NE ZAMAN!
Özellikle son birkaç yıldır bütünüyle değişti alışkanlıklarımız...
Dalında rengarenk çiçeklerin açtığı, yapraklarında sevginin, kardeşliğin, vefanın, vicdanın, yaşama sevincinin olduğu sevgi ağaçlarımız kurudu ve köklerimizden koptuk maalesef.
Şimdi tüm insanlığa oksijen veren ağaçların fotosentez işlevini güzelden yana ne varsa emerek kini, nefreti, ötekileştirmeyi, duygusuzluğu, duyarsızlığı salgıladığı yeni bir yaşamın zavallı insanları olduk.
Müslümanız Elhamdulillah! Müslüman kimliğimizi dar ağaçlarına asıp ibadeti bile şova dönüştüren içi boş, kof yaratıklara döndük.
Sahi, neydi Müslüman olmak?
Kaçımız İslamiyetin hoşgörü, temizlik ve sevgi dini olduğunu bildik?
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır"
Müslüman susmaz, Müslüman şeytanı taşlardı değil mi?
Şimdi şeytanla şeytani hesaplar yapan duyarsız, zavallı, korkak ve hatta şeytanın maşası varlıklara döndük...
Birisi, birileri ekmeğimizi çaldı, SUSTUK!
Birisi çocukluğumuzu,
Bir diğeri gençliğimizi...
Sevdalarımızı darağaçlarına astılar, SUSTUK!
Umutlarımızla alay ettiler resmen bizden alıp kendi kuzenine, evladına, amcasına, yeğenine, ayısına, dayısına peşkeş çekenler...
Gördük, duyduk, şahit olduk ama Elhamdulillah Müslümanız deyip şeytana sattık dilimizi, SUSTUK...
Yahu, birileri evine ekmek götüremezken, yarı aç, açıkta, yalın ayak gezerken ve acılar içinde kıvranırken!
Bazılarımızın çocukları çatısından yağmurun boşaldığı, zehir zemberek soğukların küçük bedenlerini tenekeden içi boş sobaların önlerinde ders çalışırken titrettiği, altı delik ayakabılarıyla çamurlu yollarda çamura, derde, kedere, yoksulluğa bata çıka hayata tutunmaya çalışırken; amcasına bilmem kaç milyonluk ihaleyle o çocukların düşlerini, yarınlarını çalanlara karşı SUSTUK!
Sahi, en son ne zaman aradık hakkımızı ve bizden çalınan hayatların hesabını sorduk?
Haydi geçtim tüm bunları; en son ne zaman adam gibi sevdik bir çocuğun gülümsemesini?
En son ne zaman koştuk düşküne ve ne zaman tuttuk ellerinden?
En son ne zaman merhaba dedik külüne muhtaç komşuya?
Anne babalarımızı, kardeşlerimizi, dostlarımızı ne zaman aradık, sorduk, dertleştik?
En son ne zaman katıla katıla güldüğünü hatırlayan var mı?
Veya şöyle şiir gibi ağlayıp içindeki dert irinini en son ne zaman akıttık?
Harbiden AŞIK olan var mı aramızda!
Gıybetten, kinden, nefretten, ötekileştirmeden fırsat bulup sevgiliye en son ne zaman güldük?
BOŞVERSENE!
Boşuna soruyorum bu soruları zira hatırlayan yok insan olduğumuzu...
Duygularından beslenen canlılar olmaktan çıkıp ölü taklidi bir hayatın bencil, bana ne-ci tipleri olduk.
Evliliklerimizde eskiden kalplere atılırken imzalar, şimdi ortaklık sözleşmelerine atıyoruz o imzayı...
Herkesi ama herkesi üç kuruşa, ulu orta satıyoruz.
Satış pazarını biz kuruyoruz hırslarımızın, kinimizin habire ZAM yaptığı hayatta.
Ağaçları yakıyoruz!
Köpekleri, kedileri!
Çocuklar taciz edilirken ve tecavüze uğrarken kıble arıyoruz namax kılmak için!
Namussuzluk sanki kadının iki bacağı arasındaymış gibi ve tek başına yapar gibi kadınları öldürüyor sonra da geneleve dönen sapkın ruhları arındırmak için birkaç kilo kuru erzakı yoksulun kapısına bırakıp selfie çekip arınıyoruz.
Yoksullar mevsimlik işçi göçünde yolda, tarlada ölürken, yoksulun, fakir fukaranın rızkını alıp Metropollerde metresine lüks daireler alan siyasileri görüyor ve susuyoruz ya, Elhamdulillah Müslümanız...
Boşversene!
Yemiyor artık!
Kendini kandırma!
Bak, ben kandırmıyorum kendimi... Dibine kadar kirkenmiş tüm duygularım!
Umurumda değil kara elmas denen kömürü yerin kat altından çıkarırken göçük altında kalıp hayatları kararan maden işçilerinin üç kuruşa solan hayatları...
Maaşları düzelmeli demiyorum öğretmenlerin mesela!
15 Temmuz hain FETÖ darbe kalkışmasından sonra kriptocu FETÖ-cülerden bazıları hala makamlardayken doktorun teleskopunu, öğretmenin kalemini, savcının hakimin cübbesini hain kılan anlayışın ürettiği yüz binlerce suça bulaşmamış KHK mağdurunun dramını görmüyorum...
Özel sektörde çalışmaları bile yasakmış bana ne?
Kahırdan, işten, intihardan ölüyorlar bana ne?
Bana ne atanamadan ölen öğretmenlerin solan hayatlarından?!
Bana ne kirasını ödeyemediği için dışarı atılan yoksuldan?
Bana ne çöp toplarken hastalanan üniversite mezunu gencimin can ağrısından?
Boşversene!
Gazeteci, sanatçıyım ya, fakir fukaranın rızkını çöp ihalesinde çöpe döndüren belediye başkanını alkışlamalıyım...
İş arayan anneyi, masum kızı iş vaadiyle yatağa atma telaşına düşmüş, çükkünün resmini gönderen sapık müdürü, siyasetçiyi alkışlamalıyım...
Çük kadar değeri olmayan ciğeri peşpara etmezlerin ciğerimizi söken ihalelerini, sapkınlıklarını, torpillerini alkışlamalıyım zira Elhamdulillah Müslümanım!
Asgari ücretle AZAMİ acılar çeken fakir fukaradan bana ne?
O paralarla kendilerine villa yapan rezil belediye başkanını/başkanları alkışlamalıyım!
Yoksulun hasta, ilaç parası dahi bulamayan; tefecilerin, uyuşturucu baronlarının ellerinde per perişan çocuklarından bana ne?!
Bazı siyasilerin alkolik, rüşvetçi, yatırımlara ortak olmazsa olmaz evlatlarını, yeğenlerini alkışlamalıyım...
Bir göz odada battaniye altında birbirlerine sokulup ısınmaya çalışan yoksuldan bana ne?
Birbirlerine atlayan şerefsizleri alkışlamalıyım!
Neymiş, kurtuluş eğitimdeymiş, PEH!
Okuyamayan çocuklardan bana ne?
Bazı siyasilerin oyuncağı, ajandacısı olmuş müdürleri alkışlamalıyım!
İhaleye çıkmadan, EKAP bildirimleri yapılmadan cukka edilen milyonları hizmet diye yutturmalıyım.
Bir milletvekilim sosyal medyasında "Sizleri TİGEM'de işe yerleştiririm vaadiyle para isteyenlere itibar etmeyin!" demiş.
Yahu o tiplere ne gerek var sen ve senin gibiler varken...
Anasını ağlattın koca ilçenin. Akraba kasabasına çevirdin şehri. Bak bu doğru: Sen varken kimin haddine milleti kandırmak?
Doktor, hastane, yatak tıbbi malzeme bulamayan gariplerim komşu şehirlerin yollarında ölüyorlarmış bana ne?
Bu şehre gelmeyen 8 milyonluk ilacı cukka edip halkın temsilcisi olan siyasileri alkışlamalıyım.
Birilerinin kendilerini devletin sahibi ilan edip işaret ettikleri masum insanları terörist yaftası ile içeri attırmasından bana ne?
Devletin aracıyla kaçak sigara, silah vurgunu yapan milletvekilleri yeğenlerinin yakalandıkları halde serbest kalma başarılarını alkışlamalıyım.
Acık yağmurun yağdığı memleketimde sokakların çamurlu sulara dönmesi başarıdır arkadaş!
Bana ne ölüm kusan Viranşehir Siverek ve Ceylanpınar Viranşehir-Kızıltepe ile eşeğin eşekliği ile geçmeyeceği köy yollarından?!
Uzaktan eğitim çilesini çeken tableti, bilgisayarı, interneti olmayan öğrencilerimizden bana ne?
Bizi yakından soyup soğana çeviren leş kargalarını alkışlamalıyım!
Kızgın güneş altında veya karda kışta tarlalarda dayak yer gibi hayatlarının baharını solduran yoksul gençlerden bana ne?
İstanbul da kumarhanelerde, meuhanelerde zil zurna sarhoş olan siyasilerin çocuklarının başarılarını alkışlamalıyım!
Bazı okullar için yardım toplayayım dedim. Allah beni kahrumar eylesin!
Oysa fakir fukaraya gitmesi gerekirken marketlerde satılan yardım kolilerini, o kolileri bile amacasının oğluna rant haline getiren belediye başkanını alkışlamalıyım!
Canı cehenneme eski OSB müdürünün!
Rant sağlayamadığı için yatırımı engelleyen belediye başkanı ve akrabalarını alkışlamalıyım!
Barış Pınarını kendisinin ve ortaklarının gelir pınarına çeviren o brokratı alkışlamalıyım mesela!
Çokta çapkınmış haspam! Görevini aşk meşke alet eden yüzsüz brokratı alkışlamalıyım!
Sahi yav, en son ne zaman insan sevdim ben?!
Ne zaman deli deli aşık oldum?
Ben hatırlamıyorum, hatırlayan var mı?
Ama en azından denedim.
Boşversene aşkı, sevgiyi, vicdanı, adaleti yerlebir edenlerin canları cehenneme...
Şimdi anladın mı Hocam neden ve nelerden kaçtığımı?
FACEBOOK YORUMLAR