YETER Sn. VALİM VE SUÇLULAR AYAĞA KALKSIN!
-Dün, alçakça şehit edilen iki polisini son yolculuğuna uğurlayan Şanlıurfa derin bir hüznün, acının sancısıyla sarsıldı. Her ne kadar 2 polisimizi şehit eden katilin bugün kısıtırıldığı yerde güvenlik görevlilerimizle girdiği çatışmada öldüğü haberi yüreklere bir nebze su serpsede, bu acı kolay kolay silinmez yüreklerden. Gerilerinde 2 boyunları bükük yetim bırakan polislerimize Allah'tan rahmet, Polis Teşkilatımıza, ailelerine, sevenlerine ve aziz milletimize başsağlığı ile sabırlar diliyor; bu tür acıların yaşanıyor olmasının altında yatan bazı gerçeklere geçiyorum.
ÖLÜM KUSAN SİVİL SİLAHLANMA GERÇEĞİMİZ!
2 Polisimizin şehit edilmesinin ardından başta Abdullatif Kaygan beyefendi olmak üzere; Şanlıurfa kamuoyundan ''Ekrem Arpak, sivil silahlanmaya hayır kampanyası başlatın...'' çağrı ve mesajları aldım.
KOMİK OLUR KOMİK!
Bu haklı çağrıya cevap vermekten onur duyarım elbette ama önce dönüp gerçeklerimize bakalım Allah aşkına...
Bu şehre atandığından beridir sivil silahlanmayla mücadele eden, silah ruhsatı vermemek için adeta direnen vali Abdullah Erin gerçeğine rağmen; aralarında milletvekili, belediye başkanı, bürokratların da olduğu birçok kişinin yakınlarına veya seçmenlerine ve veya para karşılığında tanımadıklarına silah tuhsatı almak için il, ilçe emniyet, jandarma, kaymakamlıkları ve valilik kooridorlarını aşındırdıkları gerçeği ortada iken, bu çağrıyı yapmak beni sadece komik duruma düşürmez mi?
Bu şehirde sürüyle yakınına kaleşnikof ruhsatı alan siyasiler varken, hangi çağrı karşılığını bulur?
Bakınız; Şanlıurfa bireysel veya adına kan davası denilen olaylarda hergün insanların öldüğü ve şehrin kan gölüne döndüğü bir süreci yaşıyorsa; bu sorunları sadece çağrılarla geçiştiremeyiz. Bu silahlanma merakı ve ardından gelen ölümlerin, cinayetlerin bana göre nedenleri aynen şunlardır:
1- CAHİL BIRAKILDIK!
Cehalet, bu şehrin hata bu coğrafyanın en temel problemidir. Cehaletten kastım, okul sayısı, okuma yazma oranı veya üniversiteye girişteki başarı/başarısızlık değil, bilakis; diplomalı cehaletin esiri olmamıza sessiz kalanlar, hatta belki bunu isteyen, bundan siyaseten nemalananlar bu sorunların başlıca sorumlularıdırlar.
2- TÖLERANS TANINAN SİYASİ YAKINLARI:
Aç çocuklarını doyurmak için 2 liralık bir ekmeği çalan anne babayı dör duvar arasına atarken, devletin vidanjörü ile Suriye'den silah, sigara kaçakçılığı yapan bazı siyasilerin yakınlarını serbest bırakan hukuk düzeni ve merci bu sorunların sorumlularıdırlar.
3- SUSKUN BASIN!
Bu şehrin basınını tehditle, rüşvetle veya yargıya baskıyla susturanlar ve başta ben olmak üzere, bu kirli çarka laf edemeyen yerel basın bu sorunların azmedicileriyiz.
4- GENEL AF UCUBESİ!
Zaman zaman oy devşirmek, zaman zaman kamuoyu baskısı gerekçesi ile tekrarlanan genel aflar, bu ülke halkına, hukukuna yapılan zulüm olmaya devam ediyor.
Siz, sapığı, katili, pezevengi, hırsızı, namussuzu, çocuk tacizcisini serbest bırakırsanız, döner fırtarı gereği aynı suçları işlemeye devam edecektir.
Dün 2 polisimizi şehit eden M.A adlı şahsında iddiaya göre daha önce defalarca suç işlediği, sabıka kaydında cinayetten gaspa, uyuşturucudan yaralama kadar sayısız dava var...
Yahu, bu şehirde yanlışları yazan Ekrem Arpak'ı annesinin taziyesinde gözaltına alan yargımız, bu katilleri dışarı salarsa olacağı budur, bu...
15 Temmuz Kanlı Terör Kalkışması sonrası sayısız öğretmeni, doktoru, hemşireyi terör örgütünden KHK Mağduru ilan ettik! Yahu, öğretmen kalemiyle, doktor muayenesi, hemşire bakımı ile darbe yapamaz...
Sayısız polisimiz, askerimiz iftiralara kurban edildiler.
Bugün bu şehirde hala etkin makamlarda oldukları iddia edilen FETÖCÜ'ler, şehri sömürürken masumlar ezilirse olacağı budur.
5- SİVİL SİLAHLANMA MERAKI!
Dedim ya; bu şehirde başrolünü bazı siyasilerin oynadığı ve artık para kazanma sektörüne dönüşen silah ruhsatı kanayan yaramızdır.
Viranşehirli Halef adında bir şahsın silah ruhsatını artık ticarete döktüğü iddiası ortada iken, silahlanmaya hayır desem ne demesem ne?
Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin ruhsat imzalamam derken, siyasilerin bakanlıklar üzerinden yakınlarına ruhsat aldırdığı gerçeği ortada iken, kampanya başlatsak ne olur?
15 Temmuz sabahı FSM Köprüsünde kayboldu denilen kaleşnikofların bir ilçede bir siyaetçinin yakınlarına peşkeş çekildiği gerçeği ortada iken, benim elimden ne gelir.
TRENİ KAÇIRDIK!
Bu şehir, adaletin tesis edilmesi, kan davalarının son bulması, haksızlığın kaldırılması noktasında eline geçen fırsatları işte aşağıda sıraladığım vakitlerde kaçırmıştır.
1- Bu şehir, bir milletvekili istediği için annesinin taziyesinde gözaltına alındığında
-HOP! Siz bir yazarı, sanatçıyı nasıl böyle gözaltına alırsınız? Katil mi bu adam, vatan haini mi? Diye sormadığı gün bazı siyasilerin yargıya baskı yaparak fakir fukaraya zulmetmesine engel olma şansını kaybetti.
2- Bu şehir, onlarca kişinin hunharca katledildiği kan davalarının katil zanlıları serbest bırakıldığında, karşı çıkmadığında kan davalarını bitirme fırsatını kaçırdı.
3- Bu şehir, coğrafyada sağlam bir tapu tapulaştırma hereketinin yapılması için iktidara seslenmediği gün kaybetti.
4- Bu şehir, bazı siyasilerin yakınlarını tüm kurumların başına ataması, ihaleler almasına sessiz kaldığı gün, fakir ile zengin arasındaki uçurumu kapatmak ve bazı siyasilerin rant çarkına teker sokma şansnı kaybetti.
5- Bu şehir, AB Uyum Komisyonu Başkanı M.Kasım Gülpınar'ın ''Artık birilerinin sırtını Ak Parti'ye dayayarak nemalanmasına müsaade etmeyecek, ayıklayacağız...'' dediğinde, bu ayıklanmanın yapılması için harekete geçmediği gün siyasi sömürüyü bitirme şansını kaybetti.
Bu şehir, yıllardır süregelen siyasi otorite boşluğınu Gülpınat gibi bir isimle dolduramadığı için kaybetti.
Alın size şehitlikteki petrol olayı... Vurgun girişimi değil mi?
6- Bu şehir, Fakıbaba ''Artık yeter!'' dediğinde, yeter diyerek destek vermek yerine Fakıbaba'yı eleştirerek ihale vurgunlarına, nepotizme ket vurma şansını kaybetti.
7- Bu şehir, enerji şirketinin zulmüne sessiz kaldığı gün sömürüye son verme şansını kaybetti.
DEVLET SENSİN VALİM!
Gelelim benim davama...
Malumunuz, geçen yıl Hazian ayında anemi kaybetmek üzere iken Facebook sayfamda bir canlı yayın yapmış ve o canlı yayından sonra bir insanlık suçuna maruz kalarak annemin taziyesinde gözaltına alınmıştım...
Uzatmayacağım o konuyu. O dava milletvekili Halil Özşavlı'nın tüm baskılarına rağmen, Sn. Ahmet Eşref Fakıbaba, MKYK Üyesi Sn. İbrahim Halil Yıldız ve TBMM İdare Amiri Sn. Halil Özcan'nın ''Şikayetçi değiliz...'' dilekçeri sonrasında hakkımdaki suç duyurusu ile beraat aldım.
BU HAKİM VE SAVCILAR ÖZŞAVLI'NIN MI Sn. VALİM?
Dedim ya; bir ülkede gerçek suçlular dururken benim gibi doğruyu söyleyen sanatçıya yargı baskısı yaparsanız cinayetlerin ve suçların önüne geçemezsiniz.
Sn. Valim; bu şehirde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Edoğan'nın, yani dveletin direk temsilcisi hatta kendisi sizsiniz siz... Dolayısı ile hukukun adil bir şekilde idame edilmesi de sizin duruşunuzla iniltilidir.
Bakınız Sn. Valim; bu ucube davadan beraat aldım. Beraat kararına dosyada adları geçen 3 milletvekili, belediye başkanı itiraz etmiyor ama Halil Özşavlı itiraz ediyor diye karar bozuluyor! Oysaki ben zaten basit yargılama usulü ile yargılandım.
Sn. Valim, sizin olduğunuz yerde, yani bu şehirde, bir ilçe belediye başkanının istifa etmek zorunda kalacağını yazdığım için siyasi baskı ile bana 15 ay hapis cezası verilmesinin hukukla ne ilgisi var?
Oysa Ak Parti o belediye başkanının istifasını isteyerek aslında haklı olduğımı belgelemedi mi?
Sizce ve kamuoyunca eğer ben haklı olmasam, o belediye başkanı istifa ettirilmek sureti ile azledilir miydi?
Sn. Valim; bu beraat kararını bozanlar, adaletin, hukukun temsilcileri mi yoksa Halil Özşavlı'nın arzu ve isteklerini yerne getirmekle mükellef hakim, savcılar mı?
Peki, devlet olaak siz bu kararın neresindesiniz, vicdanınız ne kadar rahat
Yetmedi mi bana yapılan zulüm?
Dedim ya Sn. Vlim; siz devletin ta kendisisiniz... Devletin görevi milletin yani benim yani halkın oylarıyla seçilmiş milletvekilinin kaprisleriyle o milletvekilinin hatalarını dile getiren sanatçı ve yazarı yok etmek değil, bilakis korumaktır.
Buyurun Sn. Valim;
Viranşehir'de yakınlarını torpille işe koyan ben miyim yoksa Sn. Vekil mi?
Bırakın tabancayı, sayısız kaleşnikofa ruhsat çıkartıp akrabalarına dağıtan ben miyim yoksa Sn. Vekil mi?
Korumaları ile okul basıp, korumasının sivil vatandaşa tokat attığı videosu ile bu ülkede milyonların eleştirdiği kişi ben miyim yoksa Sn. Vekil mi?
Hakkında yakınlarına torpille ihale eldığı iddiaları basında yer alan ben miym yoksa Sn. Vekil mi?
Bir gaziyi işinden edip yerine yakınını koyan ben miyim yoksa Sn. Vekil mi?
Size soruyorum; Sn. Valim; Seyda soyundan gelen vicdanınla, gerçek devlet adamı duruşun ve evrensel hukukla cevap ver lütfen. Vekil mi masum yoksa buna hayır diyen ben mi?
BAŞSAVCIM SİZ NERDESİNİZ?
Şanlıurfa Başsavcımız Sn. Önder Yeniçeri'ye sesleniyorum: Sizi tanımam, sesinizi duymadım, yüzünüzü görmedim ama size dair adil, dürüst, hakperest bir devlet adamı olduğunuza dair sayısız övgüleri işittim.
Peki, Sn. Başsavcım; Ekrem Arpak'ı annesinin taziyesinde gözaltına aldıran savcı hakkında soruşturma, iftira ile özgürlüğünden mahrum eden Özşavlı hakkında fezleke hazırlanması gerekirken, beraat kararının bozulumasının hukukla ne alakası var?
HAKKIMIZI BİZ ARADIĞIMIZDA SUÇLU MU OLACAĞIZ?
Sn. Valim, Basavcım;
Haklı davasında bir milletvekilin baskısı ile devletinin yargısının mağduriyetinden sonra devletime ne kadar güveneceğim? Ne yani, kendi hakkımızı biz mi arayacağız?
Ee, biz aradığımızda suçlu olmayacak mıyız?
Gençlik diye tutturmuşuz...
Bazı siyasilerin sömürülerine sessiz kalındığını, kendileri iş bulamazken onların evlatlarının, yakınlarının iş, ihale ealdığını gören gençlerim hangi adalete inanacak ve nasıl devletinin şefkatli kollarına atacak kendini?
Bu şehirde doğruları yazan Ekrem Arpak'ın ofisine baskın, hapis cezası, para cezası, taziye skandalını yapan emniyet ve yargı güçleri, şehitlkteki ucube petrol arazisi skandalı, Evren Sanayi Sitesindeki iddialar, OSB'de yapıldığı iddia edilen milyonlarca liralık vurgunlar, silah, sigara kaçakçılığı yaparken, yakalanan ama serbest bırakılan siyasetçi yeğen ve yakınları hakkında tek bir soruşturma açmazken, biz nasıl güveneceğiz yargıya, size ve devletimize?
Sen, Seyda soyundan geliyorsun Sn.Valim. Bana yapılan hangi dine, inanca, hukuka sığar?
BEN AYAĞA KALKIYORUM!
Evet, bu şehri nepotizmle, torpille, tefecilikle, ihale vurgunları ile sömüren güçlere karşı yeterli mücadeleyi veremediğim için başta ben suçluyum ve ayağa kalkıyorum.
SİZDE KALKIN AYAĞA!
Bütün bunlara gözyuman, sorgulayamayan, farkında olmayan, ses çıkarmayan 2.3 milyon nüfüs olarak hepiniz suçlusunuz, Ayağa kalkın!
Siz, dün sadece 2 Polisimizi toprağa verdiğimizi mi sanıyorsunuz? Bu gidişle hakkın, haklının, mazlumun, fakir fukaranın, vicdanın, emeğin, adalein, hukukun toprğa verildiğine şahitlik etmeye devam edeceğiz.
Bu kadar basit...
Sizde ayağa kalkın, ey beni annemin taziyesinde gözaltına alanlar! Hore'nin iki eli her iki cihanda yakalarınızda olacak bilesiniz...
Ve ben bu hukuksuzlıklara, tehdide boyun eğmedim, eğmeyeceğim...