İÇİMDE Kİ KARDELEN
Kanlı değildi ellerim, katil değil, acımasız hiç değildim. Bir sonsuz çukuru hak edecek kadar kire pasa da bulunmamıştım. Farklı bir dil konuşmuyordum kendimce ama dudaklarımdan dökülenler, karşımdakinin kulağına yabancılaşarak gidiyordu. İçim yabancılık çekiyordu birdenbire, soluğum her zerreme batıyor, yüreğimi kursağımda hissediyorum. Kalmak için veriyorum mücadelemi, gerek hayatta gerek bir kalpte. Varolmanın yolu savaşmaktan geçiyor biliyorum ama gönderildiğim savaşta cephaneliğim neden eksik diye sorgulamadan da edemiyorum. Bir şeyler eksiliyor günden güne içimden, tükenerek bitiriyorum günlerimi. Yaşamak için yaşamak yükü biniyor omuzlarıma. Söylediklerim duvarları aşamıyor, takılıp kalıyor kendinden başkasını duymayanların tellerinde. Çocukken hiç uçurtma uçurmadim ben ama eğer uçursaydim o da takılıdı tellere.
Evrendeki hiçliğim teselli gibi düşüyor hissini kaybetmiş kalbimin ortasına. Yenik coğrafyamın susuz toprağı gibi içimde büyüttüğüm kardelen, en büyük sırdaşım bendim aslında. Kendimde çok şey sakladım, bir gün gün yüzüne çıkaracağım umuduyla bekledim. Bir durak belirlemiştim içimde oraya varınca dökecektim sığdırdığım cerahatlarımı. Ama yanılmışım...
Durak bomboş,
bir bankı bile yok
hatta bir çatısı bile yok.
Şimdi içimdeki kardelene fısıldıyorum, biz hep ikimiz olacağız. Ben hep seninle kısık sesle konuşacağım, bu dünyadan içime sığdırdığım ne varsa onla ayrılacağım. Yine fısıldıyorum içimdeki kardelene; sana hiç bahar getiremedim ama sen de baharda açan bir çiçek değildin. Sana umut getirdim hep toprağına tutunman için. Şimdi sana söz veriyorum, o umutları yine getireceğim. Yine çiçek açtıracağım. Gövden şimdi bükülmüş ama yine dimdik olacağın günleri sayacağım.
İçimdeki Kardelen; bekle ! Ben yine başaracağım...
FACEBOOK YORUMLAR