GAYE KUYUSU!
(Bu bir Mehmet Kasım Gülpınar'ın ardından yürürken memleketimin yarınlarına dair beslediğim umudun hikayesidir ve memleketini ve evlatlarını seven herkese seslenişim...)
Bu kez olmaz, bu kez sana küsmüyorum hayat...
Henüz dört yaşımdaydım babamı elimden aldığında. Bütün çocukluğum yarı aç, içi boş sobanın önünde iliklerime kadar üşüyerek geçti. Kış aylarında yoksulluğun ayazından, yaz ayları mevsimlik işçiliğin kavurucu sıcaklarından yandı, bitti, kül oldu çocukluğum.
Okul sıralarında tırnak uçlarına ayakkabı boyası işlediği için öğretmeninden, arkadaşlarından utanan boyacı çocuğa küstüm...
Şafak sökmeden sokağa çıkarken ''tatlıcııı...'' diye bağırırken yağmurun, soğuğun bedeninden yüreğine işlediği boyacı çocuğa küstüm...
Bitmedi benimle ve memleketim, doğduğum topraklara kinin, garezin. Hep bir kavgadır verdik... Her diliminde düştük, yaralandık, incindik.
Gençliğimi, okuma sevdamı elimden alan şartlara ve aslında masum olan o çocuğa küstüm...
Henüz 14 yaşımdaydım Sabah, Hürriyet Gazetelerinin magazin sayfalarına ''Bir yıldız doğuyor...'' manşetiyle düşerken, yoksulluğun elimden aldığı sanat yaşamım sonrası bağlamama küstüm, şiirlerime küstüm...
Velhasıl ite kaka büyüdüm. Büyürken 20 yıl boyunca benim işsizliğim, küskünlüklerim yüzünden yoksulluk çeken eşimin yüzüne bakamadım da kendime küstüm derken müzik hayatına adım attım. Sadece birbuçuk yılda 5 albüm, 113 güfte, beste, 8 klip yaptım. Ne oldu sizce; kendi dilimde türkü söyleyemeyeceksem canlı yayında durmam dediğim için linç yedim de sahnelere küstüm.
Belki de bir Avrupa ülkesinde olsam her biri sayesinde bolluk içinde yaşayacağım romanlar, kitaplar karaladım ama kendi kitaplarım yüzünden bana reva görülen vefasızlıklar yüzünden kaleme küstüm, kağıda küstüm.
Memleketimi ulusal kanalda 30 hafta bir masal gibi anlattım da yabancı tv programcılarına oluk oluk akıtan iş adamlarım ve yerel kurumların ilgisizliği yüzünden zarar edip ekranlara küstüm.
Uzatmayacağım zira sonu gelmez küskünlüklerimin. Hayatım boyunca derin suskunluklarım ve küskünlüklerim ile baş başa kaldım.
Lise öğrencisi iken Hizbullah'ın saldırısına uğradım, kırılmadık kemik kalmadı ama onlar dışarıdaydı, adaletsizliğe ilk o zaman küstüm. Her linçte, işkencede lanet ettim yaşadığıma da hayata küsmedim çünkü memleket insanımın yüreğine, vicdanına ve imkan verilirse neler başarabileceğine hep inandım.
Hayata küsmedim çünkü iki kızım vardı ve babasızlığın ne olduğunu iyi biliyordum. Bir de bir gün mutlaka bu memleketi içine düştüğü gaye kuyusundan çıkarıp aydınlık yarınlara taşıyacak bir güzel adam çıkacak umuduna sarıldım.
Tam 40 yaşımdaydım o hayalimdeki adam ile tanışana dek. Çoğunuz tahmin edersiniz ki Mehmet Kasım Gülpınar...
KASIM'IN ADAMI HİKAYESİ!
Evet, hayata dair tüm bakış açımı değiştiren ve tam pes etmek üzere iken memleket adına umut ışığı olacağı hissini veren Gülpınar.
Zor şartlarda ama umutla yeni bir yola çıktım. Bağlamam ile, çocukluğumda, gençliğimle, eşimin gülüşü, babalığım ile barıştım onun varlığı sayesinde ama zaman geçtikçe benim memleketimde dürüst, onurlu, cesur, bilge, entelektüel, şaibeye bulamamış birini sevmek ve ona inanmanın aslında büyük bir kabahat olduğu gerçeği ile karşılaştım.
Kasım Gülpınar'ın adamı dediler ve var güçleri ile üzerime üzerime geldiler...
Anamı ağlattılar deyimi var ya; deyim yerinde ise demeyeceğim zira bütün hayatı boyunca onuru ile 6 çocuğunu büyüten anamı hem yaşarken hem de vefat ettiğinde bile ağlattılar.
Taziyemde göz altına aldırıp, bileklerime kelepçeler takarak yıllarca ekmek parası uğruna gurbet ele giden evlatlarını bekleyen annemi tabutunda beklettiler, mezarında evladına ağlattılar...
Mehmet Kasım Gülpınar'a inanmak ve Gülpınar gerçeğini düne anlatma imkanım yoktu ama bugüne hatta yarına anlatmak kadar, gerçekleri, yolsuzlukları, hataları, yanlışları kaleme almanın bedelini ödettiler bana...
5 yılda Viranşehir'i kendi akrabalarının makam, ihale bahçesi haline getiren Özşavlı çıktı ekmeğime el uzattı, annemin henüz soğumamış, toprağa düşmemiş bedenine saygısızlık ve zulüm etti.
Nureddin Nebati diye bir bakan çıktı, il başkanına, belediye başkanlarına ve bakanlığına bağlı maliye müfettişlerine talimat vererek sadece 6 ayda 500 küsür bin haksız, hukuksuz ceza ile ekmeğime el uzattı.
Bir buçuk yılda 161 suç duyurusu, 42 gözaltı, 116 bin idari para, 13 ay hapis cezası verdiler.
Satın aldıkları sözde gazetecileri, akrabaları, danışmanları, onlarca vekil, belediye başkanı, bürokrat canları sıkıldıkça yargı üzerinden baskı yaptı bana. Sayısız tehdit, iftira, haksızlık...
Ama küsmedim hayata zira Mehmet Kasım Gülpınar adında, yarınlarda bu şehre adaleti, bereketi, eşitliği, hakkı, hukuku, vicdanı ve unutmaya başladığımız, bizi biz yapan insani değerleri geri getirecek bir umudum vardı benim.
SANDIM VE İNANDIM!
Bu ülkede muhalefet partilerinin hakkında ''Onun parayla pulla, yolsuzluk, torpille işi olmaz...'' diyerek hakkını teslim ettikleri tek milletvekili yani...
6 dil biliyor, maaşını yoksul kız öğrencilerine burs diye bağışlıyor, torpile, yolsuzluğa, ihale şaibelerine bulaşmıyor, yalan söylemiyor, kimseyi kandırmıyor... Sandım ki aslında hepimizde olması gereken ama artık neredeyse tükettiğimiz bu vasıflara sahip bu güzel adama hep birlikte sarılacak ve yarınlar için birlikte yürüyeceğiz.
Gülpınar'ın bu coğrafya için ne denli önemli bir isim olduğunu anlatmak kolay olmadı tıpkı kabine sonrası bazı şeyleri kabullenmenin kolay olmadığı gibi...
Emin olun bugün Gülpınar o kabinede değilse tek suçlusu bu şehrin kirlenmiş, makam, rant, torpil, ihale müptelası birkaç sözde siyasetçinin ve bizim yüzümüzdendir zira hem milletvekilimiz, siyasetçilerimiz dürüst olsun diyor hem ne kadar dürüst olmayan isim varsa onların kuyruklarına yapışıp her gün biraz daha kirleniyoruz.
BU KEZ OLMAZ...
Evet ama bu kez küsmeyeceğim umuduma zira Mehmet Kasım Gülpınar'ın er ya da geç bu coğrafyanın karanlığa açılan kapılarını aydınlığa doğru açacağını biliyorum.
Sevgili Dostlar, değerli hemşerilerim; Urfa'da işsizlik günden güne artarken madde bağımlılığına, gece hayatına bulaşmış, asosyal ve gelecek kaygısındaki gençlerimizi kaybediyoruz...
Eğitim, sağlık, yol, su gibi temel sorunlarımız çözüm yerine giderek kördüğüm haline geliyor...
Tefecilik, haksızlık, hukuksuzluk, nepotizm, liyakatsizlik bu şehri dipsiz bir gaye kuyusuna çevirmiş durumda.
Ahlaki, insani ve inanç değerlerimiz ayaklar altında. Siyasetimiz bile bel altı videolardan, ahlaksız, iğrenç vel altı algılardan besleniyor.
Hayatım boyunca ifade ettim: Her kıtanın, ülkenin, şehrin hatta mahallenin kendine has konuşma dili, ananeleri, değer yargıları vardır. 20 yılı aşkındır iktidar olan Ak Parti'nin kalesi olan; geçmişinde dünya çapında matematikçi, fizikçi, sanatçı, yazar, çizer, akademisyen ve siyasetçi çıkaran bu şehir de üç milyona yakın nüfusa rağmen her seçimde dışarıdan bir ismin adeta başımıza çoban diye gönderilmesini artık içime sindiremiyorum çünkü bizi, bu şehri ancak tanıyan, bilen yeniden ayağa kaldırır.
İşte o isim de Mehmet Kasım Gülpınar'ın ta kendisidir.
Bu yüzden bu kez olmaz... Bu kez küsmeyeceğim kimselere ve hayata zira benim umudun adı Mehmet Kasım Gülpınar'dır ve biliyorum ki o umut bir gün doğduğum topraklara güneş gibi doğacaktır ve o gün geldiğinde torpilsiz iş, aş, imkan bulacak olan çocuklarımız büyük başarılara imza atacaklardır.
Bu kez olmaz, bu kez bir zavallı gibi küsüp, kenara çekilmek, kaderciliğe sığınıp sinmek yok. Bu kez umuduma rağmen umudumun yoluna taş koyanların başına taş olup yağacağım vesselam...
DURUŞMA MEVSİMİ!
Bu şehrin en azılı suçlusu benim ya; ayın 10'u Viranşehir 12 Urfa, 13 İstanbul 16 Ankara, 19 Mersin de duruşmalarım, ay sonuna kadar maaliye bakanlığına ödemem gereken hukuksuzca 127 bin, avukatlara 48 bin borcum, pardon cezam, devam eden 36 davam var benim.
Ve kendimle de, umudumla da gurur duyuyorum.
Not: Siyaseti, kirlenmiş hatta sapkın ilişkileri, ticareti, yolsuzlukları, torpili, nepotizmi ile gaye kuysuna dönen bu şehirden sokağa yayılan pis kokulardan ben boğuluyorum arkadaş, ya siz?
B*k kokusu başlığını atamadığım için GAYE KUYUSU diyorum yoksa emn olun artık iki tarafı değil, bütünü ile b*ka bulaşmış bir değneği andıran şehre doğru hızla yol alıyoruz...
Umutsuz, korkak, zavallı ve çaresizce...
Oysa umut hep vardır...
FACEBOOK YORUMLAR