DEVECİ İLE DEVESİ *************************************************************************************************************************************************************
Adam uzun yıllar devesiyle taşımacılık yapmış. Yaşlanan deve yolun sonuna gelmiş. Artık öleceğini anlayınca:
— Sahibimi çağırın da helallik vereyim, demiş.
Devenin sahibi:
— Ne hakkı varmış ki bende? Demiş. Demiş ama yine de merak etmiş. Dayanamayıp devesinin yanına gitmiş.
— Ne hakkın var ki bende? Demiş.
Deve:
— Öyle deme! Benim taşıma gücüm belliyken, sen bunun iki katı çuval yüklerdin bana. Bu hakkımı helal ediyorum sana.
— İkinci olarak; benim günlük 10 kg yiyeceğe ihtiyacım varken, sen hep 8 kg verir kalanı vermezdin. Bu hakkımı da helal ediyorum.
— Üç günlük yolu iki günde gitmem için sopayla döverdin beni. Bu hakkımı da helal ediyorum.
— Hatta bir yavrum olmuştu. Onu kesmiş, misafirlerinle bir güzel yemiştiniz. Bu hakkımı da helal ediyorum.
— Amma bir hakkım var ki, onu asla helal etmeyeceğim. Mahşerde bunu senden soracağım.
Sahibi merakla sormuş.
— Nedir o?
— Her seferinde ben yolu bildiğim halde, tüm yükü ben taşıdığım halde, yularımı eşeğe verirdin. Beni eşeğe mahkum ederdin ya, işte bu hakkımı helal etmeyeceğim!
DEVELERİMİZİ EŞEKLERİN PEŞİNE TAKAN DÜZENE YAZIKLAR OLSUN!
6 Temmuz'un sıcak ve bütün kirlenmişliği ile Urfa'nın üzerine çöken karanlığını 7 Temmuz'un henüz kirlenmemiş sabahına bağlayan gecesinde Sayın Fakıbaba ile Urfa için on yılların bahsine girdik... Daha doğrusu içimde biriken haksızlıklar, hukuksuzluklar, yanlışlar irinini ben patlattım, o tıp adamı kimliğine, hipokrat yeminine yaraşır bir şekilde tedavi etmeyi seçti...
Gerçek şu ki; Urfa'nın son 10 yılı nepotizmin, ihale vurgunlarının, hak gasplarının, torpillerin, hırsızlıkların, haksızlıkların aç çiyanlar gibi kol gezdiği ve de mazlumu, fakir fukarayı yiyip bitirdiği koyu bir karanlığa mahkumdur. Her kim ki bu karanlığı yırtmak istedi, her türlü algı operasyonları ile önü kesildi, ekmeği ile oynandı, tehdit edildi, susturuldu...
Bu acımasız çıkar düzeninin sağlam temeller üzerine tesis edilmesi için para ile satın alınmış, tetikçi, trol bir yerel basın yaratıldı. Zamanla gazetecilik, habercilik kimliğinin içini öyle boşalttılar ki; kalemşoru olduğu isimlere kadın pazarlayan, algı operasyonu ile yanlışlarını doğru gibi gösteren zavallı bazı gazeteciler türedi. Bunlar üzümün üzüme bakarak karardığı gerçeği ile sahiplerinden daha da kararmaya başladılar ve bunlar sahiplerinden öyle bir cesaret aldılar ki; iş arayan, yoksul, mazlum kadınlarımıza, kızlarımıza tacizde bulunanlar dahi oldu.
O gazeteciler bir süre sonra ihale almaya, iş takiplerine dahi başladılar. Dünya üzerinde eşine az rastlanır rakamlar ödenmeye başladı birilerine. Benim ısrar ''kara para aklanıyor!'' isyanım bunaydı mesela...
İktidarın ısrarla üzerine yürüdüğü ve dahi eş zamanlı büyük operasyonlarla FETÖCÜ avına çıkmaya devam ettiği süreçte, Urfa'da FETÖ kapsamında KHK ile kapatılmış basın yayın organlarının temsilcileri, siteleri FETÖ'den kapatılmış sözde gazeteciler Urfa'da büyük saygınlık görmeye, deli paralar kazanmaya başladılar.
8-10 site açıp her birinden abonelik alanlar, mesajlarla başta OSB olmak üzere deli rakamlar kazananlar, 10 koyunu güdemeyecek halde oldukları halde garip makamlara atananlar, eşini, evladını ve dahi kendini belediyelerde kadrolu işlere atayanlar...
Benim gibi bu düzenin parçası olmayan bir avuç yazar, gazeteciler ise acımasız birer algı operasyonlarına maruz kaldılar. Bizler yapılan yanlışlara hayır dedikçe gün oldu ekmeğimizle oynadılar, gün oldu yargı yoluyla baskı altına aldılar, gün oldu tehditler, gün oldu yasaklamalar ile ötelendik...
Hal böyle olup, Urfa basını paçavraya çevrilince; kimseler bu şehirde olup bitenleri iddialardan öteye göremedi, göstertmediler...
KIRIKÇI'NIN ARPAK ANTİPATİSİ!
Dedim ya; ben ve benim gibi yüreğindeki diline düşen, babasının dahi hatalarını eleştiren ve haksızlığın, hukuksuzluğun karşısında boyun eğmeyenlerin kanı herkese acıdır tıpkı Ak Parti Şanlıurfa İl Başkanı Abdurrahman Kırıkçı'ya geldiği gibi...
Abdurrahman Kırıkçı'yı siyasi kimliği dışında benim için önemli kılan tek yönü yazdığı şiirlerdir. Sanatçıyız ya; kendisini şair, dolayısı ile sanatçı gördüm ve umutla bu doğrultuda yani şiirin saflığı kadar temiz bir siyaset yapmasını bekledim. Belki bu yüzden il başkanlığına uzanan siyasi kariyerinin son basamaklarının aslında hiçte öyle sanıldığı kadar etik olmadığını bile bile...
Sayın Kırkçı'nın o makama gelmesi için en büyük bedelin ödettirildiği adam olmamın kırgınlığını dahi içime atıp şairin şiire hürmetine beyaz bir sayfa açmasını beklemek gibi bir hataya düştüm.
Mevzu uzun ve çetrefilli... Sayın Kırıkçı'nın başkanlığa uzanan yol hikayesini ileriki günlerde kaleme aldığımda Urfa'da çoook şey değişir, emin olun lakin buradan kendisine bir not iletmek isterim:
Sayın Başkan; herkes gibi bir gün sende ''eski'' etiketini aldığında Ekrem Arpak yazar ve sanatçı olarak yeni kalmaya ve senden sonrakilerin hatalarını da, doğrularını da adam gibi yazmaya devam edecek bilesin. Ve bilesin ki aile büyüklerimin aranmasıyla, aboneliklerime bloke konulması yönündeki telkinlerinizle, çok ta alışık olduğum karalamalarla bu yolumdan dönmem...
Peki, ne oldu da Kırıkçı'da ARPAK antipatisi patladı?
Aslına bakarsanız o antipatinin zaten var olduğunu biliyordum çünkü Sayın Başkan uzunca bir süre bu şehirde benim en çok eleştirdiğim gazetecinin resmi ortağıydı. Elbette resmi ortağını yerden yere vuran Arpak'ı sevmesini beklemek saflık olurdu değil mi?
Lakin Sayın Fakıbaba'nın dün ifade ettiği gibi; benim de şahıslarla problemim olmadı hiçbir zaman. Ben, bu şehirde belediye başkanı, başkan yardımcısı, il parti yöneticisi, avukat, kurum amirlerinin bir gazeteciyle orta olmasının yanlış olduğunu ifade ettim. Tıpkı bu ortakların o gazeteciye fakir fukaranın parasını peşkeş çekmesine karşı durduğum gibi.
Evet, bildiğim kadarı ile Sayın Kırıkçı uzun zaman önce ayrıldı ortaklıktan ama işte uzun yıllar sürdürülmüş ortaklıkta ortakta değerli olur değil mi?
Sayın Kırıkçı'nın parlayan ARPAK antipatisinin bir diğer nedeni de DEDAŞ meselesidir ki son günlerde çiftçilerimizin Ak Parti il binasına yürümeleri, yol kapatma eylemleri beni Sayın Abdurrahman Kırıkçı karşısında 10-0 galip duruma getirmiştir...
Kısa süre öncesine kadar sosyal medyasında sıklıkla ''çiftçilerin DEDAŞ sorununu çözdük!'' paylaşımları yapan başkana ''Çözmediğiniz bir mesele üzerinden şov yapmayın!'' çağrısında bulunduğum için tepki koydular kendileri, öyle ya; alışık oldukları üzere alkışlamalıydım bu hatasını. E ama ne oldu; hani çözmüştünüz başkan? Çözdüyseniz insanımızı çileden çıkaran bu kesintiler de neyin nesidir? Kurak geçen mevsimde sökülen trafolar nedir? Bak, ekinler kurudu DEDAŞ yüzünden, e hani çiftçilerimizin sorunu bitmişti?
Demek ki neymiş Sayın başkan; öyle çözdüm twitleri ile sorunlar çözülmüyor değil mi? Kaldı ki; Ekrem Arpak'ın gayet nazik, nezaket dolu eleştirisine aynı nezaketle cevap vermek yaraşırdı şiir yazan adama. Oysa yardımcılarınız bana trol gazetecileri saldırtmayı seçtiler. Bekleyin başkanım; Ekrem Arpak trollük yapmaz ama yazdı mı, cephe aldı mı baş edilmez, bilin...
Biliyorum, Ceylanpınar Ak Parti ilçe başkanlığı için dayattığınız iddia edilen isim üzerinden eleştirmem de sizleri rahatsız etti. Madem haklı eleştirilerime nezaketle cevap vermek yerine siz de ekmeğime el uzatma, trollere saldırtma seçeneğine bastınız o halde emin olun rahatsız olmaya devam edeceksiniz başkan...
Zira ben o satın alınmış birkaç eşeğe yuları teslim edilecek deve değilim. Hatta ben deve de değilim, bildiğiniz kelimelerin sihirbazı; haksızlık karşısında boyun eğmeyen aslanım. Siz bir aslanın eşeklerin arkasında gittiğini duydunuz mu ki ben gideyim?
TÜM URFA'NIN BU ÇAĞRIYA KULAK VERMESİ GEREK!
Evet, dün gece Fakıbaba'nın yüreğinden taşan ve benim avuç avuç umutlarımızın üzerine serptiği bir çağrı yayımladık. Şanlıurfa Başsavcımızı göreve davet edip, bu bataklığın kuruması yönünde arzu halimizi kendilerine ilettik. Peki, Fakıbaba neden böyle bir çağrı yaptı düşündük mü?
Ne diyor Fakıbaba;
1-) Bu şehirde akıl almaz imtiyazlarla ihale alıp, inşa ettikleri okulların demirinden, çimentosundan, alçısından, temelinden çalarak orantısız şekilde zengin olanlar var!
Yalan mı, yok mu?
Bakınız; Allah korusun... Fakıbaba bunu ifade ederken sadece fakir fukaranın kursağından çalınan haksız kazançlara dikkat çekmiyor ve başsavcım lütfen çağırın Sayın Fakıbaba'yı zira yarın, öbür gün bu tür okullardan tekinde olabilecek bir göçük, bir yıkılma, çökme de burnu kanayacak tek çocuğumuzun sorumluları bu bataklığı kurutmaları gerekirken müdahale etmeyenlerin boynuna kolye gibi asılacaktır.
Allah korusun!
Bu tür inşaatlar yüzünden yakın gelecekte sayısız çocuğumuzun canına mal olacak felaketlerle karşı karşıya kaldığımızda, tarih buna engel olmayanlara hesap soracaktır.
2-) Şanlıurfa Belediyelerinde geriye dönük son on yılda yapılan bütün ihaleler ( yol, taziye evi, araç kiralama, park bahçe, temizlik malzemesi vs vs) araştırılmalıdır.
Haksız mı Fakıbaba?
Bu tür ihalelere dair sayısız iddialar gündeme gelmedi mi?
Düne kadar beş kuruş parası olmayan bazı siyasi yakınları, yeğenleri, amcaları, dayıları birdenbire bu ihalelerle zengin olmadılar mı?
Fakıbaba bunu isterken şahısları hedef almıyor arkadaş; çürük bir sistemi kökünden çökertmek ve haksız kazançların son bulması için gövdesini ortaya koyuyor.
Her gün yol haberleri yapıyoruz değil mi? Allah için o yollara bir bakın! Fakıbaba haksız mı?
Bunca ihaleye, harcanan bunca emeğe ve paraya rağmen bu şehirde hala birçok köyde içme suyu yok yahu!
Hala birçok köyün yollarından bırakın aracı, hayvan geçmez yahu!
3-) Sağlık sektörü bataklığı kurutulmalı!
Bakınız, Fakıbaba haklı arkadaş... 2.3 Milyonluk şehirde hala doktor, hemşire, hasta bakıcı, hastane, ekipman eksiğimiz var ve hastalarımız yollarda kan kaybından, krizlerden ölüyorlar. Neden; çünkü liyakat sahibi isimler yerine nepotizm bataklığının iş bilmez isimleri makamlarda oturuyor. İl sağlığı il sağlık müdürleri değil, parti teşkilatları, siyasi yakınları dizayn ediyor. Fakıbaba daha ne desin arkadaş?
4-) Milli Eğitim müdürlüğü ihaleleri de araştırılsın!
Gerçek şu ki; şehrin en büyük kanayan yaralarından birisi de il milli eğitim müdürlüğünün içinde olduğu zavallı durumdur. Şanlıurfalı apoleti ile şehre getirilen İsmail Yapıcıer tarihimizin en başarısız il milli eğitim müdürüdür. Onun döneminde inşa edilen tüm yapılar soruşturma kapsamına alınmalıdır. İhaleler didik didik edilmeli, hesap sorulmalıdır.
İl Milli Eğitim müdürlüğünde sorun sadece ihaleler, çürük okul inşaatları, taşımalı eğitimde rant pisliğinin kokuşmuşluğu değildir. Hukuksuz ve prosedürlere uymayan il milli eğitim müdür yardımcılıkları, ilçe milli eğitim müdürleri, şube müdür atamalarının yüzde 99'u şaibelidir iddiaları araştırılmalıdır. Ha keza okuma yazma oranında 81. il konumunda olmanın, üniversite ve YKS, LGS gibi sınavlarda yaşanan rezalet başarısızlıkların hesabı sorulmalıdır.
Eyyüp Nebi TOKİ Evleri, TMO Skandalı, Evren Sanayi Sitesi seçimleri, OSB Yönetim modeli...
Bakınız, Fakıbaba kişilerle kavga etmiyor. Bir şehrin tümüne çöken zehirli, acımasız bir sömürünün son bulması için kendini ortaya koyuyor. O halde hep birlikte bu yapıyla mücadele etmek boynumuzun borcu olmalıdır.
SİZLERE HAKKIMI HELAL ETMİYORUM!
Bu şehirde eşeklerin emekçi develere çoban olmasına dayalı çürük sistemin mağduru olmamı gördükleri halde 4 isme hakkımı helal etmiyorum... Deve misali haklarımı helal etmeyeceğim dört isme dair ve nedenlerini ileride kaleme alacağım elbette...
Ekrem Arpak ben... Kalemi, duruşu, bilgi birikiminin yanı sıra genel ve yerel seçimde yanlarında durduğum halde beni bazı eşeklerin ardında bıraktığınız için haklarımı helal etmiyorum...
Sizleri desteklediğim, gerçekleri haykırdığım için bana yapılan hak gasplarına sesiz kaldığınız için dördünüze da haklarımı helal etmiyorum.
AK PARTİ ŞANLIURFA'YI GÖZDEN Mİ ÇIKARDI!
Başsavcımızı göreve davet ettiğimiz gibi, Şanlıurfa'da yaşanan bu keşmekeşliğe ve de Ak Partinin Urfa'yı kaybetme noktasına gelen vurgunlara, haksızlıklara, hırsızlıklara karşı kılını kıpırdatmayan Ak Parti Genel Merkezini de göreve davet ediyorum.
Ne o; Şanlıurfayı gözden mi çıkardınız
Eğer öyle ise bilin ki; bölge gider elinizden...
Eğer öyle ise bilin ki bir daha geri alamazsınız...
BU NASIL BİR KİNDİR?
Bu şehrin vurgunlar bataklığından olduğu kadar ötekileştirme, kin ve nefret dilinden de bir an önce kurtulması şart oldu.
Ak Parti Belediye Başkan Yardımcısı Navi Çokan'ın CHP'liler için ''Bunları asmak şart'' twitini dehşetle okudum. Hakaretin, küfrün yanına iliştirilmiş ırkçı ve de cinayete azmettiren asmak şart notunun bu şehir için zehirli ürkütücü olduğu fikrindeyim.
Burada mesele hedef alınan CHP'liler değildir. Mesele bir siyasetçinin ölümü sempatik ve siyaset anlayışı görmesindeki tehlikedir. Kınıyorum...
Bu şahıs bu nefreti, cinayete azmettirme gücünü kimden ald bilmem ama başsavcılığın derhal harekete geçmesi ve yargı önüne çıkarması kaçınılmazdır. Aksi halde 2.3 milyon insan hakkını hukuki zeminde değil, sokakta aramaya başladığında telafisi mümkün olmayan olaylara meydan oluruz.
Ekrem Arpak ben... Kalemi, duruşu, bilgi birikiminin yanı sıra genel ve yerel seçimde yanlarında durduğum halde beni bazı eşeklerin ardında bıraktığınız için haklarımı helal etmiyorum...
Sizleri desteklediğim, gerçekleri haykırdığım için bana yapılan hak gasplarına sesiz kaldığınız için dördünüze da haklarımı helal etmiyorum.
AK PARTİ ŞANLIURFA'YI GÖZDEN Mİ ÇIKARDI!
Başsavcımızı göreve davet ettiğimiz gibi, Şanlıurfa'da yaşanan bu keşmekeşliğe ve de Ak Partinin Urfa'yı kaybetme noktasına gelen vurgunlara, haksızlıklara, hırsızlıklara karşı kılını kıpırdatmayan Ak Parti Genel Merkezini de göreve davet ediyorum.
Ne o; Şanlıurfayı gözden mi çıkardınız
Eğer öyle ise bilin ki; bölge gider elinizden...
Eğer öyle ise bilin ki bir daha geri alamazsınız...
BU NASIL BİR KİNDİR?
Bu şehrin vurgunlar bataklığından olduğu kadar ötekileştirme, kin ve nefret dilinden de bir an önce kurtulması şart oldu.
Ak Parti Belediye Başkan Yardımcısı Navi Çokan'ın CHP'liler için ''Bunları asmak şart'' twitini dehşetle okudum. Hakaretin, küfrün yanına iliştirilmiş ırkçı ve de cinayete azmettiren asmak şart notunun bu şehir için zehirli ürkütücü olduğu fikrindeyim.
Burada mesele hedef alınan CHP'liler değildir. Mesele bir siyasetçinin ölümü sempatik ve siyaset anlayışı görmesindeki tehlikedir. Kınıyorum...
Bu şahıs bu nefreti, cinayete azmettirme gücünü kimden ald bilmem ama başsavcılığın derhal harekete geçmesi ve yargı önüne çıkarması kaçınılmazdır. Aksi halde 2.3 milyon insan hakkını hukuki zeminde değil, sokakta aramaya başladığında telafisi mümkün olmayan olaylara meydan oluruz.
Devam Edecek...
FACEBOOK YORUMLAR