HALİLİYE'DE NELER OLUYOR!
Bazen, etten tırnaktan birer fani olduğumuzu; beden ve ruhlarımızın tahammül eşiğini, sırıtımızın kaldırabileceği yükleri unutuveriyoruz.
Sonumuzun birkaç metre kefene sarılmış hallerimizle bir avuç toprağa karışarak yok olmak olduğunu unutup, bitmeyen hırslarımıza yeniliyoruz işte...
Sevgiyi tükettik...
Aşkı tükettik...
Barışı tükettik...
Kardeşliği, vefayı, bir ekmeği bine bölmeyi, paylaşmayı, bölüşmeyi, emeği, hakkı, hukuku, adaleti kirleterek bir paçavra gibi hayatımızdan söküp attığımız gibi; güzel, iyiden yana ne varsa kirletmişiz...
Oysa; insanoğlunun bütün ihanetlerine rağmen güneş hala doğuyor üzerimize, Toğrak ana bıkmadan sunuyor nimetlerini. Ağaçlar çiçek açıyor, kuşlar ötüyor ve hala cırcır böcekleri, güle sevdalı bülbüller ötüyor...
Tüm güzelliklere inat kapılmış yüreğimiz zeytin karası bir kine, ötekileştirmeye, nefrete bulayan garip bir hayatın akışına; sadece ve önümüze geçen herkesle kavgaya duruyoruz.
Doğruları yanlışların kör buçağına kurban ederken; yanlışa, yalancıya alkışı patlatıp, salt öyle istediğimiz için hakkı haklıya vermeyi çıkarmışız hayatlarımızdan.
Gazeteci diyorlar bana. Değilim yahu! Ama bir gerçek var ki; yazarım ben... Haftada bir bazen iki üç kez verdiğim ifadelerden bellidir ki, en ağır yazanlardan biriyim ben de...
Bu akşam sonbahar serinliği vururken tenime, canım yine sıkkın, öfkem yine göğsümün orta yerini parçalayıp debelenirken sözlerimde, dilimde fark ettim ki; ben de kapılmışım sadece yanlışları eleştirmeye...
Malumunuz, Bir Masal Şehri Şanlıurfa programı 13 haftadır ekranda ve 14 haftadır hemen hemen tüm ilçelerimizi en ücra köşelerine kadar ekrana taşıdık.
Başarılıyız veya değiliz o siz değerli izleyicilerin takdiridir lakin 14 haftadır ''Bu memlekette güzel şeylerde oluyor yahu...'' tadında tek bir satırımın olmadığını fark etmişim.
Elbette usulsüzlükleri, nepotizmi, torpili, ihale vurgunlarını, zalimleri, haksızlıkları yazmaya devam edeceğim ama arkadaş; bu memleketin tek bir karışında hiç mi güzel işler olmuyor? Dedim kendime. Hani bir sosyal demokrat sözüdür ya; özeleştirimi yaptım yani ve gecenin orta yerinde serin rüzgarın tadını çıkarırken, yudumlarken kaçak çayımı; şu Haliliye'de neler oluyor? Sorusuna duyfularıma, öfkeme, birikmiş ve bir irin gibi patlamayı bekleyen kızgınlarıma inat güzel şeyler yazayım istedim...
Bir avuç umut, kocaman gerçekler ve hakkı haklıya vereyim yahu...
3 ŞEYE DİKKAT!
1-Bir şehrin, bir ülkenin temel sorunlarını elbette kaleme alacaksın ama sorunları kaleme alırken çözüm önerilerini masaya koymayı da bileceksin
2- Eleştirdiğin kurum, kuruluş, siyasetçi bürokrat, sanatçı, bilim adamı ve her kim her ne ise; onun üretttiği katmedeğere, hizmete aynı oranda yer vereceksin.
3- Ve son olarak özellikle devlat adamı, bürokrat, mülki amirler, lokal veya ulusal siyasileri eleştirdiğin kadar onları üretmeye, hizmete sevk edecek, moral verecek emeklerini de kaleme alacaksın.
1- İBRAHİM TATLISES KÜLTÜR MERKEZİ
Hemen her Urfalının gurur duyduğu, bu coğrafaya gelmiş, geçmiş en önemli seslerden birisi belki de birincisi olan değerli sanatçımız İbrahim Tatlıses adının verildiği bu hizmetten başlayalım.
Bizler ısrarla ve tırnak içinde özellikle Z kuşağı olarak nitelendirdiğimiz gençlerimizi ilime, bilime, spora yönlendirecek; bu vesile ile de başta madde bağımlılığı, terör olmak üzere sokaktaki tehlikelerden alıkoyacak hizmetler istemiyor muyuz? O halde Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat'ın içinde Meslek Edindirme Atölyeleri, (HAL-MES) Kütüphane, Konservatuvar salonu, Konferans Salonu, Evlendirme Dairesi bulunan bu büyük yapı ve hizmeti hak ettiği gibi kaleme almak, bu hizmette emeği geçen Canpolat ve Haliliye Belediyesi emekçilerini onore etmek, alkışlamak çok mu zor?
Ya arkada; günde en az 10 kez çocuğumuzu işe almadı, bize torpil yapmadı veya salt karalama amaçlı ağır, anlamsız, yanlı ve art niyetli eleştiri yaparken; dönüp bir kez de bu hizmeti takdir etmek neden bu kadar zor?
2- GASTRONOMİ MERKEZİ VE RESTORAN!
Efendim; özellikle Göbeklitepe, Karahantepe, Saybur ve Sefertepe sonrası dünyanın gözünün üzerine döndüğü memleketimizde, ''Otel yok, sosyal tesis yok, yeterli cafe, restoran yok, yok yok yok!'' diye yırtınana biz değil miyiz?,
Çiğköftesi, patlıcan, domates, Urfa kebaplar, ciğeri, tatlıları ile övünen ve gastronomimizin dünyanın sayılı damak tatlarını içerdiğini iddia eden biz değil miyiz?
O halde belki de Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun en modern gastronomi merkezini şehrimize kazandıran Mehmet Canpolat ve Haliliye Belediyesi çalışanlarına bit takdir, bir teşekkürü neden çok görüyoruz?
Bu hizmet binası kaç gazetecinin yıllık bilmem kaç kuruşluk abonelik beklenti veya telaşı başkana, personele saldırından değerli değildir?
3- SANCAKTARK KOMPLEKSİ!
İçerisinde çok amaçlı sosyal tesislerin, semt pazarı, zabıta amirliği ve park bulunan böylesine önemli, Haliliye'ye nefes aldıran bir projeyi ne kadar laiki ile kaleme aldık?
4- AHMET YASEVİ KOMPLEKSİ!
Kapalı semt pazarı, sosyal yardım kompleksi: Bakınız; bu ikisi bile sadece Haliliye için değil, bu şehir için önemli hizmetler ve kazanımlardır.
Özellikle pazarcı esnafımızın en çok rahat ettikleri ve talepte bulundukları bir hizmetin kazandırılmış olmasının hiç mi değeri yok? Şehrin üçte birinin yarım kolileri ile nefes aldığı bir durumda Mehmet Canpolat Başkan ve ekibinin sosyal yardım kompleksi ile kaç fakir fukaranın sofrasına aş, sırtına hırka, ayağına pabuç, yüreğine sevgi olarak döneceğini hesaplayamayacak kadar kendimizi kaybetmenin izahı nedir?
5- KARŞIYAKA KOMPLEKSİ!
Kapalı semt pazarı/otopark, spor kompleksi, zabıta müdürlüğ, mahalle muhtarlığı ce camii; şimdi bu hizmet alanlarının hangisi için lazım değildi diyebiliyoruz ve neden bu hizmetleri ısrarla görmezden geliyoruz.
6- MİLLET BAHÇESİ!
Yahu, çöl sıcaklarının tenimizi kararttığı, cayır cayır yandığımız yaz aylarında gögesine sığınacak dikili ağacımız yok diye isyan eden biz değil miyiz? O halde içinde mesire alanı, çocuk oyun alanları, macera parkı, bisiklet yolu, yürüyüş yolu, dinlenme alanlarının var olduğu ve her birinin bizleri şehrin trafiğinden, gürültüsünden bir nebze alıkoyan önemli eserler olduğunu kaleme alarak ne kaybedebiliriz?
7- ATA SPORLARI MERKEZİ!
Geleneklerimize bağlı olmakla övündüğümüz bir şehirde Canpolat çıkmış; bu geleneklerin en güzel örneklerini teşkil eden spor branşlarını aynı çatı altında toplamış. Ee, neden görmezden geliyoruz?
8- 2 ADET FABRİKA BİNASI!
Defalarca dile getirdim, iş alanı, istihdam yaratmak belediyelerin işi değil. Buna rağmen yüzlerce belki de binlerce kişiye ekmek kapısı olacak bu 2 fabrika için Başkan Mehmet Canpolat'a hakkını teslim ederek günah mı işleriz?
9- HANIMLAR KONAĞI!
Kadınlarımızın evin monoton, zorlu ve yorucu ortamından çıkıp kendilerine geldikleri ve içinde fitness salonu, kafeterya gibi alanların bulunduğu bu hizmet benim için ayrıca değerlidir.
Pek tabi Haliliye Belediyesi ve başkanı Mehmet Canpolat'ı eleştirmek için harcadığımız zamanı yukarıda yazdığım ve hepsi bir birinden önemli olan hizmetleri olduğu gibi; pandemi sürecinde halka verilen maske, kolonya, hijyen malzemelerini, yürekleri ısıtan sıcak çorbaları, yaşlılarımızın evlerine kadar giden bakım ve temizlik hizmetini, kırsal me merkezde yapılan yol çalışmalarını, spordaki başarılarını da görmüyoruz.
Mehmet Canpolat'ın asla rekalm konusu etmediği birçok hizmetlerini de bilirim...
Mesela ben bilirim kaç hastanın evinde ilaçları nem tutmasın, yaraları daha da kabarmasın diye buzdolabı ve ilaç desteğini kendi cebinden verdiğini...
Kaç yetim, öksüz, yoksul öğrencinin eğitiminde emeği olduğunu...
Velhasıl dostlar, bugün memleketime dair güzel şeyler yazmak istedim ve Haliliye'den başladım. Baktım ki, bir değil birçok güzel şeyler oluyor bu ilçemizde. Muhtemelen diğerlerinde de...
Mesele, gözlerimizdeki hırs, kin, yalan, öfke perdelerini kaldırıp kötülükler, yanlışlıklar, hatalar kadar bunları da görüp takdir edebilmekte. Ben ettim, takdir sizindir...
FACEBOOK YORUMLAR