NOT: Bu makalemin özünü daha iyi kavramak için ''BAHSİ BÜYÜTMEYE VAR MISIN FAKIBABA'' Başlıklı makalemi okumanızı öneririm.
FAKIBABA'DAN TARİHİ ÇAĞRI & BÜYÜKSÜN FAKIBABA!
Doğmuş olduğu topraklara aşkla bağlanan bir ömür, Başhekimlik, belediye başkanlığı, milletvekilliği ve nihayetinde bakanlığa uzanan altın değerinde bir tecrübe, memleket için verilmiş nice kavgalarda dökülmüş alın teri. İşte Fakıbaba'nın özeti budur ve büyük tecrübe bu akşam ''BAHSİ BÜYÜTMEYE VAR MISIN FAKIBABA?'' Başlığı ile imza atarak yaptığım tarihi çağrıya yukarıda ısrarla vurguladığım tecrübesine, memleket aşkına, mangal gibi yüreğine yaraşır bir şekilde döndü. Öncelikle teşekkür ederim Fakıbaba...
ALTINA İMZAMI ATARIM!
Rahat duramamak, ille de tekerlere çomak sokmak gibi bir huyum var ya; huyum çıkmasın: Tüm sektörleri ile kirlenmiş bir şehrin temizlenmesi için makale yazmışım... Merhum Ahmet Kaya'nın kendisi kadar efsane eseri olan ''Başım Belada!'' şarkısını mırıldanmaya hazır ve nazırım yani. Yani bu makaleden sonra altı ıslakların var güçleriyle yine beni hedef göstereceklerini iyi bilmenin huzuru ve işimi yapmış olmanın sevincini şeker niyetine demli çayıma katıp yudumluyorum...
Daha düne kadar kızımın sesi, nefesi ve eşimin varlığı ile şenlenen ofisimde en az benim kadar sessiz bu gece... Duvarlar bana, ben duvarlara bakıyorum derken, bedensel engelli öğrencilerimize akülü tekerlekli sandalye alabilmek için topladığım mavi kapakların torbası devriliyor. Ne garip, sarı, mavi, kırmızı, yeşil, beyaz kapaklar Fakıbaba'nın yumruğu ile devrilen gerçekler gibi savruluyorlar salona. Ah, ille de kırmızı yok mu; bir başka bakıyorlar bana. Memleketimin her sektöründe yaşanan vurgunlarda hakları çalınan fakir fukaranın yüreklerindeki yoksulluğun, çaresizliğin ateşi misali kırmız kırmızı bakıyorlar bana... Derken bir ses geliyor derinden: ''Ekremmm, ula yine yaptın yapacağını, sana mı kalmış kirlenen göğe mavi umutlar serpmek? Bıkıp usanmadın mı mı mahkeme koridorlarında mücadele etmek?'' diyor mavi kapakların en iri olanı. ''Allah'ım, gayyipten sesler duyuyorum, delirdim mi ne?'' diyemeden yeşil kapakların ezik büzük olanı geliyor dile: ''Hele şu rengini aldığımız ağaçların yangınlarını anlat Ekrem. Yandık, yandık, yandık be!'' diye inliyor. ''Şışt! Hazır ol yeni ve zorlu yola!'' diyor sarı kapaklardan birisi. Trafiktaki silsilesiyle yol veriyor bana. Ama o beyaz kapak yok mu o beyaz; kirlenmişliğine isyan ediyor bir de ''Yürü be Ekrem, beni yıkayana, gerçek akıma ulaşana kadar durma!'' diyen tek kapak o.
Toplarken, sayarken belimin büküldüğü kapakları yeniden toplayıp balkonuma dönüyorum. Son birkaç güne nazaran az biraz azalmış olsa da Urfa'nın kavurucu, bunaltan sıcaklığından bunalmış, kendimi balkona atıp bağlamamı tıngırtatırken çaldı telefonum.
YAZDIKLARININ ALTINA İMZAMI ATARIM!
Beni gecenin bu saatinde arayan çağrıda bulunduğum Fakıbaba'dan başkası değil. Şaşkınlıkla karışık muhtemelen beni eleştirecek düşüncesiyle açıyorum teli.
-Ekrem'im merhaba, nasılsın sevgili kardeşim? Sorusuyla balkondaki çiçeklerim salınıyorlar nazlı nazlı. Evvela hal hatırı mı soruyor samimiyetle. Pek tabi gerçek hallerimi anlatıp keyfine limon sıkma niyetinde değilim zira anlatmaya kalksam günler sürer derdim, meramım ya neyse...
-Ekrem'im, evvela şunu söylemek isterim, pası veya topu Şanlıurfa Valimiz Sayın Abdullah Erin'e attığıma dair tespitin hariç, kaleme aldığın her cümlenin altına imzamı atıyor ve seni kalben tebrik ediyorum. Diyor babacan ama yorgun bir ses tonuyla.
KİŞİLERLE PROBLEMİM YOK & ALİ EYYÜPOĞLU OLDUĞUNU BİLMİYORDUM!
Sayın Fakıbaba, kendisine dair çağrımı çok yerinde bulup, mücadele etmeye hazır olduğunu ve fakat bazı şeylerin doğru anlaşılması gerektiğini ısrarla vurguluyor. Mesela:
-Yaşamım boyunca şahıslarla sorunum olmadı. Seni şerefimle temin ederim ki; bahsi geçen okulun yüklenici firma sahibinin Ali Eyyüpoğlu olduğunu da bilmiyordum. Benim meselem, artık canıma tak eden ve garip gurebanın haklarının çalınmasına dayanamama meselesidir. Burada mevzubahis olan Ali Bey değil, şehirdeki okullarda yaşanan hırsızlıklardır. Ha, Ali Eyyüpoğlu veya herhangi bir hile şahsi bir problemim olmadığını ifade ederken sakın bir yanlış anlama olmasın. Zira bahsi geçen okulda hırsızlık yaşanmıştır ve hukuken de bunun ortaya çıkması için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Diyerek devam ediyor konuşmasına.
TÜM İNŞAAT İHALELERİ ARAŞTIRILMALIDIR!
Bir şehirdeki ihale vurgunlarına, hırsızlıklara, nepotizme, torpile karşı canı burnuna gelmiş bir inanın kararlılığı ile devam ediyor sözlerine:
-Elbette her iş sektöründe olduğu gibi; inşaat sektörüne de işlerini namuslarıyla yaparak evlerine analarının ak sütü kadar temiz ekmek götüren müteahhitlerimiz vardır. Buradan da o değerli arkadaşlarımızı tenzih ediyorum Ekrem'im lakin gördüklerimiz duyduklarımız ve bunca yıllık tecrübelerimiz ile biliyoruz ki; Şanlıurfa'da başta okullar olmak üzere inşaatların çoğunda emek, beton, demir, çelik ve envai çeşit malzeme hırsızlığı yaşanmaktadır. Yineliyorum: Bahsi geçen okulda da benzer bir şey yaşanmamışsa anında istifa ederim.
Anlayacağın sevgili kardeşim; kişilerden bağımsız iddiamın arkasındayım. Ancak senin de makalende değindiğin gibi, sadece milli eğitim ihaleleri veya okullarında değil, tüm ihale ve inşaatların araştırılması gerektiğini iddia ediyorum.
BELEDİYELERİN İHALELERİ ARAŞTIRILSIN EVET!
İnsanın ses tonu, içindeki duyguların dışa vurumu olarak yankılanır anlarda. Fakıbaba'nın ses tonundan bedeli ne olursa olsun artık yolsuzluklarla, haksızlıklarla mücadele edeceğini anlıyorum. Mesele benim makalemdeki belediyelerin ihalelerine geliyor ve Fakıbaba kendine yaraşır bir duruşla:
-Evet haklısın... Şanlıurfa'da son 10 yılda tüm belediyelerin yaptığı ihaleler de soruşturmaya alınmalıdır. Ak ile karanın ortaya çıkması için bu elzemdir.
-Ben, kamuoyu vicdanının rahatlaması ve aldığım duyumlara dayanarak böyle bir çağrıa bulunmuştum Sayın Bakanım. Peki, siz bu çağrıma olumlu yanıt verirken bildiğiniz bir şe mi var? Diyorum anısızın.
-Sevgili Kardeşim; dedim ya Fakıbaba'nın ne Urfa'da ne ülkemin herhangi bir yerinde tek bir şahısla şahsi problemi olamaz. Fakıbaba'nın derdi şehrimde yaşanan veya yaşandığı iddia edilen, artık ayyuka çıkan bu kirlenmişliğe bir an önce son verilmesidir. Bu bağlamda da son on yılda tüm belediyelerin yaptığı ihalelerin araştırılmasının doğru olacağına inanıyorum ve iddia ediyorum; inşaatların çoğunda büyük hırsızlıklar yaşanmış, birileri haksız kazançlarla zengin olmuşlardır. Birleri, aklın, vicdanın alamayacağı imtiyazlarla fakir fukaranın hakkını sömürerek zenginleşmekte ve buna maalesef dur denilmemektedir.
TEK BAŞIMA NE YAPABİLİRİM Kİ?
Sohbet arasında Fakıbaba'nın çokça dile getirmese de sitemini de hissediyor ve soruyorum:
-Peki, bu çıkıştan sonra mevkidaşlarınız veya kamuoyundan yeterli desteği aldığınızı düşünüyor musunuz? Diyorum. Dedim ya; büyük tecrübe ve yalnız bırakıldığını dahi ifade etmekten imtina eden ama tek başına kalsa da mücadele edeceğinin kararlılığıyla:
-Bildiğim kadarı ile araştırmacı ve öngörüleri iyi olan bir kardeşimizsin. Sence yeterli desteği aldım mı? Sorusuyla topu bana atarken bakanlığı dönemine de atıfta bulunmayı ihmal etmiyor.
-Aslına bakarsan bakanlığımda da olukça başarılıydım Takdir edersin ki kaç yaşında olursanız olun: Kabineye ilk girişinizde belli bir süre acemilik yaşarsınız. Gerçi doktor olmam hasebi ile sağlık bakanlığı değil de tarım bakanlığı ayrı bir tartışma konusu ya; buna rağmen kısa sürede birçok sorunu çözdüm. Özellikle et sektörünün tekerine çomak sokmam aslında ne denli başarılı olduğumun en somut belgesidir. Ama Ekrem'im, kaç yaşında, hangi güçte olursanız olun, tek başınıza çok şeyi halletmeniz mümkün olmuyor. Lakin 11 aylık tecrübe bana 10 yıllık bilgi birikimi ve tecrübe getirdi.
VALİ BEYİN YANINDAYIM!
Sayın Fakıbaba'nın sohbet boyunca üzerinde durduğu bir diğer konu da Şanlıurfa Valimiz Abdullah Erin'in bu şehir için büyük bir değer olduğu ve kesinlikle bu iddia ile topu kendisine atmadığının bilinmesi oldu.
-Ekrem'im; dediğim gibi, makalendeki her cümleye tüm kalbimle imza atarım. Tek bir mevzu hariç. Benim Sayın Valimize topu attığımı belirtmen. Asla öyle bir şey söz konusu değil zira ben Sayın Valimizin yıllardır bu tür yapılarla nasıl mücadele ettiğini, dürüstlüğünü yakinen bilen birisiyim. Keşke Urfalılar olarak sadece yüzde onumuz Sayın Valimizin gösterdiği dirayetli, hakperest, dürüst devlet adamı duruşunu göstermiş olsaydı. Sayın Valimiz ile ilgili söyleyebileceğim en önemli şey ne yazık ki aynen benim kadar yalnız bırakılmış olmasıdır.
Bir şeyi daha özellikle ifade etmemde yarar görüyorum. Ahmet Eşref Fakıbaba daima Abdullah Erin'in kardeşidir, dostudur ve yanında olan belki de tek siyasetçidir. Biraz iddialı görünebilir ama tüm Urfa bilmelidir ki tüm varlığım ile Sayın Valimizin yanında olmaya devam edeceğim.
VE FAKIBABA İLE BERABER BAŞSAVCIMIZI GÖREVE DAVET EDİYORUZ!
Sohbetin çoook öncesinden beridir aklımın orta yerine bağdaş kuran bir sorunun cevabını alma umuduyla soruyorum:
-Peki Sayın Fakıbaba; iddianıza bakıldığında, bunun bir milletvekilinin çıkışından çok aslında suç duyurusu özelliği taşıdığını görüyorum. Dolayısı ile merak ediyorum: Başsavcımız veya Ak Parti Genel Merkezinden kimse sizi davet edip; ne diyorsun? Sorosunu yöneltti mi? Zira ben bahsi geçen okul dışında iddianızın hukuki zeminde araştırılması ve başsavcılıkça davet edilerek açığa kavuşturulması gerektiğine inanıyorum.
İnsanın kendisine güvenmesi ve iddialarının arkasında olmasının verdiği güç, sözlerine yansır. Tam da bu noktada Fakıbaba kendisine yaraşır bir duruşla
-Ekrem'im, başsavcımızın beni davet ederek ''Fakıbaba; nedir bunların aslı astarı?'' diye sormasını en az senin kadar hatta senden çok isterdim. Ne var ki bugüne kadar davet almadım. Haydi gel birlikte başsavcımızı, ilgili savcıları göreve davet edelim. Ben hazırım arkadaş. Ben de iftira olmaz. Ben de yalan olmaz. Ben de tükürdüğünü yalamak olmaz. Ben de adaletsizlik olmaz. Buyursunlar, davet etsinler. Geri adım atarsam dünyanın en şerefsiz insanıyım! Diyerek kararlılığını ortaya koyuyor ama bir kez daha şahıslarla, dolayısı ile Ali Eyyüpoğlu veya soyadları ile sorununun olmadığını vurguluyor.
-Başsavcı, ilgili savcılar araştırsınlar kardeşim... Eyyüp Nebi'deki TOKİ evleri ihalesini, sabır eve dönüşmesi gerabetini de araştırınlar. OSB'nin yapısını, TMO'da yaşandığı iddia edilen vurgunu da... Yineliyorum; bu şehir bitmiş be kardeşim... İnşaatlara baksınlar! Yollara baksınlar, araç kiralamalarına baksınlar, park bahçe ihalelerine baksınlar. Aha da ana söylüyorum ve benim ağzımdan yaz kardeşim. Haklı çıkmaz isem istifa etmeyen namerttir.
BAŞKA PARTİYE GİDECEK KOMEDYASI!
Pek tabi bu şehirde doğruları söylediğiniz vakit her türlü algı operasyonuna maruz kalıyorsunuz. Neymiş efendim; Fakıbaba başka partiye geçecekmiş. Ya kardeşim, başka partiye geçsem sizden mi korkacağım? Nereden uyduruyorsunuz böyle şeyleri? Ha, elbette bu iftiraların çıkış noktası ve sebeplerini iyi biliyoruz. Doğrular ve doğru söyleyenlere karşı çaresiz kalanların tarih boyunca başvurduğu yöntemdir karalama ve iftira atmalar.
HAKLI ÇIKTIĞIMIN BELGESİ DEĞİL Mİ URFA SAĞLIĞI?
-Kardeşim, uzunca bir süre Şanlıurfa sağlık sektörünün batmakta olduğunu haykırdım. Yine adeta tek başıma oradaki yapılanma ile mücadele ettim. Bugün geldiğimiz nokta haklı olduğumun belgesidir aslında.
CİĞER YEMEĞE GELECEM!
-69 Yaşımdayım Ekrem'im. Haklı olduğum davalarda saldırılara uğramış ama hayatının hiçbir deminde kavgadan kaçmamış, geri adım atmamış bir adamım. Bu ülkede bakanlık yapmış birisi olarak daha ne isteyebilirim ki. Siyaseti bırakma noktasından geri dönüşümün sebebi işte tam da bunlardır. Urfa'nın bitiğini görünce, hala verilecek mücadelem olduğunu anladım ve çok daha güçlü bir şekilde devam kararı aldım.
Efendim, Urfa'ya gelemeyecek mişim! Yahu Urfa benim memleketim. Fakıbaba'nın korktuğunu kim görmüş ki bugün görsün? Urfalı dostlarım bilsinler ki şu andda yengenin pişirdiği o acı Urfa biberini ciğeriyle yemeye en kısa zamanda geleceğim.
HAYDİ TARİHİ YENİDEN YAZALIM MI URFA?
Sohbetimiz biterken nezaketinen dolayı kendisine teşekkür edip belki de tarihin yeniden yazılacağı, haksızlıkların, hırsızlıkların, hukuksuzluklarn, vurgunların üzerinden zengin olanların bitip, fakir fukaranın da ekmeğini kazanacağı bereketli yarınlar umuduyla Şanlıurfa Başsavcımızı göreve davet ediyoruz.
-Fakıbaba'yı davet edin Başsavcım ve işaret ettiği tüm alanları araştırın lütfen.
Sevgi ile...
107 Bin Beşyüz 4, 107 Bin Beşyüz 5, 107 Bin Beşyüz 9! Offf yine karıştırdım... Resmen Kemal Sunal'ın bir sinema filminde altınları sayarken sürekli karıştıran Himmet'e döndüm bu gece. Öyle ya, tek bir bedensel engelli kardeşimize akülü sandalye almak için tamı tamına 200 bin kapak toplamam, saymam lazım.
Öyle ya, ben ve Fakıbabalar küçük mutluluklar için büyük emekler, bedeller ödemeyi çoktan seçmişiz. Neylersin, sil baştan da sayarım kapakları, sokak sokak ta toplarım. Yeter ki bir kardeşimize akülü sandalye alıp sokağa çıkma sevincini göreyim...
FACEBOOK YORUMLAR