VURUN ABALIYA & BELEDİYELERİ KAPATALIM!

Ekrem Arpak
ABONE OL

Engin tecrübesi, nezaketli iletişim dili, sektörde 40 yılı aşan tecrübesi ile Veysel Polat Ağabeyi çok severim. Onun başında bulunuduğu GAP Gündemi Basın Yayın Organını da bu şehir için çok değerli bulurum.
  Yine Veysel Ağabeyin genç evladı İbrahim'i de gelecekte basın sektörünün önemli figürlerinden birisi olarak görür ve yakından takip ederim.
Sevgili İbrahim'in sokak röportajını dikkatlice izledim.
  KAVRAM KARMAŞASI!
Röportajı izlerken bir kez daha Şanlıurfa halkında ciddi bir kavram karmaşası yaşandığını ve özellikle belediyelerin yetki alanlarına dair ağır bir yanılgı/bilmezlik içinde olduğunu gördüm.

Halkımız, belediyeleri hayatlarının merkezi haline koymuş ve neredeyse kansere, vereme, ölümcül virüslere teşhis, teşhisin de tedavisini bekler halde gelmiş.

Elbette bu ruh hali, geçmişte oy almak için her seçim öncesi bu halka olmaz sözler verenlerin eseri ama artık bazı şeyleri konuşma vakti gelmedi mi?

Röportaj da bir amcamıza kulak verelim:

* Belediye başkanları seçim öncesi verdikleri sözlerde durmadılar. Onlar yüzünden bazı mahallelerde mütedeyyin  insanlar yaşayamaz hale geldiler!

Orada sevgili İbrahim Polat kardeşimin sorması gereken soru çok basit aslında.

-Nasıl yani; siz belediye başkanlarının mahallelerdeki demografik yapıya müdahale etmesini mi bekliyorsunuz?

Büyükşehir ve merkez ilçe belediye başkanlarının mahallelerde oturanları "bu dindar bu değil. Bu Ak Partili, şu CHP'li, o DEM' li, şu MHP'li diye birbirinden ayırması mı lazım?

Yine aynı amcanın belediye başkanlarına yönelik ilginç eleştirisi: Çocuklar madde bağımlısı olmuş ve uyuşturucu satıcıları cirit atıyor...

İbrahim'in yerinde ben olsam, amcaya şunu derdim.

-Amca, belediyeler kolluk kuvveti değildir. Belediyelerin madde satıcılarını gözaltına alıp ceza vermek ve cezayı infaz edecek hapishaneleri mi var?  Amca da Kolluk kuvvetlerinden değil, belediyeden çözüm bekliyor.

Bir vatandaş; enerji şirketinin kesintilerini belediyeye mal ediyor yahu. Şaka gibi.

Belediyelerin enerji üretim barajları, dağıtım yaptıkları trafolar var da haberimiz mi yok?

Bir vatandaşımız işsizliğin arttığını ve bu duruma karşı belediye başkanlarının istihdam konusunda sözlerinde durmadıklarını söyledi. Bu şehrin her oy karşılığı iş bekleme mantığından derhal kurtulması gerekiyor.

Yahu istihdam sorununu çözmesini beklediğiniz kurum fabrika değil, OSB değil, hükumet değil ha, belediye.

Netice de belediyelerin yönetimlerini halk belirler. Dolayısıyla siyasi kurumlardır. Halk, oy verdikleri kurumları da başındakileri de eleştirme hakkına sahiptirler ama Şanlıurfa'da halk belediyelerden ne beklediğini bilmiyor.

Büyükşehir ve ilçe belediyeleri Valilik, kaymakamlık, il-ilçe emniyet/jandarma amir veya komutanlığı, DSİ, Karayolları, Tarım İl-ilçe müdürlükleri, TEDAŞ, Orman Müdürlükleri, PTT, İl MEM,  değil ve her kurumun yetki alanları farklıdır.

Halk olarak bizim tüm kurumların hatta iktidarın görev ve yetki alanları içindeki her şeyi de belediyelerden beklemeye hakkımız yok.

Mesela "Şehrin ağaçsız olmasını eleştirirken, Orman Bölge Müdürlüğünün faaliyetlerini soran, sorgulayan yok"

Cami halıları, avluları, lavaboları kirli iken müftülükleri eleştiren yok!

Okulların içler acısı halleri orta da iken Milli Eğitim Müdürlüğünü sorgulayan ya da önünde eylem yapan yok.

Madde bağımlılığı ile ilgili belediyelere acımasız eleştiriler yaparken Aile Sosyal ve Gençlik Spor il müdürlüğünün kapısını çalan yok.

Sürekli spor tesisi açan Büyükşehir ve ilçe belediyelerine saldırırken mevcut tesisleri kapatan gençlik spor il müdürlüğüne soru soran yok.

Not: Gençlerimiz, çocuklarımız serinlemek için kanallarda boğulurken tek faaliyet alanı gençlik olan ve bakanlığa bağlı yani bütçesi belediyelerle kıyaslamayacak güce sahip kurumu sorgulayan yok.

Mesela Büyükşehir Belediyesi yıllardır yapılmayan alt ve üst yapı (su, yol-kanalizasyon) kazıları yaparken altyapı yatırımları yapmayan, bu çağda şehrin tahmini %20'sini aşmayan fiber altyapısını bile geliştirmeyen TELEKOM'a ses eden yok.

Deprem sonrası herkes özellikle kentsel dönüşüm için belediyelere yüklenirken, bu anlamda karı olmayan ve müteahitlik mantığı ile hizmet içeren işler dışında hiç bir projeye imza atmayan TOKİ ve Çevre Şehirciliğe laf eden yok.

Hastane bahçelerinde hasta yakınları için açılması gereken sosyal alanları, donatıları bile belediyelere yıkan sağlık kuruluşuna laf eden yok!

Okul ihalelerinde su kuyusu olmayan kırsal okulları yapan il milli eğitim müdürlüğüne laf etmez ama okulun suyu yok diye belediyelere yükleniriz.

Örnek: Paket olarak tüm okul ihaleleri ilgili bakanlığın müşavir firmaları üzerinden projelendirilirken Şanlıurfa da memleketimin mimar ve mühendislerinin işsiz kalmasına ses eden yok.

TOKİ dahil ağırlıklı olarak İstanbul firmaları ile çalışıyor.

Oysa benim Urfalı, yöre iklimini, tarihten gelen yöresel mimariyi, sosyal ve toplumsal ihtiyaçları fiziki şartları bilen mimarlarımın ne günahları var? Diye soran yok.

Özellikle Balıklıgöl ve Göbeklitepe özelinde ulaşım, sosyal tesis, hijyen, lokasyon anlamında belediyeleri topa tutanlar bir gün olsun Kültür Turizm İl Müdürlüğünün kapısını çaldılar mı?

Tarım arazilerinin betonarme yapılarla yok edilmesi özelinde belediyeleri eleştiri yağmuruna tutarken; Tarım ve Orman İl Müdürlüğünün ve bunun için kurulan Toprak Koruma Kurulunu eleştireni geçtim, kaç kişi biliyor?

Not: Biyükşehir Belediye Başkanımız tek bir metrekare Tarım arazisinin imar değişikliği üzerinden ticari alan haline gelmesine müsaade etmemiştir

Yine özellikle sokak hayvanları konusunda Tarım İl Müdürlüğünün görev ve yetkisi var mı, bende bilmiyorum. Olması gerekmiyor mu?

Taziye evleri özellikle bu bölge için sosyal ihtiyaç mıdır, evet. Peki bu ihtiyaç kanunda belediyelerin görev tanımı içinde olmadığı halde, yerel gerçeklikten dolayı sadece belediyelerin karşılamasını beklemek haksızlık değil mi?

Buna yönelik daha önceki örnekler mevcut aslında. Valilikler bütçesi ile köy evleri yapılıyordu. Neden durdu?

Bir vatandaşımız röportaj da özellikle haftanın belirli günlerinde kurulan semt pazarları hatta büyük alışveriş merkezlerinde satılan ürünlerin pahalı olmasını dahi belediyelere yüklerken Ticaret İl Müdürlüğünün varlığından bile haberdar değildir.

Bir başka vatandaşımız şehirde artan şiddet olaylarını bile belediyenin eksikliğine bağladı. Yahu Allah aşkına, bu kadar da değil.

Herhangi bir belediyemizde herhangi bir iş için 5 dakika fazla beklediği için kıyamet koparan vatandaşın, nüfus müdürlüklerinde saatlerce hatta bazen günlerce randevu bulamayıp sıra beklediğinde sessiz kalmasını nasıl izah edeceğiz? Aynı durum Tapu ve Kadastro Müdürlükleri için de geçerli.

Örnek: Açıldı mı bilmiyorum ama taşınma gerekçesiyle Haliliye Nüfüs Müdürlüğünün 1 aydan fazla kapalı kalarak hizmet verememesi eleştiri konusu bile olmadı.

Büyükşehir Belediye Başkanımız kendi yetki alanı içinde olmamasına rağmen bu şehre özel bir üniversite kazandırılması için çabalarken 14 milletvekilimiz ve daha kendi fakültesini açamayan mevcut Üniversite yetkililerinin eleştirildiğini duyduk mu?

Bu şehirde kutsal basın görevini şerefiyle ifa edenleri saygıyla selamlarken Şanlıurfa da halkın her şeyi belediyelerden beklemesini sağlayan sözde bazı gazetecilerin basını belediyeleri övmek veya yermek noktasına indirgeyerek para kazanma aracı olarak görmesi, iki kelimeyi bir araya getirmekten aciz bazı kimselerin yapay zeka sayesinde olmayan zekaları ile gazeteciliği para kazanma aparatı olarak görmesi gerçek bir kavram karmaşasına neden olmaktadır.

Gazetecilik, hele de araştırmacı gazetecilik 2 ya da 4 yıl ilgili fakülteyi okumakla elde edeceğiniz bir apolet değildir. Dedikoduyu haberleştirmek araştırmacı gazeteci yapmaz sizi, iyi bir dedikoducu yapar.

Eski belediye yönetimi ile yenisini para için birbirine düşürmek, aynı gün içinde bir bireyi hem eleştirip hem övmek (yalamak) sizi tarafsız yapmaz. Tutarsız, ilkesiz, omurgasız yapar. Omurgasızlık da çok zor bir ruh halidir ve bütün hayatınız boyunca bir baltaya sap olamazsınız. Olsa olsa birilerinin ellerinde paslı bir keser gibi dolanır, sonunda işleri bittiğinde bir kenara atılırsınız.

(Bu tanımlamam genel bir eleştiridir. Herhangi bir ismi hedef almadım. Bunu da belirteyim çünkü kendini kuru fasulye gibi nimetten görüp hapşursam burnumdan dökülen salya gibi hisseden tipler de sıktı artık. Özellikle Şanlıurfa kamuoyu iyi bilir ki; Ekrem Arpak birini hedef alırsa ismi, soy ismi ile yazar... Öyle fake hesaplardan, ima ederek değil)

Emek ister...
Bilimsel çalışma (makale) ister...
Vicdan ister.
Cesaret ister.
Tecrübe ister ama ille de yapay olmayan zeka ister.

İlginç bir gözlemimi paylaşmak isterim. Belediyelerde vatandaş ısrarla başkan ile görüşmek istiyorlar. Ben hiç bir zaman nüfus müdürü veya diğer kurum müdürleri ile görüşmek isteyen görüşemeyince de bir sorun gibi yansıtan, sitem eden birini görmedim, duymadım.

O zaman ne diyoruz; Vurun Abalıya & Belediyeleri kapatalım.