Ekrem Arpak

Ekrem Arpak

EKREM-CE

ALIN SİZE ABARTTIĞINIZ MEHMET CANPOLAT GERÇEĞİ! / ŞOV YAPMA CANPOLAT!

13 Ekim 2020 - 14:52 - Güncelleme: 13 Ekim 2020 - 15:28

BİR AVUÇ CAN-POLAT'TIR UMUDUN ADI!
 
Memleketimin hallerini pek kimseler bilmez, yüz yıldır bilenlerinde çokta umurlarında olmadı açıkçası...
 
İşte ara sıra Hikmet'ler gibi mucizenin çocukları çıkar, hurra alkışlarız ülkece ama kimselerin aklına gelmez Hikmetler'in yaşam kavgalarına omuz vermek...
 
ATV'de yayınlanan ve Kenan İmirzalıoğlu'nun sunduğu Kim Milyoner Olmak İster yarışmasına Şanlıurfa'dan Hikmet adında pırıl pırıl bir genç katıldı. Mütevazılığı, samimiyeti ile milyonların gönlünde taht kuran bu genç 250 bin TL'lik soruyu açtırmaya hak kazandı. 8 çocuklu bir ailenin çocuğu olan 22 yaşındaki Hikmet Karakurt sosyal medyanın en çok konuştuğu isimler arasında yer aldı da, bir türlü Hikmet ve 6 kardeşi gibi coğrafyamın adeta ölümün, sefaletin, açlığın orta yerinde yaşayan mevsimlik işçileri siyasilerin mecralarında gündem olmadı, olamadı...
 
Mevsimlik işçi olan ve kazanacağı parayı kardeşlerinin eğitimi için harcayacağını belirtirken yüreğine işlemiş ekmek kavgasının kor ateşleri iri gözlerine düşen Hikmet'e şaşırdı ülkem!
 
Öyle ya, Urfalı üstelik mevsimlik işçi bir genç nasıl olurdu da 125.000 liraya hak kazanacak kadar bilgi sahibi olurdu?
 
Balık hafızalı mıydı ülkem yoksa hatırlamak mı istemiyoruz Hikmet'in dünyaca ünlü matematikçi Farabi'nin memleketlisi olduğunu...
 
Dünyanın ilk üniversitesinin Urfa Harran da olduğunu, insanoğlunun avcı yaşamdan komin yani toplu yaşama Urfa da geçiş yaptığını bilmiyor ya da bilmek istemiyorduk belki ama Hikmet, Yılmaz Güney gibi bir sinema dâhisinin, Ahmet Arif gibi dünya şairinin, Kazancı Bedih, Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Ferhat Özer gibi dev sanatçıların, M. Akif İnan gibi bir bilim adamının, Mehmet Özbek gibi bir halk müziği dehasının, Necmettin Cevheri ve E. Cenap Gülpınar gibi siyaset efsanelerinin boy verdiği coğrafyanın evladıydı.
 
Ve bu coğrafya tarih boyunca ama sağcı ama solcu, ama bilim adamı ama sanatçısı peşinden milyonlar koşturan nice değerlerin yurduydu.
 
Ah bu kör olası yoksulluk olmasa...
 
Elbette siyasilerin ajandacısı olmuş bazı kurum amirleri, ihale bataklığında can çekişen ve liyakatten yoksun bazı idarecileri ile rezil bir il eğitim sürecinin bataklıkta açmış en nadide çiçeklerinden birisiydi Hikmet ve çoban iken Türkiye birincisi olan Siverekli gencim.
 
Kimseler bilmez, bilenlerin umurlarında değil! Yoksulluk aç çıyanlar gibi kol gezer memleketimin dört bir yanında.
 
Önce çocukluğunu çalar da, oyuncak eder adamı rüyalarının oyun bahçelerinde. Yarı aç, açıkta ve yalın ayak bir çocukluğun acısını yükler sırtına ki, bir ömür boyu üşüyen çocuk kalır yürekte.
 
Sıra gençlik sevdalarına gelir. Aşkını, sevdiceğini kaybeder gençliğim. Çaresiz, perişan hallerin solgun çiçeği olur.
 
İşsizlik, tefecilik, yoksulluk, madde bağımlılığı ve terör belasına yanar ha yanar...
 
İçlerinden üç beş şanslı çıkar da belki vekil, belediye başkanı evladı, yeğeni, kuzeni olursa yırtar hayatı!
 
Veya bir mucize olur da ayakta kalır. Yoksa ha babam de babam zor bir hayatın acımasız kollarında nenni de nenni avuntulu ninnilerle büyür benim gençliğim...
 
"Böyle gelmiş böyle gider..." derken yüz yıllık döngüye çomak sokan bir belediye başkanı çıktı ortaya!
 
NE YAPIYORSUN CANPOLAT!
 
Yoksulluğun sınırı ve tarifi yoktur...
 
Bazen içi boş sofrada otururken evlatlarından utanan anne baba olmaktır mesela.
 
Bir akşam vaktiydi. Yorgun hallerimle Haşimiye de demli çayımı içerken kulağıma çalındı Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat'ın yoksul bir teyze ve torunlarının sofrasında ekmeği iki kuru zeytine katık edip yoksulluğa gözyaşı döktüğü haberini aldığımda.
 
Malum, bilenler bilir, haber ağım geniştir... Kaynağımı deşifre etmediğim için şah damarları kadar yakınım tüm vekil ve belediye başkanları ile kurum amirlerine.
 
Saat kaçta kahvaltı yaptıklarından tutun da basurları ne zaman azar, hangi ilaçları kullanırlar, keyifli zamanları, yakın ama çok yakın dostları, iyilikleri, saçmalıkları: Hepsi günlük akar bana. İşte bu yüzden başkanın hangi evde olduğu haberini alıp uzaktan izleme fırsatım oldu.
 
Garip ama evin etrafında fotoğraf çeken belediye basınından, koruma ordusundan kimseler yoktu!
 
Kapıdan çıkarken vücut diline dikkat ettim başkanın. 2 saatlik yoksulluk omuzlarını düşürmüştü. Hüzünlüydü gerçekten!
 
Evet, gerçekten üzülmüştü Canpolat...
 
Ertesi sabah "Başkan Canpolat O Aileye Yardım Etti!" şov haberlerini bekledim ama öyle bir haber çıkmadı.
 
Akşam saati Devdeşti mahallesinin bu yoksul  evinin kapısını bu kezde ben çaldım. Dün akşam başkan Canpolat'ı gözyaşları ile uğurlayan teyze gülümsüyordu.
 
-Tanrı misafiri olduğumu, karnımın aç olduğunu belirttim. Hemen içeri aldı. Tek bir soru sormadan sofrayı kurdu.
 
Sonra hüzün kokan fistanını toparlayıp bağdaş kurdu. Yılların çalamadığı güzelliğiyle gülümsedi.
 
-Kimsin, nereden geldin nereye gidiyorsun bilmem ama şanslısın evladım! Dedi bana.
 
-Aslında düne kadar sana senin gibi tanrı misafirinin önüne koyacak ekmeğim bile yoktu! Derken gülümseyen gözlerine yılların acı buğuları dadandı.
 
Fistanının ucuyla kırışıkların dadandığı ıslak yanaklarını silip sinesinden eski bir cüzdan, cüzdandan bir kart çıkardı.
 
-Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş derler evlat. Dün akşam belediye başkanı geldi evimize. O kendine belediye başkanı dedi ama benim haneme HIZIR gelmişti aslında. Bana bir kart verdi. Alışveriş yaptım bugün.
 
Torunlarımın mideleri uzun zaman sonra sıcak yemek, ekmek gördü Allah razı olsun.
 
Teyze bunları anlatırken merhum annemin bulguru, yağı, tuzu bir arada göremeyen ve hüzün gözyaşları içinde ateşe verdiği kırık tavası geldi aklıma...
 
Canpolat'a tamir edip içine aş kattığı tüm kırık tava sahipleri adına bir teşekkürü saldım göğün göğsüne. Mevla’ma gülümsedim...
 
Teyzenin gururla bana gösterdiği kart Haliliye Belediyesinin açlığa merhem çalan hizmetiydi.
 
Bu kart sayesinde yoksul anne babalar evlatlarından utanmadan sofraya oturuyor, çocukların karnı doyuyordu Allah razı olsun.
 
Teyzeye teşekkür edip, elini öptükten sonra ayrıldım evden.
 
Sonraki 4 akşam bir ajan gibi peşine düştüm Canpolat'ın!
 
EVDE TEMİZLİK HİZMETİ!
 
Duydum, gördüm ve öğrendim ki, Mehmet Canpolat'ın kesin talimatı vardı. Yaşlılar asla yalnız bırakılmayacaktı. Görevliler bir telefonla yaşlının evine gidecek, temizliğini yapacaklardı ki yapılıyordu.
 
GİYİM YARDIMI!
 
Ünlü eğitimci yazar Alişan Kapaklıkaya'nın anılarından diline dökülen ve tüm Türkiye' yi ağlatan "Siyah pantolon" hikâyesini bilirsiniz.
 
İşte benim coğrafyam bu hikâyelerin en ağırlarının yurdudur aslında. Ve bu yüzdendir ki Mehmet Canpolat'ın Süleymaniye mahallesi/....... sokaktaki o işsiz babanın çocuklarına kendi elleri ile giydirdiği renkli pantolonları, gömlekleri görünce: Yırtık, yamalı halleri ile içimde dört mevsim üşüyen o tatlıcı çocuk giyinmiş kadar mutlu oldum.
 
Meğer giyim yardımı bununla da sınırlı değilmiş... Tespit edilen ailelere görevliler üstelik bedenleri göz önüne alınarak evlerine kadar giysi yardımı yapıyorlarmış. Allah senden razı olsun Canpolat.
 
BEYAZ EŞYA YARDIMI!
 
Çocukken en çok aynı avluda oturduğumuz amcamın bize siyah beyaz televizyon erkânını yasaklamasına kahreder, büyüyünce tv ünitesi hayali kurardım.
 
Biliyorum, parası olan için bu hayal çok saçma gelecektir, anlamayacaktır ama Haliliye Belediye Başkanı Canpolat'ın başlattığı tv, çamaşır, bulaşık makinası, buzdolabı gibi yardımların bir yoksul için ne anlama geldiğini en iyi ben bilirim. Allah razı olsun Mehmet Canpolat!
 
ODUN KÖMÜR YARDIMI!
 
Tenekeden, içi boş ve bizimle üşüyen sobanın yanında battaniyeye sarılıp titreye titreye ders çalışmak nedir bilirim...
 
İşte bu yüzden böyle ailelerin odun, kömür ihtiyacını karşışayan Mehmet Canpolat'a teşekkür ederim ve belediyenin her bir ferdine.
 
Allah sizleri üşütmesin...
 
AH BE GÜZEL KIZIM SEN NE GÜZELSİN!
 
Hayatımda ilk defa belediye başkanı olmak istedim dersem çok mu komik olur bilmem ama öyle hissettirdi Canpolat!
 
Küçük, şirin, hayat dolu bir kız çocuğu sarılmıştı başkana. Çocukların istekleri de kendileri kadar masumdur bilirsiniz. Ve kızımızın tek isteği arkadaşlarınınki gibi bir küpe sahibi olmaktı.
 
Başkanın dolu gözlerle o küçük kulaklara kendi cebinden asılı bıraktığı küpelerin maddi değeri değil o küçük yürekte sebep olduğu milyon milyon sevinci kızkandım o gün...
 
Allah senden razı olsun Mehmet Canpolat...
 
İLAÇ VE SAĞLIK DESTEĞİ!
 
İnsan en iyi kendi hayatından ders alırmış. Dünyanın en önemli ve NOBEL almış edebi eserlerinin çoğu biyografilerden oluşur...
 
Paramız olmadığı için az kalsın suçiçeğinden ölmenin eşiğine gelmeyi de, babasızlığı da iliklerime kadar hissederek büyüdüm.
 
İşte bu yüzden Devteşti Mahallesi ve daha birçok yoksul hastaya verdiği ilaç ve sağlık desteği için Allah senden razı olsun Mehmet Canpolat...
 
Velhasıl gezdim, gördüm ve tanıklık ettim Mehmet Canpolat'ın reklamdan, şovdan uzak ve yüreğinden gelen iyiliklerine, hizmetlerine.
 
Daha da önemlisi, Canpolat yüz yıllık ilgisizlik tekerine çomak sokuyordu gördüm.
 
Yoksul öğrencilerin ağabeyi, baba yarısı, amcası, dayısı olmayı da ihmal etmeyen, çoğu zaman kendi cebinden destek çıkan Canpolat, yeni Hikmet'lerin çiçek çiçek açması için çırpınıyor, şahidim.
 
Bu zengin toprakların yoksul çocuklarının kaderleri değişecekse Canpolat'lar çoğalmalı evveli...
 
Gördüm, tanık oldum ve ben razı oldum kendisinden Allah'ta razı olsun Mehmet Canpolat'tan.
 
BİR ANNE YARISI FETHİYE CANPOLAT!
 
Her başarılı erkeğin arkasına hapsetmekten vazgeçelim kadınlarımızı Allah aşkına.
 
Erkek veya kadın, insan olmak için önce sevgiyle beslenen yürek gerek.
 
Gezdim, gördüm ve şahidim ki, başkan Canpolat'ın sevgili eşi Fethiye Canpolat da ilçeye anne yarısı olmuş.
 
Kol kanat germiş yolsula, fakir fukaraya ve eşine vizyon etmiş yüreğini.
 
Ben razı oldum, Allah'ta senden razı olsun Fethiye Canpolat...
 
İşte böyle dostlar, aha da size Mehmet Canpolat gerçeği...

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
  • Yorum yazabilmek için lütfen üye girişi yapınız.