Şüphe yok ki; bitmek bilmeyen hırsları, acımasızlığı, tüketme barbarlığı ile üzerinde yaşadığı dünyanın dengesini bozan, doğayı kirleten evrenin vahşi yaratığıdır insanoğlu...
Dün okuduğum bir haberde, para hırsı için dişleri sökülen dişi fillerin yaşamak için bu durumu yeni doğurdukları yavrularına genetik olarak aktardığı, dolayısı ile yeni doğan fillerin dişlerinin olmadığı yazılıyordu...
Haber aslında insanoğlunun neslini tüketmek üzere olduğu yeni bir kurbanın dramını anlatıyordu ama kimin umurundaydı? Çünkü insan olmaya dair tüm güzel duyguları hırsılarımıza kurban edeli çok olmuştu. Üstüne üstlük artık sürü psikolojisinin ruhuna enjekte edildiği birer pısırık, korkak, zavallı varlıklar olduk...
Bakınız, corona illeti her gün bir uçak dolusu insanımızı alıyor elimizden. Her gün yüzlerce aileye ölümün ve sevdiklerini kaybetmenin ateşi düşüyor. Doktorlar, sağlık personelleri çaresiz. Hasta ve hasta yakınları hastane bahçelerinde, koridorlarında çaresiz ve bizler hiçbir şey olmamış gibi yaşayıp gidiyoruz çünkü bu duruma alıştırıldık.
Evet, ölüme alıştık...
Evet, yoksulluğa alıştık...
Evet, haksızlığa alıştık...
Evet, sömürüye alıştık...
Evet, hukuksuzluğa alıştık...
Evet, açlığa alıştık...
Evet, zamlara alıştık...
Evet, yüzsüzlüğe, yolsuzluğa, vurgunlara, torpile, enerji şirketlerinin vahşi sömürüsüne alıştık ama evet en önemlisi de birer zavallı gibi olup biteni kıç korkusundan titreye titreye izlemeye alıştık.
Bütün hayatımızın aslında ETKİ-TEPKİ döngüsünün sonuçları ile geçtiğinden bile habersiz yaşıyoruz. Rüzgâr ekip önümüze çıkan güzellikleri en keskin tırpanlarla biçiyor, adaleti, sevgiyi, hakkı, hukuku fırtınanın savurganlığına bırakıyoruz.
Gerçekten siz hiç pamuk ekilen tarlada buğday başaklarının boy verdiğini görüp duydunuz mu? Mümkün değil çünkü ne ekerseniz onu biçeceksiniz diyor doğa... Gelin ETKİ-TEPKİ meselesini harika bir tanımlama ile örnekleyelim.
Arap inançlarına göre Cehennem haddinden fazla sıcak olan, insanların durmadan azap çektiği bir yerdir. Orada kaynar yiyecek ve içeceklerden başka bir şey yoktur.
Neden mi?
Çünkü Araplar sıcak bir coğrafyada yaşayan ve sıcaktan eziyet çeken bir topluluktur.
O yüzdendir ki, onlar için en ızdıraplı yer böylesine sıcak bir yerdir.
Norveç mitolojisine göre ise, Cehennem (Niflheim) buz gibi soğuk yeraltı dünyasıdır ve oradaki bütün nehirler donmuş haldedir.
Çünkü Norveçliler de soğukta yaşayan ve soğuktan eziyet çeken bir topluluktur.
Peki ya gerçekte Cehennem nere sidir ?
Buna en güzel cevabı veren ise Dostoyevskidir;
"Cehennem insanın kalbinde sevginin bittiği yerdir."
Osho ilave eder;
"İyi insanlar cennete gider değil,
iyi insanlar nereye giderse cennet orasıdır.
İyi de iyi insan kaldı mı diye merak ediyorum bazen...
Beyni koyun olanın midesi saman ister. Sürüye hünkâr sofrası hazırlayan çobanın ALLAH yardımcısı olsun diyor, ETKİ-TEPKİ mevzusundan bir dehanın yaptıklarına gelmek istiyorum.
Adam "Ermeni soykırımı yoktur" içerikli kitap yazdı be! O yazınca Amerikan, Fransız, İngiliz ve tüm dünya ülke senatoları kabul etti bu durumu.
Adam 100 yıllık ülke güvenlik kuvvetlerinin, MİT'in, siyasetinin tespit edemediğini bulup Yahudi Lobisinin Urfa'ya yerleştirdiği köyü tespit edip "Küçük İsrail'i" ortaya çıkardı.
Bakınız Suriye/Irak tezkeresi yeni çıktı meclisten. Oysa adam 3 yıldır böyle bir tezkerenin çıkacağını bilen bir dahi olduğu için tüm akrabalarına silah ruhsatı aldı. Korkmayın! Çünkü silahlı yüzlerce akrabası hatta okul basıp vatandaşa tokat atan koruması ile Irak'ı da Suriye'yi de tek başlarına dümdüz edeceklerdir.
Bırakın bu büyük yazar ve siyasetçi ilçeyi akrabalarının ahırına çevirsin.
ETKİ-TEPKİ mevzusunu kapatalım demiştim ama artık adını makalelerimde geçirmeyi kendime, okuruma hakaret saydığım bu siyasetçi ama değerler mikseri aslında bu formülün tam karşılığıdır.
Siz, siyasi, insani, ahlaki karşılığı olmayan bir insana hak etmediği gömleği giydirirseniz, o da döner bir ilçeyi iliklerine kadar sömürür yani...
MAZHAR OLAMADIM OLUP BİTENE!
Gönül istiyor ki, siyasetçi, bürokrat, bilim adamı, akademisyen, sanatçı: Urfalı her bir insanımız ve onların başarıları ile gurur duyalım lakin gönül istiyor diye bunların aksine başarısız olan bireyleri baş tacı etmenin anlamı, izahı yok
Taciz, nepotizm, yolsuzluk ve türlü yüz kızartıcı suçlamalar, iddialarla defalarca görevden azledilenleri salt Urfalı diye bağrımıza basmanın, onore etmenin gerekçesi nedir merak ediyorum.
Her ne kadar yoğun bakım ünitesinden gelecek bir müjdeli haberi beklerken acıyla iki büklüm olsam da sosyal medyadan olup bitenleri takip ediyorum sık sık. Geçen hafta Urfa adına dikkatimden kaçmayan çarpıcı fotoğraf karesi Prof Dr. Mazhar Bağlı’nın Urfa ziyareti oldu.
Merkezinde Karaköprü’nün olduğu, üst düzey gibi sunulan ziyaretlerden yerel basına ve sosyal medyaya servis edilen fotoğraf karelerinin vermeye çalıştığı mesajları okumaya çalıştım ama her defasında karşıma tabir yerinde ise kocaman bir anlamsızlık çıktı.
Mazhar Beyle öyle köklü bir dostluğumuz veya herhangi bir sorundan kaynaklanan zıtlığımız yoktur. Kendisi ile Ankara’da tesadüflere dayalı 2 kez karşılaştık, bir kez de görevli olduğu üniversitede darda kalan bir eğitim görevlisine yardımcı olması yönünde telefonla ricada bulunmuştum.
Karaladıklarım veya karalayacaklarımın kendisi ile hususi bir sorundan kaynaklanmadığını bilmenizi isterim. Benim merak ettiğim sayın Mazhar Bağlı’nın son Urfa çıkarmasının amacının ne olduğu...
Sayın Mazhar Bağlının akademisyen veya siyasi kariyerinde hangi başarısı ile gurur duyuyoruz mesela?
Şehir olarak GOOGLE Amca’da her Şanlıurfa yazıldığında Urfalı Mazhar başlıklı ve maalesef içerisinde çokta gurur duymayacağımız Mazhar Bağlı haberlerini bu fotoğrafları neresine monte edeceğiz?
Sayın Mazhar Bağlı’nın hangi akademik başarısını umut deyi önümüze koyduk ta bu denli önemli ziyaret gibi sunuyoruz Urfa kamuoyuna?
Mazhar Beyin bu ani ve bol fotoğraflı ziyaretinin altında yatan şimdiden seçim çalışmalarına verilen startın mesajı mı?
Bu konuyu ileriki günlerde enine boyuna ele alacağım elbette zira dedim ya ETKİ-TEPKİ meselesidir hayatın özü. Şahsi fikrim tepkisine artık dayanacak gücümüzün olmadığı yeni Mazhar Bağlıların etkisini anlamak bu şehre hizmet olacaktır.
Bu şehir artık etkileri ile Urfa halkının sürekli bedel ödediği tepkilerde boğulmalarına bir hal çare bulmak zorundayız.
Ben artık bu şehrin yüzünü aydınlık yarınlara dönmesini istiyorum ve aydınlık yarınlara dair umutlar geçmişleri, bilg birikimleri, saygınlıkları ile halkın içinden çıkarak halkın bağrında kalmış, onları bilen yeni yüzlerle mümkün olacaktır.
Tcizle, nepotizmle, TMO skandalına bulaşmılıkları, villaları, torpilleri ve defalarca azledildiklerine dair haberlerin google amcanın hafızasında kazılı olduğu isimlerle değil.
Sevgiyle...
FACEBOOK YORUMLAR