak üzere çıkardığı siyasi liderler olduğu gerçeği var.
Rize'yi Rize yapanın da...
Hal böyle iken merhum Necmettin Cevheri sonrası ülke siyasetinde etkin rol oynayan bir lider çıkaramamış olmak bu şehrin en büyük eksiğidir aslında ama daha da garibi bu şehir bugün bile elinde, avucunda böyle büyük bir lider var iken hala farkında bile olmaması.
HAKKIMI HELAL ETMİYORUM!
Malum geçenlerde Şanlıurfa'da mevsim normallerinin üzerinde bir yağış düştü. Bu yağışın topal sonucu olarak da şu taşkınları meydana geldi. Şükür can kaybının olmadığı küçük taşkınlıklar.
Bir vatandaşımız sosyal medyada henüz 6 aylık Büyükşehir Belediye Başkanı için, "sana oy verdim, hakkımı helal etmiyorum!" Diyordu.
Bir diğeri, 10 yıldır çözülemeyen ama son altı ayda azaltılan Eyyübiye çöp kokusu için suçluyordu başkanı.
Her yıl çöl sıcaklarının yaşandığı şehrimizde halk otobüslerinde zaman zaman yaşanan klima arızaları üzerinden eleştirenler gördüm.
DEDAŞ'ın altyapı çalışmalarından kaynaklanan kazı çalışmalarından tutun da 100 yıldan beridir artarak günümüze gelen sorunların altı ayda bitmesini bekleyen ve hesap soran birilerinin olması beni dehşete düşürdü.
Bunun adı cehalet değil de nedir Allah aşkına?
Bakınız, ben 34 yıl İstanbul da yaşadım. 91'de yerleştiğim bu dev metropol de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan dahil sayısız Belediye Başkanı gördüm. İnanın hepsinin döneminde İstanbul'da her kış sayısız sel felaketi yaşandı ve sayısız can kaybı gördüm.
Bugün Cumhurbaşkanlığına oynayan Ekrem İmamoğlu'nun başkanlığındaki İstanbul'da yaşanan trafik, alt ve üstyapı sorunlarının haddi hesabı yok ama İmamoğlu Cumhurbaşkanlığına oynuyor ve tek bir İstanbullu tüm dünyayı şaşkına çeviren yağışlar sonrası oluşan taşkınlıklardan dolayı hesap sormadı.
Geçen hafta Ankara'daydım. Yine İmamoğlu gibi CHP Genel Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına oynayan Mansur Yavaş'ın Ankara'sında yağış hayatı felç etti. Ankara'nın alt ve üst yapı sorunları Şanlıurfa ile kıyas kabul etmeyecek kadar çoktur.
Gaziantepli'ler Fatma Şahin'i bu ülkede bakanlık koltuğuna oturttular yahu. Haydi Gaziantep'e gidin ve gözleriniz ile görün trafik, alt ve üstyapı sorunlarını. Bakın bakalım nasıl kötü halde.
Düşünüyorum ve bakıyorum Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Fatma Şahin'in siyasi anlamda geldikleri makamlara bir de Mehmet Kasım Gülpınar'a bakıyorum. Yahu biz Mehmet Kasım Gülpınar şahsında bu şehre ihanet ediyoruz arkadaş.
İnanın Mehmet Kasım Gülpınar'ın vizyonu, entelektüel birikimi, tertemiz kariyeri ne Yavaş ne İmamoğlu ne de Fatma Şahin'de yok.
Bizler, Malatya'nın, Gaziantep'in, Rize'nin başardığını Gülpınar şahsında başarma şansına sahip iken basit ve kısır döngülere haps edilmiş lokal (yerel) siyasete mahkum ediyoruz Gülpınar'ı.
Yahu İngiltere kadar yağış alan kaç ülke var? Son yağışlar İngiltere'yi salladı. Şimdi çıkıp İngiltere de altyapı sorunu var diyebilir miyiz?
Dünyanın en zeki insanlarının en gelişmiş ülkesi Japonya'da sel felaketi yaşandı beyler.
Bozova Bozova olalı tarihte ilk kez gerçek bir hortum gördü.
Küresel ısınmanın tüm dünyada etkisini felaketler ile gösterdiği gerçeği var iken aşırı yağış sonrası yerel siyasetin çirkin muhalefet anlayışı ile Mehmet Kasım Gülpınar'ı eleştirmek bu şehre ihanettir.
Mehmet Kasım Gülpınar dürüstlüğü, merhameti, vizyonu, entelektüel bilgi birikimi, vizyonu ile bu ülkede cumhurbaşkanlığına oynayan, kabineye göz diken birçok isimden çok daha önemli bir liderdir artık.
Bana kalsa zaten Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı değil olması gereken yer ülke siyasetinin merkezi Ankara ve Ankara da kabine olmalıdır.
Mehmet Kasım Gülpınar bu coprafyanın son aristokratıdır ve bırakın şehrimizi, bölgemizi, milyonlarca insanın özlemini duyduğu dürüst, vizyon sahibi siyasi liderlerden birisidir artık.
Şanlıurfa sadece 7 ayda tanıtım anlamında dev organizasyonlara ev sahipliği yaptı.
Başkan Mehmet Kasım Gülpınar'ın vizyonu ile harmanlanan Şanlıurfa Büyükşehir Dış İşler Daire Başkanı Elif Önal'ın tecrübesi ile renklenen UNESCO Müzik Şehri lansmanı üzücü terör saldırısına rağmen ulusal ve uluslararası basında ciddi yer buldu kendine.
Dünyadaki ilk Neolitik kongrenin ardından Başkan Gülpınar'ın Slovenya da Şanlıurfa'yı kusursuz bir İngilizce ile tanıtması büyük ses getirdi.
Şanlıurfa Mehmet Kasım Gülpınar ve ekibinin çabaları ile artık sadece ülkemizin değil dünyanın sayılı turizm cazibe merkezlerinden birisi olma yolunda hızla ilerliyor. Tabii ki değişim sadece bununla sınırlı kalmayacak ve Gülpınar altyapı, üstyapı, eğitim, bin yıllara dayalı kültürün nakış gibi işlendiği modern bir şehir için ciddi hizmetlere imza atacaktır.
Çok sevdiğim gazeteci yazar Veysel Polat'ın yine çok sevdiğim ve gelecekte çok başarılı bir yazar olacağına inandığım evladı İbrahim Polat'ın ilk makalesinde dile getirdiği sözle bitirmek istiyorum.
Şanlıurfa Mehmet Kasım Gülpınar'dan ne istediğini bilmiyor!
Evet, Şanlıurfa halkı Mehmet Kasım Gülpınar'a inanıyor, güveniyor ve eminim ki bu şehre büyük hizmetleri olmalı ama Şanlıurfa halkı yakın gelecekte ülke siyasetinin en önemli aktörlerinden birisi olacak bir isme sahip olduğunu bilmeli, arkasında durmalı ve bu minvalde isteklerde bulunmalı.
Torpilin, nepotizmin, israfın, yolsuzluğun bittiğinin farkına varıp iyiden, güzelden yana ne varsa isteyerek, olması için destek vererek. Şanlıurfa halkı artık bağrından yetiştirdiği büyük bir siyasetçiye sahip olduğunun gururunu doyasıya yaşamalı.
FACEBOOK YORUMLAR