YA MERAKTAN ....!

Ekrem Arpak
ABONE OL

YA MERAKTAN ...!

-Geldik, çağı gördük ve ürperdim! diyor üstad Sezai Karakoç.
Malum, ülke olarak 19 gündür Diyarbakır'da kayıp olan 8 yaşındaki Narin kızımızın nerede olduğunu sorduk. Yüreğimizde dehşet bir korku, dilimize düşmesini istemediğimiz bir endişe ama çıkmayan candan umut kesilmez deyi pamuklara sarıp koruduğumuz küçücük bir umut ışığı ile bekledik Narinden gelebilecek güzel bir haberi.

Maalesef olmadı ve maalesef Narin'in o küçük bedeni bir çuval içinde, dere kenarında profesyonelce kamufle edilmiş halde bulundu. Sahi ya Bir çocuk neden öldürülür?
Neden öldürülür küçücük bir çocuk?

Neden yahu, Neden, Neden?

Ah! Narin Çocuk…

8 yaşında ‘çok yorulduğunu' söyleyen güzelim çocuk!
Bu nasıl bir cinnet, bu nasıl vahşi bir cinayet?

Bu toplum, bu ülke, bu devlet aynanın önüne geçmeli; ahlâk anlayışını, çocuğa ve kadına nasıl baktığını görmeli ve kendisiyle yüzleşmelidir!
Kopacaksa kopsun kıyamet!
İçişleri Bakanımız Sn. Ali Yerlikayanın kendine ait sosyal medyasından haberi paylaştığı andan beridir gerçekten ölesim var! 
Kalbim sıkışıyor Narin'e olanlar aklıma geldikçe. Kim bilir nasıl katledildi. 
Korktu mu? Mesela... 
Canı çok mu yandı?
işkence mi gördü?
Çok mu bağırdı?
Yardım istedi mi?
Kör bir karanlığa mu mahkum edildi?
Aç mı kaldı?

Acaba diyorum kendime, ölüm bile utanmıştır da biz utandık mı Narin'den ve Narin gibi vahşice katledilen tüm çocuklardan?

Çocuk tecavüz ve cinayetlerinin katilleri, faillerinin sokaklarda ellerini kollarını sallayarak gezdiği ülkem de daha kaç Narin böyle can verecek?

Haberi aldığım saatten beridir Nazım Hikmet’in şu dizeleri pelesenk olmuş dilime; 
“Alt tarafı bir çiçek toplayıp, bir hayvan sahiplenip, birkaç insan tanıyıp, sevip gidecektik bu dünyadan.Nasıl kötü bir zamana denk geldi ömrümüz. Vicdansızların,sapıkların, katillerin,nefretin,cehaletin ortasına düştük.

İnsan ölmek ister mi; ben istedim yahu...
Peki, 19 gündür ''Narin nerede?'' diye sorup sosyal medyada ahkam keserken tekimiz Narin'in kaybını, Narin öncesi kaybolan, katledilen çocukların durumunu merak edip, nedenleri üzerinden çözüm arayışına girdik mi?

Bu ülkede Aile ve Sosyal İşleri Bakanı bir annenin ENSAR Vakfında tecavüze uğrayan 49 çocuk için ''Bir kereden bir şey olmaz'' dediği, Adalet bakanının bir başka çocuk tecavüzüne ''ama çocuğun rızası varmış'' diyerek çocuk tecavüzünü ve tacizini meşrulaştırdığı iklimde Narin'in canlı bulunacağı ümidine nasıl kapıldık Allah aşkına?

İşin gerçeği ne biliyor musunuz; toplum olarak merak etmeyi unuttuk!

Merak sosyal bir meselenin dedikodusunu yapmak değil biliyor musunuz? Merak, cevabın değil; doğru sorunun peşinde olmayı gerektirir. Doğru soru, doğru cevaptan daha değerli ve geliştiricidir çünkü.  Merak, özgürleşmenin başlangıcıdır. Çünkü merak etmeye başladığınız an her meselenin özüne ve olayın gerçeğine varma yoluna girmişsinizdir.

Yıllardır ülkemde çocuk gelinleri, Kuran kursları, yatılı okullar ve dahi devlet okullarında çocuklara yapılan tecavüzlere dair somut bir çözüm bulamayan iktidarları çözüme yönlendirecek eylem ve söylemlerde bulunmayan bu halkın Narin'e ne olduğu merakı doğru bir merak değil, hastalıklı bir sosyal medya dedikodusu güdüsüdür.

Mesela kimse bu ülkede yeraltı dünyasının en azılı mafya babalarının çakarlı lüks araçlarla dolaştığı, seçimlerde miting düzenlediği zamanda sanatçının, yazarın, çizerin ve fikrini dile getiren vatandaşın hapishanelerde ömür tüketmesine karşı zerre tepki vermedi, veremedi korkudan.

Mesela devleti dolandırmak, vergi kaçakçılığı, kasten adam yaralamak, kara para aklamak suçlaması sonrası 40 yıl hapis ile yargılanması beklenen Engin-Dilan Polat çiftinin 9 ay sonra neden serbest bırakıldığını merak etmedi bu halk.

X' de 7.1 Milyon takipçiye ulaşan Dilan Polat için bu ülkede adil bir yargılama talep etmek samimi değildir. Düşünsenize, 7.1 milyon hayranı var Dilan Polat'ın...

Benim ülkemde doksanlarda Diyarbakır'da ekmek çaldığı için yaşı büyütülerek hapse atılan çocuk var iken Polat çifti bugün dışarıda keyif çatıyorsa bataklığın sebebi bu kirlenmişliği görmeyen ve karşı çıkmaya cesaret edemeyen bizleriz.
Suç örgütü kurmak, kara para aklamak ve devleti dolandırmak gibi her biri kendi başına ağır cezalar gerektiren suçlamalarla 40 yıl hapisle yargılanan Engin & Dilan Polat çiftinin 9 ay gibi kısa bir sürede tahliye edilmeleri günlerdir sosyal medyanın en çok konuşulan gündemlerinden birisi. 
Polat çiftinin tahliyelerine dair en net tavır:
-Adalet nerede? Sorusu ile başlayan ve devamında siyasi pazarlığın tahliye ile bağlantısı üzerinden devam eden bağımsız yargıya dair eleştiriler çok konuşuldu. Peki, kimse Polat Çifti'nin tahliyesini pazarlık yaptıkları ve eğer Polat çiftçi konuşursa derin, kirli pazarlıkların deşifre olacağına inanılan perde arkasındaki o siyasileri merak etti mi?

-Engin-Dilan Polat'ın birlikte kara para akladıkları, bu parayı akladıkları iddia edilen siyasilerin ortaya çıkması için baskı kurduk mu?

Farkında mısınız; körüz hepimiz! Sağırız, dilsiziz, duyarsızız, duygusuzuz, korkağız olup bitene karşı.

Narin'in o torbaya koyup vahşice katleden amcası veya abisi değil efendiler, 85 milyon olarak hepimizin suçu var bu vahşi cinayetin işlenişinde.

Benim ülkemde Madımak otelinde 33 canı diri diri ateşe veren katil serbest kalırken, katiller, tecavüzcüler, gaspçılar, mafya babaları, hırsızlar, devleti dolandıranlar, kara para aklayanlar sokaklarda ölüm ve tehlike saçmaya devam ederken bakamayan, göremeyen, itiraz edemeyen hepimiz suçluyuz.

Hrant Dink'in katili tesbih sallayarak hava atıyorken kimse adalet beklemesin!
Bilmem hangi cemaatin lideri 9 yaşındaki kız çocuğunu eşi olarak alıyor da kanun gerekli cezayı vermiyor ve bizlerin gıkı çıkmıyorsa Narin'e dökülen gözyaşları Timsah gözyaşlarından ibarettir.

Evet, Türkiye'nin gündeminde bugün Narin'in vahşice katledilişinin resmileşmesi var. Günlerdir Türkiye ve Şanlıurfa kamuoyunun gündeminde ise Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar'ın YRP'den istifası...

Toplum olarak yine aynı şeyi yaptık. Konun aslına yönelik zerre bilgi sahibi olmadan, gerçeği merak etmeden, sorgulamadan konuştuk.

900 ALGICI!

Başkan Gülpınar'ın istifasını ele almadan bir gerçeğin altına çizelim dostlar. Şanlıurfa kamuoyunun gerçek gündeminin sosyal medyada konuşulanlar olduğuna inanıyorsanız geçmiş olsun çünkü Şanlıurfa gündemini sosyal medyada belirleyenler:

* Ak Parti'nin kaybettiği belediyelerden yolsuzlukla, adrese teslim ihaleler alan fakat Gülpınar sonrası artık elleri boş kalanlardır.

* Çünkü Şanlıurfa gündemine dair sosyal medyada cirit atanlar gerçek kimlikleri ile konuşmaya cesareti olmayan, çoğu kadın ismi veya sahte isimlerce sayfa açıp çamur atanlardır.

* Mesela Başkan Gülpınar'ın kendi ekibini kurmak için görevden azlettiği daire başkanlarının yüzde doksanının her sabah cafelerde algı yaptıklarını iyi biliyorum.
* Mesela içine düştüğü iddia yani kumar ve madde bağımlılığına para bulmak için Büyükşehir Belediyesi veya herhangi bir isme iftira atan karaketrsizler de var Urfa sosyal medyasında, onları fonlayan iş adamları, STK Başkanları, eski Büyükşehir çalışanları da...
*Fake (sahte) hesapların çoğunun altında eski Büyükşehir Belediye çalışanları veya malum hepimizin bildiği fake hesap baronu Uğur'un yalakaları olduğunu iyi biliriz.

Yıllardır il gençlik ve spor müdürlüğünde işe gitmeden 40 bin maaş alan, ağabeyinin 3.5 milyon, babasının 450 bin, kendisinin üç ayda bir 75 bin lirayı büyükşehirden aldığı civciv sarısı kızımız aldatıldık masalını neden anlattı sanıyorsunuz?

Dedim ya kimse istifanın gerçek nedenini merak etmedi. Kimse sorgulama gereği duymadı. Kimse Başkan Gülpınar'ın resmi açıklamasını dahi beklemedi. Çünkü amaç memleket değil, algı yaratmak, iftira atmak, yıpratmak...

-Ak Parti'ye geçerse hakkımı helal etmem! Diyenleri okudukça güldüm!
Arkadaş, madem böyle hak arayıcısısın neden 20 yıldır bu belediyeyi yöneten başkanlardan israfın, yolsuzluğun, torpilin hesabını sorma gereği duymadın? Neden helallik isteyemedin, yoksa yüreğin mi yetmedi?

MATEMATİĞE BAK!

YRP Genel Başkan yardımcısı Suat Kılıç'ın açıklamalarını merak edip altında yatan gerçekleri merak edeniniz oldu mu?

Ne diyor Suat Kılıç; yerel seçim öncesi Türkiye genelinde üye sayımız 300 bindi ama diyor Şanlıurfa'da Mehmet Kasım Gülpınar bizim üyelerin verdiği 200 bin oy ile kazandı!
Şaka gibi diyecem de bir şaka bu kadar saçma olamaz. Suat Kılıç'ın hesabına göre Türkiye genelinde 300 bin olan üye sayısı Şanlıurfa'da 200 bin oy çıkarabiliyor. Yani bu durumda Türkiye'nin 7 bölgesinden YRP üyesi Şanlıurfa'ya koşup oy vermiş oluyor. Bu kadar saçma bir şey iddia ediyor Kılıç. 
Efendim; YRP'nin Şanlıurfa'da 33 bin kayıtlı üyesi var. Diyor Suat Kılıç ve o matematik dehası ile 33 bin çarpı altı eşittir 200 bin. Diye ekliyor ve bu adam bu ülkede bakanlık yaptı yahu.
Suat Kılıç tabii ki böyle saçmalayacaktı. Tabii ki YRP'nin Ak Parti'ye geçen onlarca belediyesinin izahını yapamayınca ülke gündeminde olan Mehmet Kasım Gülpınar üzerinden kendini aklamaya, başarısızlıklarını örtmeye ve Ahlaklı Belediyecilik adı altında dönen dolaplara kılıf bulacaktı.

Suat Kılıç elbette çıkıp ''biz Türkiye genelinde kazandığımız 60'a yakın belediyenin tüm iş makinesi ve diğer ihtiyaçlarını Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesinin sırtına dayamaya kalktık. Diyemezdi.

Dakika bir Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nden 50 milyonluk sosyal yardım istedik. Diyemezdi.

YRP Genel Merkezine gidip ihale, iş, kadro bekleyenleri sürekli Şanlıurfa üzerine saldık. Diyemezdi.

Şanlıurfa YRP Teşkilatının yerel seçimde iki broşür dağıtan herkese kadrolu iş beklediğini de diyemezdi.

Yerel seçimde YRP adına SKM'de çalışanların kadro alamayınca fake hesaplar üzerinden Büyükşehir'e saldırdıklarını da diyemezdi Suat Kılıç. Geriye ne kaldı, her zamanki gibi iftira atmak. Ahlaklı belediyecilik adı altında hakaret, iftira ve çirkin ithamlarla algı yaratmak.
Sahi, Suat Kılıç'ın Ak Parti'den nasıl atıldığını merak eden var mı? 

Yine bu günlerde Mehmet Kasım Gülpınar'a sallayan Suat Kılıç'ın masa altından Ak Parti'ye geçmek için haber saldığı haberlerini merak ettiniz mi?

Merak, kişinin doğru üzerinden gerçeğe ulaşma özgürlüğüdür. Derhal bu özgürlüğümüzü geri kazanmamız lazım. Aksi halde ya meraktan gideceğiz ya meraktan...