AYIP AMA VEYSEL ORUÇ!
Hangi kıtada olduğunun bir önemi yok. Hangi dili konuşuyor, hangi ırkın yurdu, hangi siyasi görüş ile yönetiliyor olmasının zerre değeri yok.
Bana kalsa kimlik kartında yer alması dahi insan haklarına saygısızlıktır ama (Dini: İslam) yazar bilirsiniz. Oysa ki; yukarıda belirttiğim bütün değerlerin hangisini taşıyor olursa olsun devletlerin tek bir dini vardır: Adalet...
ADALET VALİM ADALET!
Şanlıurfa'mızın kronik hale gelen tüm sorunlarını biliyoruz. İşsizlikten başlar, eğitim, nepotizm, tarım ve hayvancılık, enerji, liyakatsizlik, yolsuzluk, Suriyeli mültecilerin kültür ve ekonomik yaşama negatif etkileri, yol, su diye devam ederiz sıralamaya.
Sorunların belli olduğu yerde çözümün olmamasının yegâne sebebi aslında temelinden sarsılmış, güçlünün güçsüzü mideye indirmesine hizmet eder hale gelmiş adalet sistemidir.
Bu bağlamda geldiği ilk günden beridir şehrin temel sorunlarına kalben eğilen valimiz Sn. Salih Ayhan'a bir çağrıda bulunmak isterim:
-Adalet Sn. Valim adalet... Yaşam kaygısı, terör, uyuşturucu çeteleri, feodal yapı, gece hayatı ve yalnızlığın ve nitelik, nicelik yoksunu eğitimin hızla yok ettiği gençliğin yeniden topluma kazandırılması için bu şehirde adaletin adil olması şarttır.
Bizler 15 ile 20 yaş gurubu gençlerimize alın terinin, emeğin, dostluğun, vefanın, sevginin, azmin değil, torpilin hüküm sürdüğünü belgeler gibi sunmaya, pis, akçeli işlere bulaşmışların, şantajcıların, vurguncuların ceza dahi almadıklarını koyarsak önlerine hem onları hem geleceğimizi kaybetmeye devam ederiz.
KİMDİR VEYSEL KARANİ ORUÇ?
Uzun süredir ısrarla vurguluyor ve diyorum ki; Şanlıurfa dünyanın en büyük Açıkhava müzesidir. Bu müzenin doğal güzellikleri, bereketli toprakları, Takoran Vadisi, saklı cennet Halfeti'si, Bozova'sı gibi GAP Projesi sonrası ruhlarını suya teslim eden baraj göletlerini harmanlayıp dünyaya doğru pazarlar ve reklamize edebilirsek turizm pastasından hak ettiğimizi alırız.
Elbette ulusal ve uluslararası ölçekte PİAR çalışmalarında belgesel, tanıtım filmleri, festivaller, diziler, canlı yayınlar kadar (ŞANVAK) Şanlıurfa Vakfı Başkanı emekli Korgeneral Kemal Alataş Paşamız ve birbirinden değerli yönetim kurulu üyelerinin mimarı olduğu Ankara Şanlıurfa Tanıtım Günleri de çok değerliydi.
Malumunuz, yıllar önce de sözde iki gazeteci ama özde sırtlarını belediyelere, valiliğe dayamış iki zırtonun gerçekleştirdiği benzer bir tanıtım fuarı yapılmış, o fuar; tanıtımdan çok 1.6 milyonluk bütçenin birilerinin ceplerine gitmesi ile akıllarımızda yer etmişti.
Oysa ŞANVAK Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Alataş Paşa ve yönetiminin tanıtım adı altında ne ranta ne de siyasi reklama ihtiyaçları yoktu. Onlar, birer Şanlıurfa sevdalısı olarak iki şeye odaklanmışlardı.
1- Şanlıurfa'nın hak ettiği şekilde tanıtılması.
2- Bu tanıtım üzerinden gelen ekonomik desteklerin dezavantajlı Urfalı öğrencilerimize burs olarak kazandırılması.
Açıkçası Ankara'da ŞANVAK'ın imza attığı bu fuar benim ve eminim ki herkesin beklemediği kadar güzel geçti.
Ufak tefek hataları yok muydu, vardı elbette ama 10 üzerinden değerlendirme yapılırsa benden 9'u alan bir tanıtım etkinliği oldu.
İşte bu ekinliğe tanıklık etmek ve Bir Masal Şehri Şanlıurfa ekibi olarak ülke kamuoyuna anlatmak için bizlerde 5 gün boyunca Ankara'daydık.
Belki de son 10-15 yıldır hiç olmadığı kadar ağır bir protokolün omuz omuza açılış kurdelasını kestiği fuarı yüz binlerce kişi ziyaret ederken, şehrimizin tanıtımını gururla takip etme fırsatını yakaladığım için de ayrıca mutlu oldum. Pek tabi stüdyolarını bize açan Beyaz TV Yönetimine de ayrıca teşekkürü borç biliyorum.
Fuar açılışının ilk gün akşamı Midas Otelde gerçekleşen ve kalabalık bir davetli gurubunun katılım sağladığı akşam yemeğinde olamadım ama gecenin ilerleyen saatlerinde Kemal Paşa ile program akışını konuşmak için otele vardığımda herkesin oldukça keyifli olduğuna tanıklık ettim. İşte Veysel Oruç'u orada tanıdım.
Karşımda benden en az 10 yaş genç, oldukça şık, nezaketli, beyefendi bir iş insanı vardı. Vakıf Başkanı Kemal Alataş Paşamız Veysel Beyin elini sıkıca tutmuş ve bize
-Bu etkinliğin ağır yükünün yüklenicisi güzel kardeşim... Sözleri ile hem bizlere anlatıyor hem de ne kadar gurur duyduğunu vurguluyordu.
Benden 10 yaş küçük gösteriyor ve öyle zannetmiştim oysa ben 1974 Veysel Bey 75 doğumluydu.
Temsil ettikleri misyona, makama, ortama, şehre, halka saygısı olan adamlar toplumun en karizmatik en yakışıklı (güzel) adamlarıdırlar ve onların yaşları yoktur zira hep genç kalırlar belleklerde. Veysel Oruç tam da bunlardan birisi olarak parlıyordu yemek sonrası çay sohbetinde.
Ev sahipliğini kusursuz yerine getiren Veysel Oruç, sabahın ilk ışıklarından gecenin 01: 17'sine değin pozitif enerjisini kaybetmeden Şanlıurfa ve Şanlıurfalılara enfes bir ev sahipliği yaptı.
Günün yorgunluğu ile sızlayan ayaklarıma, daralmış yüreğime adeta moral ve güç veren bu adamı mutlaka konuk almalı ve milyonlara anlatmalıyım dedim kendime...
Z KUŞAĞI DEDİĞİN!
İlimden, bilimden, sosyal yaşamdan, toplumsal değerlerden, çağdan, ananelerden, alın terinden, emekten bihaber olmakla suçlayıp; Z Kuşağı işte yerden yere vurduğumuz gençlerimiz var bizim.
Peki, oturup düşündük mü hiç; biz bu gençlerimize gelecek adına veya onlarda olmadığını düşündüğümüz hangi değeri, neyi verdik de neyi geri istiyoruz?
Bu şehirde makama gelmek için kendi partisinin il başkanı için ülkenin cumhurbaşkanı ve Ak Parti genel başkanına yazdığı sözde Şanlıurfa Siyaset Raporunda ''Zaman zaman Alzheimer'e bağlı donmalar yaşayan, akrabaları M. Said, Tahir Güllüoğlu, Eyüp Şelli, Adil ve Eymen Saraç, Sami Özbek, Fatih Özdemir, Süleyman Durmuş'u rant sağlamakla itham eden...
Kendi il teşkilat başkanına yönelik alçakça, bel altı video algısı yaratan ve Cumhurbaşkanına partisinin il teşkilatının sapkınlık yuvası haline geldiğini iddia eden...
Yani, makama gelmek için önüne gelene iftira atmaktan imtina etmezken; Allah'ın Evi camii üzerinden bile rant sağlayan siyasetçiyi gören gençlere siyasi etiği nasıl anlatacağız?
Bu şehirde makamı üzerinden ağabeyi ve babasının bağ evlerine asfalt döşeyen, kardeşini il gençlik ve spor müdürü olarak atayan siyasetçiyi gören: Gelecek kaygısına, uyuşturucu çetelerinin tuzaklarına, feodalizmin gerici baskılarına, işsizliğin, açlığın kahır dolu zamanlarına, terörün hain kumpaslarına, nepotizmin dışlanmışlığına, yolsuzluğun daniskasına kurban verdiğimiz gençlerimize dürüstlüğü, emeği, dini, imanı nasıl anlatacağız.
Kaç adam gibi adamı rol model olarak koyabildik önlerine. Mesela kaç M. Kasım Gülpınar çıkarıp gençlerimizle buluşturabildik?
Hal böyle iken Bir Masal Şehri Şanlıurfa programı başladığından beridir konsept olarak sadece tarihimizi, doğal güzellikler ve gastronomimizi değil, gençlerimize rol model olabilecek isimleri de ağırlamayı çok istedim ve dedim ki kendime
-Onlardan birisi de Veysel Oruç olmalı.
MUHTEŞEM BİR FABRİKA!
(Merhum Hacı Hüseyin Oruç'u rahmet ve minnetle anıyoruz)
Evet, Veysel Oruç dediğimiz bu hemşerimi önlerine çıkan en ufak engelde pes eden, gelecek kaygısı altında inim inim inleyen gençlerimize anlatmalıyım şiarı ile fuarın 2. Günü yola çıkıyoruz. Kameraman arkadaşım Ümit Güler artık alışkanlık haline gelen masal yolculuklarımızdan birisinin sonunda güzel bir adamı anlatacağız heyecanı var içimizde.
30 kilometrelik yolun sonunda Sincan'da bir fabrikanın giriş kapısındayız. Hemen dikkatimizi çekiyor fabrikanın kurulduğu alan. Yeşillerle bezeli alanda Fabrika için ağaca, ormana kıyılmamış belli ama daha önemlisi sonradan öğreniyor ki; fabrikanın kapsadığı alan ve civarında göğe özgürce başını uzatan kavak ağaçları, çiçekler ve güllerin mimarı da Veysel Oruç. Yani Veysel Oruç önemli bir iş insanı ve inanıyorum ki gelecekte dünyaca saygın bir markanın sahibi olacak ama aynı zamanda doğaya tutkulu, tutkusunu da var olduğu yeri yeşilin cennetti haline getirerek pratiğe döküyor.
Tatlı bir tesadüf ki aynı anda giriş yapıyoruz. Gülümseyen yüzüyle bizleri karşılayan Veysel Başkan ile oldukça sade ama modern iç mimarisi ile bayıldığım ofisine geçiyoruz. Sabaha 40 yıllık hatırıyla damaklarımızda hoş bir seda bırakan kahvelerle başlıyoruz. Biz kahvelerimizi yudumlarken tarihi salon gramofonundan Müzeyyen Senar'ın, Zeki Müren'in unutulmaz şarkıları eşlik ediyor bize. En son 1959 yılında üretilen orijinal taş plaklar bizi çocukluğumuzun masumiyetine götürüyor. Bu arada kameraman arkadaşım ümit çekim için kameraları kuruyor ve biz Veysel Oruç Özel Bölümü için çekime geçiyoruz.
Program çekimi boyunca karşımda diksiyonu, şıklığı, bilgi birikimi enfes bir adam duruyor. Gurur duyuyorum ve hatta sarılıp kutlamak geliyor içimden. Çekim biter bitmez, en az ofisi kadar şık bir salonda harika ve yöresel bir kahvaltının faslına geçiyoruz. Çaylar içiliyor derken fabrika da tura çıkıyoruz beraber. Özellikle gözlemliyorum çalışanları ile ilişkisini.
O fabrikada çalışan emekçiler büyük bir saygı ama aynı zamanda minnet duygularının gözbebeklerinde yansımaları ile bakıyorlar patronlarına. Tekinin yüzü asık değil. Mutsuzluğun zerresi yok bulunduğumuz Güneş Çelik Hasır A.Ş Ankara Sincan Fabrikasında.
Fabrikanın 1981 yılında gurubun kendi mülkiyetinde 20.000 metrekarelik alan üzerinde kurulduğunu ve o günden beridir aralıksız üretmeye devam ettiğini öğreniyoruz. Fabrika, ürettiği çelik hasır ve demir ürünlerini en son teknoloji ve dünya standartlarına uygum imal ediyor. 60 kişinin istihdam edildiği fabrika TSE İSO 2001:2008 kalite belgelerine sahip ve bu standartlara, dünyada kabul gören ASTM, DIN, VE BSI STANDARTLARINA uygun üretim yapıyor. Veysel Bey her ne kadar mütevazı kişiliği ile yakaladıkları kaliteye dair cümleler kurmasa da başında bulunduğu ORUÇ Holdingin bünyesindeki çelik hasır fabrikalarının günümüz Türkiye'sinde var olan 5 büyük çelik üreticilerinden birisi olduğu bilgisine ulaşıyoruz.
Saatlerdir bizimle nezaketinden ödün vermeden ilgilenen bu güzel adamın turizm, mobilya ve gayrimenkul sektörlerinde faaliyet gösteren ve sadece bölgesel değil; Türkiye ve yurt dışında ihracat yapan Oruç Şirketler Gurubu Yönetim Kurulu Başkanı olduğuna inanmak güç zira o denli mütevazı, kibar bir profili var.
Elbette Oruç Şirketler Gurubu bünyesinde sadece bu fabrika yok. Toplamda 450 kişiye ekmek kapısı olan dev bir istihdam alanı. Gurubun Tarsus ve Gebze'de çelik hasır fabrikaları bulunuyor ama gurubun amiral gemisi Hasır Sanayi İnşaat Ticaret A. Ş oluşturuyor. Ayrıca Best Sünger San. Tic. A.Ş, Elmadağ da mobilya fabrikası, Urfa ve Ankara'da inşaat işleri ve Ankara Haymana, Kavaklıdere'de 4 yıldızlı termal oteller de grubun diğer faaliyet kollarını oluşturuyor.
ANKARA YÜREKLİ BİR URFALI!
(Kurtuluş savaşımızın kahramanlarından Şeyho Ramazan Oruç)
Bu denli önemli ve Türkiye'nin sayılı çelik üretim markasına sahip olan Veysel Oruç'un Urfalı kimliğini ilişkilerine dökerek rant kapısı haline getirmediğini de öğreniyoruz zira Urfa'da ilişkiler üzerinden aldığı herhangi bir dev ihale yok. Gelir kalemleri arasında Urfa'da yok ama tıpkı bu fuarda olduğu gibi Şanlıurfa için oteli, fabrikası, araçları ve ekonomisi ile taşın altına elini koymuş ve nerede bir Şanlıurfalı, Şanlıurfa yararına mesele varsa orada bitiyor.
EĞİTİME BÜYÜK KATKI!
Dedim ya; Veysel Oruç benim gibi, sizin gibi bir Urfalı ama geldiği noktayı o kimlik üzerinden değil, emeğine, kalitesine, dünya standartlarındaki üretim gücüne borçlu bir Urfalı. Buna rağmen Kemal Alataş Paşamızın yönetim kurulu başkanlığında Şanlıurfalı dezavantajlı öğrencilerimizin eğitimi için büyük destekler veriyor.
Tıpkı GÜRBAĞ Grup Yönetim Kurulu Başkanı Halil Bağıban, tıpkı GÜNEŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Maruf Güneş ve tıpkı Kemal Paşa gibi Ankara'yı Şanlıurfa'ya çevirmek ve o şehri evimiz haline getirmek; birliğimizi, beraberliğimizi sağlamak gibi güzel, masum hayalleri var.
GELECEĞİN DÜNYA MARKASI!
Veysel Oruç ile program çekimimiz sona erip vedalaştığımızda, aklımın, yüreğimin not defterine şu satırları karalıyorum: Üretim alanında ülkemizin sayılı sanayicilerinden birisi olan Oruç Şirketler Gurubu kurumsal yapıya büyük değer veren ama geleneklerinden, prensiplerinden ödün vermeyen, aslını unutmayan ve memleket aşkı uğruna Şanlıurfalıların yanında duran bir bu adam kısa süre içerisinde dünya çapında bir marka olacak.
Ankara üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu başarılı bir avukat ve tam adı Veysel Kadani Oruç olan bu değerli iş insanının uzun yıllar Şanlıurfa'nın Fransız işgalinden temsili kurtuluş canlandırma ve organizasyonunu maddi manevi üstlenen merhum rahmetli Hacı Hüseyin Oruç'un evladı, dünyada sivil binbaşı rütbesini almış ilk ve tek aynı zamanda Kuvayı Milliye' nin efsane çete reisi, kurtuluş savaşımızın Urfalı kahramanı Şeyho Ramazan Oruç'un torunu olduğunu söylediğimde sanırım Veysel Karani Oruç' a güvenimin sebebini anlatmış olurum.
Başarısını, duruşunı damarlarından akan kandan alan bu güzel adamı ve Halil Bağıban ve Maruf Güneş ve Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Kaya, Nihat Kılıç, Mustafa Yavuz, Kemal Alataş, Necati Demirkol, İstanbul Şanlıurfa Dernek Vakıf Başkanı Adnan Saral gibi isimleri anlatmaya ve gençlerimizin önüne rol model olarak sunmaya devam edeceğim
Ee, o halde başlıktaki ayıbı ne Veysel Karani Oruç'un dediğinizi duyar gibiyim. Özür dilerim ama toplum olarak güzelin değil ayıpların okunduğu gerçeği için affınıza sığınıyorum.
FACEBOOK YORUMLAR