ŞU ÜÇÜNÜN YÜZÜNE TÜKÜRÜN BE!

Ekrem Arpak
ABONE OL

Kanımca ülkemizin ve memleketimin en temel problemlerinden birisi olan ahlak çöküntüsünün siyaset, basın ve günlük yaşamlarımıza etkilerine geçmeden önce Şanlıurfa’nın kanayan yaralarından birisi olan bazı tiplerin davranış bozukluklarına dair birkaç cümle kurmak istiyorum.  

Bu bağlamda çokta sevdiğim yazar dostlarımdan birisinin bu sabah sosyal medyasına attığı şu enfes tavsiye ile başlamak istiyorum.  

Sevgili Abdullah Canbeyli çok doğru söylemişti:  

2 kişiye tükürün!  

-Laf taşıyana,   

-Yara kaşıyana!  

Lakin eksik söylemişti...  

- Kendi söylediğini başkasının boynuna atanlara da tükürün zira bizim memlekette o kadar çoklar ki...  

X kişi yıllar sonra yanıma geliyor. Geliş sebebi kendi akrabasına verdiğim desteği eleştirmek. Veriyor, veriştiriyor. Akrabasının arkasından konuşmaması gerektiğini özellikle söylüyor ve ikaz ediyorum. Derken birkaç gün sonra o akrabasına gidiyor ve sanki kendi ettiği hakaretleri ben etmişim gibi anlatıyor. Yani hem laf taşıyor ki Abdullah Canbeyli’nin dediği lafın üzerine bin katarak hem yara kaşıyarak birbirine düşürüyor.  

Maalesef bu örnekte verdiğim x kişiler Urfa’nın her alanında hergün biraz daha çoğalıyorlar... Urfa siyasetçilerinin bugün birbirleri ile çokta barışık olmamalarının en temel sebeplerinden birisi de bu tiplerin varlığıdır. Hakeza bürokraside, ticarette, STK’lar ve diğer kurumlarda da durum budur.  

Haksızlık karşısında susup, haksızı, zulmü alkışlayanlara tükürün!  

Ama şahs olarak yüzlerine tükürmek istediğim ve bence toplumun içinde kürmiler (kurt) tipi kendi menfaatleri uğruna her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa, zulme alkış çalıp, zemin hazırlayan vicdansız alçaklardır.  

Şu Bahçelievler’deki ofisimin ve oturduğum cafelerin dili olsa da anlatsa bu tiplerden neler neler çektiğimi.  

Irkına, dostuna, akrabasına, kardeşine, komşusuna, ortağına düşman olup düşmanlığını her yerde kusan, ofisimi, oturduğum sohbetleri kirletip sonra da onlarla bir araya gelince can ciğer kuzu sarması olan tiplerden de nefret ettim, çıkar, rant, menfaat uğruna zulmü, haksızlığı, haksızı, hukuksuzluğu, adaletsizliği, vicdansızlığı savunanlardan da...  

Şanlıurfa her anlamda düzlüğe çıkmak, yüzünü aydınlık, bereketli, adil yarınlara dönmek istiyorsa derhal aşağıda yazacağım tipler ve sorunlardan kurtulmalıdır.  

1- Bitmek bilmeyen ve Şanlıurfa’nın ne dününe ne bugünü ne de yarınına zırnık katkısı olmayan yabancı seviciliği hastalığından kurtulmalıdır. En belirgin ve hafızalarımızda kazılı duran olumsuz örnek Celalettin Güvenç örneğidir. Büyük bir fiyasko ile son bulan bu denemeye rağmen bugün hala benzer girişimlerde bulunan tiplerin varlığı Şanlıurfa’ya zarar vermeye devam ediyorlar.  

Şanlıurfa’ya ille de yabancı ağabey, lider getirme dürtü ve isteğinin altında malum kesimin geçmişte bu tiplerden edindikleri imtiyazlar, halkı sömürü yolunun kendileri için açılması, ihale vurgunları, torpiller vs vs’den başka bir şey değildir.  

2- Şanlıurfa Halkının derhal şapkayı değil, bütün hafızasını, aklını, vicdanını ve vizyonunu önüne koyması ve olası ilk olağan veya erken genel ve yerel seçimde mevcut birçok ismi revize etmesi artık kaçınılmazdır.  

İşini şerefi, namusu, bilgi birikimi ve hür vicdanı ile yapan bir avuç siyasetçiyi tenzih ederek diyorum ki; Şanlıurfa Halkının defoları artık bütün topluma zarar veren, karşılıkları olmayan, iki kelimeyi bir araya getiremeyen, tüm telaşları kendilerine veya akrabalarına ihale, iş takipçiliği olan, bilgi birikimi, liyakatı olmayan, salt fedoal yapı veya paranın gücüyle makam işgal eden siyasilerin yüzde 85-90'nını elemesi ve yerlerine çoğunluğu genç, dinamik, dürüst, samimi, vizyonel, vicdanlı; hakkı hukuku bilen isimlere yönelmesi şarttır.  

SİZLERİ ŞİDDETLE KINIYORUM!  

Bu bağlamda yukarıda saydığım ve her insanda olması gereken ahlaki, insani, siyasi, vizyonel değerleri üzerlerinde barındırdıklarına inandığım ama her nedense siyaset meydanını boş bırakan değerli iş insanlarımız Necati Demirkol, M. Korkut Polat, Asuman Yazmacı; kısmen siyasetin göbeğinde gibi duruyor olsalarda masaya yumruğunu vurmayan veya önlerine konulan engelleri aşmak için çaba sarf etmeyen Güler Kama izol, Mustafa Yavuz, Nihat Kılıç gibi isimleri şiddetle kınıyorum.  

Sizler de en az benim ve 2.3 milyon gibi bu şehrin evlatlarısınız ve bu şehir için, çocuklarımızın gelecekleri için taşın altına ellerinizi hatta gövdelerinizi koymak durumundasınız. Engelleniyorsunuz veya sistem tıkanıklığı, konjektür gibi, iş yoğunluğu, küskünlük gibi gerekçelerle görevden kaçmak doğru bir davranış olmadığı gibi memlekete ihanettir nazarımda...  

Elbette saydığım isimler gibi daha çok değerli, bu şehre büyük katma değer katacak önemli isimler vardır ki hepsini kınıyorum zaten.  

3- Abonelik, birbirine algı operasyonu yapma, kara para aklama, olmayan hizmetleri var göstermek gibi gayelerle kalemi, yüreği satın alınmış; içi ve ruhu boşaltılmış yerel basın anlayışının yeniden ve vicdan, tarafsızlık, objektif, şehre değer katan ayaklar üzerinde sağlam temeller üzerine inşa edilmesi şarttır.  

Yine işlerini şeref ve namusları ile yapan bir avuç basın mensubunu tenzih ederek diyorum ki; başta DEDAŞ, Tefecilik, ihale vurgunları, işsizlik, yolsuzluk, nepotizm olmak üzere şehrin sorunlarını bazı siyasilerden sağlanan çıkarlar nedeniyle görmezden gelen yerel basın anlayışı ile bu şehrin hak ettiği hizmetleri alması mümkün değildir.  

4- Şanlıurfa’da yerel basın ve siyasetçi resmi ortaklıkları veya basın mensubunun eşini, evladını, yeğenini, kendini işe sokarak oluşturulan yayın anlayışı olsa olsa şehrin ahlaki yapısının temeline dinamit koymak olur da basın ve yayıncılık olmaz.  

250 ile 400 lira arasında değişen domein ve 1.000 ile 1.500 lira arasında kurulmuş çakma sitelerden, olmayan ajanslar üzerinden Şanlıurfa’da birkaç sözde gazetecinin milyonlar kazanmalarının, milyonluk arabalar, ofisler açmasının izahı yoktur. İzahı olamaz çünkü o kazanımlar yaptıkları işle ters orantılı olup ancak daha fazlasını ortağı veya yalakası oldukları sahiplerinin aldığı yani kara paranın aklandığı gerçeğinden ibarettir.  

5- Şanlıurfa’da yüzlerce sivil toplum örgüt/kuruluşları mevcuttur. Aralarında Ticaret Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Ziraat Mühendisler gibi görece çok daha etkin olan STK’larımızın şehrin sorunlarına çok daha fazla duyarlı olmaları, seslerini yükseltmeleri ve hizmet akışının sağlanması için önayak olmaları şarttır.  

6- Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba’nın da bugünlerde kabul ettiği kısa süreli GTH Bakanlığın sürecinde yaşadığımız başarısızlığın her anlamda Şanlıurfa’ya faturası çok ama çok ağır olmuştur ama en ağır faturayı bürokrat kıyımı ile ödedik.  

Bu ülkenin başkentinde yeterli ve etkin bürokratı olmayan Şanlıurfa’nın bürokraside tıkanmasından daha doğal ne olabilir? Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli’nin Şanlıurfalı bürokrat kıyımı bir yana, diğer bakanlık ve kurumlarda neredeyse bürokratı kalmamış Şanlıurfa’nın temel sorunlarını çözme noktasında kör topal kaldığı ortadadır.  

Dolayısı ile derhal Ankara’da bürokrat sayımızı arttırmanın, var olanları da korumanın bir yolu bulunmalıdır.  

En kötü ihtimalle Uğur Büyükhatipoğlu gibi geçmiş başarıları gelecekte yapabileceklerinin teminatı olan bürokratlarımız derhal şehre kazandırılmalı; bilgi birikim ve tecribelerinden faydalanma yoluna gidilmeli, aktif edilmelidirler. 

7- Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba’nın maalesef düştüğü hataya düşmeden, Şanlıurfa’da olan kurumların başlarına Urfalı/yabancı ayırımı yapılmadan ve özellikle benim adamım denmeden liyakat sahibi müdürler, amirler atanması sağlanmalıdır.  

Sayın Fakıbaba bir önceki il milli eğitim müdürü Yapıcıer’in kendi memleketine verdiği zararları görmemiş, duymamışsa kendi eksikliğidir, kusura bakmasın. Yok eğer bildiği halde destek çıkmışsa bu artık ayıba girer. Yeter, Urfalı siyasiler egolarından sıyrılmalı ‘bana sorulmalı’ inat ve kaprisleri yerine şehre yararı olacak isimlerin gelmesi için çaba sarf etmelidirler.  

Yapıcıer veda konuşmasında tüm ilçelere yemekhane yaptığını iddia etmiştir, el insaf! Önceki il müdürü Şerafettin Turan nefreti üzerinden kurduğu yardımcılar, şube müdürleri ile görev sürecinde yaptığı tek bir hizmet olmayan birisinin hala ‘şunu yaptık, bunu yaptık’ demesi çaresizliğinin göstergesidir ama daha acısı Fakıbaba’nın arka çıkmasıdır.  

8- Başta Büyükşehir olmak üzere tüm belediyelerimizin ‘’o bu vekilin, bu şu vekilin, falanca filanca encümenin, bürokratın evladı, damadı, yeğenidir’’ anlayışından derhal sıyrılıp projeleri, vizyonları, bilgi birikimleri ile bu şehre değer katacak daire başkanları, genel müdürler, şube müdürleri atamaları şarttır. 

Şanlıurfa nepotizmin bataklığına terk edilmeyecek kadar değerlidir. 

9- Şanlıurfa tıpkı coğrafyanın diğer yerleşim merkezlerinde olduğu gibi tarım ve hayvancılığın ana geçim kaynağı olduğu şehirdir. Bu bağlamda memleketimizde tarım ve hayvancılığın bitme noktasına gelmesinde başrol oynayan, zaten yoksul olan halkının belini büken ve esnafın iflas ile karşı karşıya gelmesini sağlayan DEDAŞ sorunu iktidar, muhalefet demeden omuz omuza verilmek sureti ile çözülmelidir. 

İktidar Partisinin teşkilat ve temsilcileri partilerine en büyük zararı DEDAŞ’ın verdiği gerçeğini Cumhurbaşkanına arz etmeli ve bu zulmü derhal bitirmelidir. 

10- Gerek Büyükşehir gerek ilçe belediyeleri ve gerek Şanlıurfa Valiliği Göbeklitepe’nin başını çektiği tarihi dokularımızı ülke ve dünya kamuoyuna tanıtacak ciddi çalışmalar yapmalı, bacasız sanayi denilen turizm pastasından hak edilen payın alınması sağlanmalıdır. Bu çalışma ve tanıtımlar öyle yandaş, akraba, dost denen çapsız gazeteciler üzerinden değil, deneyimli, referansları olan ve tecrübeleri ile çok şey katacak firmalara verilmelidir. 

Turizmin canlanmadığı Şanlıurfa’nın ekonomik çatısının bir ayağı hep topal kalacaktır. 

11- Şanlıurfa siyasetinde bel altı algı operasyonları ile kendi partidaşlarını parti genel merkezlerine şikâyet etme, sürekli kendi ilini karalama çalışmaları derhal bitmelidir. Şanlıurfa hassas şehirdir gibi akıl mantık yoksunu söylemlerle garip atamalar, ihaleler, hizmetlere son verilmelidir. 

Sahi, gerçekten aklım almıyor... 

Anlatamıyorum! 

Yahu, Şanlıurfa hiçbir zaman terör bölgesi olmadı. Şanlıurfa hiçbir zaman Diyarbakır, Şırnak, Mardin, Hakkari hatta Ağrı kadar hassas denilecek kadar olayların yaşandığı şehir olmadı. Nedir bu bıkkınlık veren hassas şehiriz söylemi? 

Farkında mısınız; Ak Parti Genel Merkezi ve dahi Cumhurbaşkanı nezdinde yaka silkinen şehir olduk. Bütün sebebi içinden çıkamadığımız ve ‘’efendim Urfa aşiretler şehridir, terör bölgesidir. Şu olursa bu kızar, bu olursa bu küser...’’ söylemi ile hizmetin akışını veya atamaları dizayn etme hastalığından kurtulmalıyız. 

12- Türkiye’nin en genç nüfusuna sahip Şanlıurfa doğal ve buna paralel olarak işsizliğin en çok yaşandığı şehirdir. Bu noktada tıpkı turizmi canlandırma mecburiyetimiz olduğu gibi, tıpkı tarım hayvancılığı yeniden reforme etme zorunluluğu gibi OSB’nin su ve enerji sorunlarının derhal çözülmesi şarttır. 

İki sorunun çözülmesi halinde on binlerce yeni iş istihdamının sağlanacağı ortada iken bu iki sorunla tek başına mücadele eden M. Korkut Polat’a şehir olarak destek verilmeli ve OSB’nin yabancı yatırımcıların gözdesi olacağı hale getirilmelidir. 

VE SON! 

Ve en önemlisi sadece Siverek, Şanlıurfa’nın değil; bölgenin en güçlü siyasi isimlerinden birisi olan, asaletini geçmişinden almış ama sadece kendisinin değil geleceğimizin asil yaşam biçimine çok şey katacak bilgi birikimine, vizyonuna, vicdanına sahip M. Kasım Gülpınar’ın etrafında derhal birleşilmelidir. 

Sayın Gülpınar neredeyse tüm Şanlıurfalıların kendisinden bu liderliği ve etkinliği beklediğinin ve gücünün, karşılığının, şehre, bölgeye katacaklarının bilinciyle masaya yumruğunu vurmalı yeni bir sinerji yaratarak tüm şehri bir araya getirecek lider olma vasfını pratiğe dökmelidir. 

Bu güç, bu kudret, bu birikim kendisinde ziyadesiyle mevcut olup halkın beklentisi de bu yöndedir.  

M. Kasım Gülpınar bu şehrin içine düştüğü kısır döngülerden, alınlarımıza kader gibi yazılan oysaki liyakat sorununun, sevgisizliğin sonucu altında ezildiğimiz yoksulluğun son bulma umudu olduğunu bilmeli ve halkın umuduna umut katmalıdır. 

Yazıktır memleketime... 

Tükürün umutsuzluğun yüzüne arkadaş! Bizim kanımızda her engele rağmen yeniden ayağa kalkmak vardır. 

Tükürün sevgisizliğin içine arkadaş! Bizler birbirinden kız alıp vermiş, aynı acıyı, sevinci bölüşmüş Kürt’ü, Arap’ı, Türk’ü ile geçmişinde şanlı yazan kardeşleriz. Bize birbirimizi sevmek yakışır, kin, nefret değil... 

Tükürün cehaletin yüzüne! Bizlere en iyi üniversiteler, projeler, bilim insanları yetiştirmek yakışır. Çünkü biz medeniyetin, tarihin başkenti ve beşiğiyiz ve tükürün yüzüne çıkarları uğruna sevgisizlik ekenlerin. Çünkü biz peygamberler şehrinin evlatlarıyız. 

Haydi kalkın ayağa!