DİN KARDEŞİYİZ ÖYLE Mİ!
Ak Parti Şanlıurfa Milletvekili ve (AB) Avrupa Uyum Komisyonu Başkanı M. Kasım Gülpınar meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada HDP tarafından gelen sataşmalara verdiği cevaplarla yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
DİN KARDEŞLİĞİ KAVRAMI!
"Babamdan beridir yani 33 yıldır ilk kez Kürt'üm demek durumunda kalıyorum!" sözleri meclis salonunda büyük alkış alan Gülpınar'ın "oysaki hepimiz din kardeşiyiz. Kürt kimliğim doğal bir şey ancak din kardeşliği hepsinin üzerindedir" vurgusu şüphesiz çok değerliydi.
Hayatın doğal akışı ve İslami coğrafyanın getirdiği yaşam tarzında Gülpınar'ın ifade ettiği üst kimliğin İslamiyet olduğu gerçeği doğru ve kabuledilebilir bir savdı peki gerçekten öyle miyiz?
İnsanın aklına şöyle bir soru geliyor: Sayın Gülpınar'ın merhum babası dahil 33 yıldır ilk defa Kürt olduğunu ifade ettiği kürsüde 100 yıldır her seçim sonrası edilen yemin metninde üst kimlik nedir?
Mesela milletvekillerimiz bağlılık yeminlerini din kardeşleri için mi ediyorlar yoksa bir kimlik belirterek mi?
Mezopotamya'nın yetiştirdiği en önemli alimlerden ve değerlerden birisi olarak gördüğüm Gülpınar'ın ağzından çıkan her kelimenin analiz edilmesi gerektiğine inanırım. Zira bilgeliğinden, vicdanından, vizyonundan türemiş büyük derinlikleri vardır sözlerinin. O yüzdendir ki, "Türk, Kürt, Arap, laz, Çerkez demeden hepimiz bu ülke için varız" söylemi üzerinde durulması ve tartışılması gereken bir başka tartışma konusudur aslında.
Çünkü reel anlamda dilimize pelesenk ettiğimiz birlik ve beraberlik vurgusuna ne denli bağlı kaldığımızdan şüpheliyim!
Doğrudur, Çanakale de İngiliz, İzmir de Yunan, Urfa da, Maraş'ta Fransız komutanların komuta ettiği haçlı saldırılarında can verenler Türk, Kürt, Laz ve Çerkezlerdi. Dolayısı ile hepsinin kan döktüğü bu topraklar hepsinindi.
Peki, gerçekte öyle mi?
Öyleyse Gülpınar neden 33 yıl içerisinde ilk kez Kürt' üm dedi veya deme gereği duymadı da her yemininde ırk olarak ait olmadığı bir kimliğe bağlılık yemini etti?
Çünkü gerçek şu ki, her ne kadar Müslüman bir ülke olduğumuz ve Gülpınar'ın vurguladığı Din Kardeşliğinin çok daha egemen olması gerektiği gerçeği ortada olsa da durum öyle değil!
Zira öyle olsa Gülpınar ve mevkidaşlarının "Din kardeşlerime bağlı kalacağıma..." diye başlayan bir bağlılık yemini etmesi gerekmiyor mu?
Kürt olmak veya Kürtlük meselesini bir kenara bırakıp coğrafyamın önemli aristokratı, bilge alimlerinden Gülpınar'ın vurguladığı DİN KARDEŞLİĞİ kavramına dönmek istiyorum.
Üst kimliğin İslamiyet ve din kardeşliği olduğu bir coğrafyada tüm diller, kimlikler, renkler, ırklar kardeşlik havuzunda tek bir renge, tene, dile, ırka dönüşür. Kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur. Bilgeliği, vizyonu, duruşunun yanı sıra gerçek bir Allah dostu olan Mehmet Kasım Gülpınar'ın vurgulamaya çalıştığı tam da bu eşit olma hali değil midir?
Konuşmasının bir yerinde "biz buradan çok şeyi konuşmuyoruz. Asıl konuşamadıklarımızı konuşmaya başladığımızda dehşete düşersiniz" dedi Gülpınar.
İşte burada savunduğu din kardeşliği kavramının gerekliliğiyle çelişti Gülpınar zira din kardeşliğinin üst kavram ve kimlik olduğu bir yerde konuşamıyor olma hali ne kadar garip değil mi?
Tıpkı Türk, Arap, Laz ve Çerkez din kardeşlerimizin kendini rahatlıkla ifade ettiği kürsüde Kürt din kardeşlerimizin ifade edemediği gerçeği gibi.
Ama mesele Kürt veya Türk olmaktan öte çok daha önem arzediyor aslında...
Bu noktada sayın Gülpınar'a birkaç soru yöneltmek ihtiyacı duyuyorum.
Din Kardeşliği aynı zamanda İslamiyetin getirdiği dürüst, namuslu olmayı gerektiriyor değil mi sayın vekilim?
Peki, bırakın 82 milyonu meclisteki 599 mevkidaşlarınızdan kaçı gerçekten din kardeşimizdir?
Yoksa din kardeşliği sadece "Müslümanım" demekle kardeş olunabilecek bir kavram mıdır?
Mesela ben beytülmal hırsızları ile din kardeşi olmak zorunda mıyım?
Mesela ben, Siverek'in fakir, fukara, yetim ve öksüzünün rızkını ucube araç ve çöp ihalesi ile haram ettiği iddia edilen belediye başkanı ve ekibi ile din kardeşi olmak istemiyorum. Sizce olmalı mıyım?
Veyahut birgün olsun onlara "din kardeşliğinin gerektirdiği adamlar olun" dediniz mi?
Mesela ben Viranşehir de akrabalığa kurban edilen yakıt, yardım kolileri, araç ihalesini yapan belediye başkan ve yönetimi ile de din kardeşi olmak istemiyorum sayın Gülpınar!
Peki, vicdanı, merhameti, dürüstlüğü, vizyonu ile bu coğrafyanın en önemli politikacı, alim isimlerinden birisi olarak Viranşehir de yaşananlara din kardeşliğini hatırlatma gereği duydunuz mu?
Çok pardon ve affınıza sığınarak sormak isterim "bazı mevkidaşlarınızın yeğenlerinin devletin araçları ile sigara, silah kaçakçılığı yaptığı iddialarına karşı nasıl bir tepki verdiniz?"
Bazı mevkidaşlarınızın bulaştığı iddia edilen tefeciliğin, nepotizmin gerçek din kardeşlerimizin ekmeğini sömürdüğü iddiaları karşısında gerçek bir Allah dostu olarak din kardeşliğinin gerekliliğini hatırlatmanız gerekmiyor mu?"
Mesela ben salt din aynı dine mensubuz diye Halil Özşavlı ile kardeş olmak zorunda mıyım sayın Gülpınar?
Veya gerçek bir Allah dostu olan şahsınız din kardeşi bazı mevkidaşlarınızın şahsımı annemin taziyesinde gözaltına aldırmasına karşı nasıl bir din kardeşliği tepkisi koydunuz?
DİN KARDEŞLİĞ: Kulağa hoş geliyor helede M. Kasım Gülpınar söylerken. İnsanın yüreği ısınıyor sevgiden, paylaşmaktan, dostluktan, vefadan yana.
Ama ben bunların tekine sahip olmayan bazı mevkidaşlarınız ile kardeş olmak zorunda mıyım?
Benim memleketimde benim bazı sözde din kardeşlerim iş arayan yoksul genç kızları namussuzca taciz ediyor diyorlar, ötesinde iğrenç iddialar var sayın vekilim.
Tacizci, tecavüzcü tiplerle kardeş olmak zorunda mıyım?
Bakınız, Kürt olmak bana din kardeşliğinin Allah yolunda günahtan uzak durma emri vermiyor. Tıpkı Türk, Arap, Laz, Çerkez olmanın vermediği gibi. Ama sizin dediğiniz din kardeşliği veriyor vekilim.
Din kardeşliği herşeyden önce kardeşine karşı insani, vicdani sorumlulukları yerine getirmek değil midir?
Bu sorumlulukların tekinin farkında olmayan hırsızın, arsızın, torpil, ihale vurguncularının kardeşleri olmak zorunda mıyım?
Sayın Gülpınar, görüyorum ki bütün toplumu kendi vicdanınızdaki saf, temiz duygularla aynı kefeye koyuyor ve din kardeşliğinin bu minvalde her türlü kimliğin üzerinde olduğunu belirtiyorsunuz ancak din kardeşliğinin getirdiği sorumlulukları yerine getirmeyen din kardeşlerimize yönelik doğruyu hatırlatma vazifenizi ihmal ediyorsunuz.
Aslında başta Urfa ve Mesopotamya coğrafyasının büyük çoğunluğuna yayılmış ve sayıları yüz binleri bulan, fakir fukaranın oluşturduğu gerçek din kardeşleriniz, sevenleriniz olmak üzere milyonların beklediği masaya yumruğu vurarak bölge siyasetine komuta edecek liderlik pozisyonuna geçmeyerek sizde din kardeşliğini ötelemiş olmuyor musunuz?
Öyle ya, din kardeşi fakir fukara kardeşlerinin haklarını korumakla mükellef değil midir?
Mesela ben Viranşehir Öğretmenler Evinde fakir fukara çocuklarının yemekleri için gelen ama ihalesi yapılmadan, EKAP bildirimi olmadan cukka edildiği iddia edilen 1 milyon 250 bin liranın sorumluları vekil, ilçe ve il milli eğitim müdürü ile din kardeşi olmak zorunda mıyım vekilim?
Mesela ben...
Neyse sayın vekilim neyse. Tıpkı dediğiniz gibi "konuşamadıklarımı bir konuşursam birileri dehşete düşer" Ve dini sömürerek, Ak Parti ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karizmaları, gücü üzerinden şehrimi sömürenlerle kardeş olmak zorunda mıyım?
Tüm bu soruları "M. Kasım Gülpınar'ın din kardeşidir." gerekçesi ile hakları gasp edilmiş bir din kardeşiniz olarak sordum af ola!
Sahi vekilim, sizinle din kardeşi olmak sizin bile din kardeşinize yapılan zulmü görmenize sebep olacak bir suç muydu?
Sizinle din kardeşi olmaktan şeref duyarım da vekilim, şerefsizlerle din kardeşi olmak zorunda mıyım?
Sadece merak ettim de...