NEDEN M. KASIM GÜLPINAR!
NEDEN Mİ GÜLPINAR..
Siverek 4314 km karelik ve 300 bine aşkın nüfusuyla Türkiye’nin Cumhuriyet döneminden beri Vilayet olan 23 ilinin nüfusundan ve bu ilçeler arasından sadece Aksaray ve Tunceli haricindeki bütün illerden geniş alanıyla Şanlıurfa’nın en büyük ilçesi...
1923 yılında cumhuriyetin ilanından sonra vilayet yapılan Siverek; Viranşehir, Çermik,Ergani gibi üstü düzey ilçelere sahip olan Siverek 1926 yılında tekrar ilçeye dönüştürülmüştür. Nüfusunda da Osmanlı döneminden beri ses getirmiştir. 1893 yılı nüfus sayımında bile nüfusu 30.193 ile olağanüstü bir ilçe özelliği kazanmıştır.
Feodal yapının Türkiye de en sert şekilde uygulandığı ilçe desem abartmış olmam ama bu feodal yapının olumlu tarafından da faydalanmış bir ilçemiz mesela emniyet kaynaklarına göre kapkaç olaylarının hiç yaşanmamış denecek kadar az sözlü tacizlerin hiç yaşanmadığı herkesin karşısında ki ailelere saygı duyduğu güzel bir ilçe..
Peki Siverek feodalitenin en ağır ilçesiyken bu kadar saygınlığı nasıl kazandı dersiniz?
İşte burda başlığımın şifresi ortaya çıkıyor.Gülpınar Ailesi Siverek merkeze 30 km uzaklıkta Siverek ve Karacadağ arasında kalan 15-20 haneli bir köyde yerleşmeyle başlamış Siverek macerasına..
Ailenin en büyük Ferdi M. Eyyüp GÜLPINAR yani ( Şeyh Eyyüp) Osmanlı’nın son döneminde ve cumhuriyetin kuruluş aşamasında İslam dininin uğradığı en zor reform ve din kıyımlarına karşı sesini yükseltmiş o zaman dan beri İslami davaya olan bağımlılıklarını çok ağır bedeller ödeyerek göstermişlerdir.
Oğlu M.Halit GÜLPINAR babasının İslami davasından hiç vazgeçmemiş Siverekte yaşanan zulme ve adaletsizliğe karşı dik duruşlarıyla Sivereği kaderine terk etmemiş ve aslında muhafazakar olan Siverek halkının bu zulme karşı gelmesinde daima öncülük etmiş ve tek başına mücadele vermiştir.
Çok defa suikastlere maruz kalmış önü kesilerek ağır makinalı silahlarla taranmış ve en son torunu Mehmet Kasım GÜLPINAR’ın dediği gibi Kaderin üstünde kaderin sahibi tarafından her zaman burnu bile kanamadan bu suikastleri atlatmıştır.
Belkide GÜLPINAR ailesinin en büyük devrimleri yaptığı dönemi M.Halit GÜLPINAR ın oğlu E. Cenap GÜLPINAR ın dönemidir. Feodal yapının en ağır ve sancılı döneminde bulunmuş bu ağır yaralarla sarılı halkını kucaklamış dedesinden kalma 9 adet köyü ve binlerce dönümlük araziyi bu feodal yapının hüküm sürdüğü bu dönemde tamamını yoksul Kişiler arasında bölüştürmüş bir vakıf özelliği göstererek binlerce ailenin geçim kaynağı olmuştur adeta..
1980 li yıllarda Turğut ÖZAL ve Anavatan partisi döneminde Türkiye’ nin çağ atlama dönemlerinde Şanlıurfa yı bakan olarak temsil etmiş Şanlıurfa da taraflı tarafsız herkesin sevgisini kazanmış. Ak parti hükümetinde milletvekilliği yapmış 2009 yılında Şanlıurfa siyasetinin devrimi niteliğinde Olan Ceket olayı yani Fakıbaba nın partiden gitmesini isteyen o günün bütün vekillerine karşı tek başına muhalefet ederek Fakıbabanın aday olması gerektiğini dile getiren ama lafı dinlenmediği zaman da ak partinin Şanlıurfa ve 12 ilçesinin tamamında seçimin kaybedilmesini önceden bilen adam gibi adam..
Aslını isterseniz lafının dinlenmemesi Şanlıurfa siyasetine olumlu katkı verilmiş bir sonraki genel seçimlerde kendisi dışındaki bütün vekiller partide sıralamaya girememiş ve Ak partinin kısa süre içerisinde tekrar Şanlıurfa’yla barışmasında büyük rol oynamıştır..
Maalesef ki iyi kullarını Allah çabuk çağırır lafı bir daha haklı çıkmış ve 2012 yılı Mayıs ayında Büyük İnsan E. Cenap GÜLPINAR Rahmeti Rahman’a kavuşmuş mazlum halk bu sürece alışmaya çalışırken oğlu M.Kasım GÜLPINAR babasının izinden gitmiş bu süreçte yine siverekli mazlumlarına kucak açmış ve bayrağı devralmıştır.
1980’ li yıllardan siyasi kimliklere sahip bu insanların bugüne kadar kendilerine ait bir şirketlerinin olmadığını bu kimlik arkasında hiç bir ihaleye isimlerinin karışmadığı hatta ve hatta bu kadar yıldır maaşlarını bile kız kuran kurslarına bağışladığını söylersek Siverek halkının neden mi GÜLPINAR sorusuna verilecek en iyi cevaptır.
Kendisinin 3 dönemdir üst üste AB uyum komisyonu başkanlığı döneminde makam arabasını hiç kullanmadığı ve hatta ömrü boyunca hiç bir reçetesini SGK tarafından karşılanmadığını söylersek işi özetlemiş oluruz.
Bu insanları tanımadan başkalarının laflarıyla vay efendim siyasette giren Şeyh mi olur diyen kardeşlerime sesleniyorum bırakın bu adamların şeyhlikleri üzerinden örnekler vermeye bu insanların sadece yaşam tarzı üzerinden sivil birer insan olarak değerlendirilmesinin daha adil olacağını düşünüyorum. Ben bir siverekli olarak bu insanlarla aynı memleketten olmaktan bile Onur duyuyorum.
KALIN SAĞLICAKLA...