SOYTARILAR!

Ekrem Arpak
ABONE OL

*Sağcı & Solcu
*Alevi & Sünni
*Kürt & Türk
*Muhafazakar & Kominist
*Milliyetçi * Sosyalist

47 yaşıma, bu bütün kutuplaşmaların bitmek bilmeyen kavgalarıyla geldim, geldik... 

Bu kavgaların hepsi, hepimizde derin yaralar bıraktı. Yaralandık, öldük, yoksullaştık. En çokta analar ağladı... 

En büyük acıyı da öksüz, yetim kalan çocuklar çekti... 

İlkbaharlarında soldu çocuklarımız, gençlerimiz ama doymadık bu kutuplaşmaların getirdiği kardeş kavgasında kardeşlerimizi, komşumuzu, arkadaşımızı, dostumuzu, sevdiceğimizi, evladımızı, anne babalarımızı kaybetmekten.

Oysa biz kutuplaşıp birbirimizin canına kıyarken, dünya devletleri önce Ay'a sonra Mars'a ulaştı... 

Biz kavga ederken, diğer dünya ülkeleri tıpta, bilimde, tarım da, hayvancılıkta çığır açıp geliştiler, güçlendiler... 

Biz birbirimize kıyarken, onlar ekonomilerini güçlendirdiler ve bizi sömürdükleri düzenin temelini sağlamlaştırdılar. 

Belki dedim, zaman her şeyin ilacıdır ve birgün kardeş olduğumuzu hatırlayıp sarılacağız birbirimize Aramıza serpilen tüm kutuplaşmaları karanlığın sonsuzluğuna atıp sevgiyle yeniden ayağa kalkacağız. 

Oysa hergün daha kötüye gitmenin mahiri olduk. 

Yukarıda saydıklarım yetmedi, Osmanlıya dönüş hayali kuranlarla Atatürkçüler ile kutuplaşması başladı. 

Fenerbahçe & Galatasaray kavgasıyla sporumuza da kutuplaşma bulaştı. 

Düşünebiliyor musunuz; ülkeyi yönetsinler diye seçtiğimiz 600 milletvekili Cumhur & Millet ittifakı diye ikiye bölünmüş kavga ediyor!

Bizler bunca kutuplaşmanın orta yerinde çocuklarımızdan birbirlerini sevmelerini bekleyeceğiz. 

*En tehlikelisi de, "Bizden olmayan vatan hainidir!" gibi zehirli, ölümcül bir anlayışın esiri olduk. 

EŞİMİ EVLADIMI MI ÖLDÜREYİM? 

Hep söylerim. "İnsan en iyi örneği kendi yaşantısı üzerinden verir" diye. Bakınız; ben Şanlıurfa Siverek İleri köyü doğumlu bu ülkenin onurlu bir Kürt evladıyım. Eşimse aslan Malatya Arguvanlı ama İstanbul doğumlu onurlu bir Türk kadını. 

Ben sünniyim. Eşim alevi. Allah herkesin evladını kendisine bağışlasın 2'de kızımız var. 

Şimdi soruyorum:

1- 27 yıldır kahrımı çeken, çocuklarımın annesi, arkadaşım, sırdaşım, sevdiğim kadın alevi veya Türk diye vurmamı mı istiyorsunuz? 

2- Kızlarımdan birisi kalkıp "Anne, baba; ben kendimi Kürt ve sünni hissediyorum" derken diğeri kendini Türk ve alevi hissettiğini söyleyebilir. 

*Birisi açık giyinirken diğeri tesettüre girebilir.
*Birisi sağcı diğeri solcu olabilir. Birisi muhafazakar diğeri kominist olabilir.
*Biri Fenerbahçeli diğeri Galatasaraylı olabilir. 
*Biri MHP diğeri HDP veya biri Ak Parti diğeri CHP'li, DEVA'lı olabilir. 

Ee, hal böyle diye nezle olsalar gözlerimize uyku girmeyen evlatlarımıza mı kıyacağız? 

Yapmayın Allah aşkına! Bu halk yoruldu kutuplaşmalardan. 

Ülkenin kavgalara değil, adalete, refaha, yargı, eğitim, tarım reformlarına ihtiyacı var. 


LANET OLSUN DARBECİ ZİHNİYETE! 

Evet, 104 emekli amiralin darbe iması kokan bildirisine de, darbe zihniyeti taşıyan her bir mahluka da milyon kez lanet olsun. 

Evet, 15 Temmuz'da gövdesini tanklara siper eden bu millet, eli kanlı darbecilere her zaman dersini verecektir ama bu ülke hala 15 Temmuz cemaatçi yapılanmasının kanlı darbe kalkışmasının yaralarını sarmak, köküni kurutmak isterken, sözde emekli amirallere cevaben sarıklı ve cemaatçi yapıların önde gelenlerinin bildirilerini de kabul etmemelidir

Ayasofya imamının sosyal medyasından şeriatçılık istek ve çığırışları da en amiraller kadar tehlikelidir. 

Güneşin batmadığı Osmanlı İmparatorluğu ne kadar bu milletin şanlı tarihi ise, Atatürk gibi yakın tarihteki kahramanları o kadar değerlidir ve değerler üzerinden yeni kutuplaşmaya gitmek felakete davetiyedir. 

ÖRNEKLER BERBAT! 

Bir ülkenin gençliği önüne konulan rol modelleri örnek alır. Benim ülkemde maalesef liyakatsız, din sömürücüsü bazı din adamları, mafyatik tipler rol model olmaya başladılar. 

Kandan, kinden, ırkçılıktan beslenenlerin seçim meydanlarında nutuk attığı garip bir ülke olduk. 

Bir din adamı geçenlerde şöyle isyan ediyordu. "Vallahi de billahi de yoksulluk Müslümana kader değildir. Ne demek fakirlik güzeldir demek?" 

Oysa bırakın kızını, torunu yaşındaki kızla evlenen, bir üniversite rektörlüğü, 6 fakülte dekanlığı vekaleti, alkol satılan lüks oteli ve tv kanalları, sempozyumlar üzerinden yılda milyonlar kazanan Hatipoğlu bu ülke halkına fakirliğin güzel olduğunu anlatırken aç kaldığımız için şükretmemizi istiyor. Ben de Hatiopoğlu'na diyorum ki "Fakirlik bu kadar güzelse servetini bağışla, gel bizimle fakir ol" 

Şimdi, Hatipoğlu'mudur rol model yoksa millet evine ekmek götüremezken gramı 60 Euro olduğu söylenen kokaini pudra şekeri diye burnuna çeken Ayvatoğlu mu? 

Hani biz başta FETÖ olmak üzere cemaatçi yapılara savaş açmıştık. O halde nedir bu ülkedeki ihalelerin cemaatçi yapılanmalara verilmesi hali? 

Sever ya da sevmezsiniz. Halkın iradesi ile seçilen bir milletvekili dayak yiye yiye gözaltına alınırken gözlerimize soka soka devletin parasını çalan, geçmişinde tecavüzden sabıkalı belediye başkanı zevki sefa içindeyken çocuklarımıza adaleti, hukuku, helali, haramı nasıl anlatacağız?

FARUK AKBAŞ'IN İSYANI! 

Faruk Akbaş, geçenlerde "vakaların artmasının en büyük nedeni kongrelerdir. Neden çıkıp erkek gibi söyleyemiyorsunuz?" diye haykırdı. 

Şimdi, Şanlıurfa' da hiç kimse Akbaş'ın Recep Tayyip Erdoğan sevgisi ile Ak Partililiğini tartışamaz ama o birileri gibi yalakalığı değil doğruları söylemeyi tercih etti. 

Bizlerin Faruk Akbaş gibi partimi, liderimi seviyorum gerekçesinin ardına sığınıp soytarılık derecesinde riyakar olmayı değil, savunduklarımızın, sevdiklerimizin yanlışlarını söyleyebilmesi lazım. 

Faruk Akbaş haklıdır... Bilim kurulu bilimden uzaklaşıp yıkım kurulu olmuştur ülke için. Can alan ve dünyanın başına bela olmuş ölümcül bir virüsle ilgili aşağıdaki çelişkiler artık esnafı çileden çıkarmıştır. 

Coronavirüs:

1- Karı kocaya bulaşıyor ama partililere daha doğrusu Ak parti ve MHP'lilere bulaşmıyor! 
2- Hafta sonu bulaşıyor, hafta içi bulaşmıyor!
3- AVM'lerde bulaşmıyor ama küçük esnafta bulaşıyor. 
4- Gündüz bulaşmıyor ama gece bulaşıyor! 


Sizlere akıl karı olmayan birkaç kararı yazdım sadece zira bilim kurulunun önlem kısıtlaması adı altına imza attığı her karar ülkede esnafın belini kırmaktadır ve Faruk Akbaş adam gibi bu çelişkileri haykırmıştır. 

Aylık minimum 4-5  bin kira ödeyen, onlarca personel maaşı, SGK primi, stopajı, gelir vergisi, KDV derken yüz binlerce lira gideri olan esnafa 1.500 lira destek vermekle soruna neşter vurulamatacağını haykırmamız gerek. 

MÜLTECİ SORUNU! 

Ya taraf olursun ya bertaraf anlayışıyla sinmiş, kendi özgün haklarını vatan haini ilan edilme korkusuyla arayamayan ruh halindeyiz. Bu yüzden de ülkemizi ekonomik, ahlaki ve kültürel olarak hergün biraz daha zorlayan mültecilerin varlığı kadar onlara tanınan imtiyazlar da halkın tepkisine neden olmaktadır. 

Savaş mağduru din kardeşlerimize sahip çıkmak şanlı tarihimize yakışır elbette ama benim esnafım iflas ederken vergiden, askerlikten muaf üzerine maaş alan, sağlık, kira desteği verilen Suriyelilerin mesela Şanlıurfa ekonomisini ele geçirmelerinden rahatsızım. 

Tarih mültecilerin varlıklarını sürdürdükleri ülkelerde 

1- Zamanla mafyalaşma
2- Ekonomi de tekelleşme
3- Siyasi iktidarı ele geçirdiği örnekleri ile doluyken Suriyelilere tanınan aşırı imtiyazlar halk arasında haklı hoşnutsuzluklara neden olmakta ama korkudan kimse konuşamamaktadır 

DEDAŞ VE TİGEM ZULMÜ! 

Ekonomisinin büyük gelirini tarım ve hayvancılıktan besleyen Türkiye'de DEDAŞ ve TİGEM'in tarım ve hayvancılığı bitirme noktasına getirmesine dahi ses çıkaramaz hale geldik. 

İfade özgürlüğü denen bir şey kalmadı. Öyle ki torpil yaptığı, ihaleler de usulsüzlüklerle anılan bir milletvekili kendisini eleştiren sanatçıyı annesinin taziyesinde gözaltına aldırabiliyor. 

Bumudur adalet? 

Malum, Cumhurbaşkanımız sürekli ''bana Ömerleri getirin!'' der. Oysa bizler makamlarda liyakat yoksunu, ceberrut isimler görüyoruz! Ömerleri bulun demek yerine Ömerlerin ellerinden tutup makamlara atamakla kurtulacağız tüm sıkıntılarımızdan.

BÜTÜN MESELE SOYTARILARDA! 

Bütün mesele ve sorunlarımızın sebebi, soytarılık müesesesinin kabuk değiştirmesidir. Soytarılık adı altında kraldan çok kıralcılık yapanların her yanlışı alkışlamalarıdır. Bakın size soytarılığı anlatan bir misal vereceğim.

ALINTIDIR!

''Başarılı olabilmek için öncelikle insan yapısını tam olarak tanımak ve bilmek gerek.
Soytarılık  mesleki ilk önce Avrupa kıtasında ki krallıklarda ortaya çıkmış  Ve bu saygıdeğer mesleği icra edenler, her tür insan yapısına uygun formatları ile sarmaşık misali yer tutmuşlar her yerde.

Kimse onlara Padişah efendimizin en sadık bendesidir diyerek saldırmamış ve kötülük yapmamış.
 
Bu kadar Padişaha suikast yapılırken payitahta Sadrazamlardan bile yakın olan bu soytarılara neden mi kimse dokunmamış? Bunların hiç biri, izzet, ikbal gördükleri bu soytarılık sürecinde kendilerini “hükümdar yarısı” oldukları düşüncesine kaptırmamış, öyle hareket etmemiş ve hiçbir zaman kraldan daha çok kralcı da olmamışlar. İşte soytarıların uzun ömürlerinin, ahrete ecelleri ile taşınmalarının nedeni bu denli basit diyor yazarlar. Daha kısa bir ifade ile  “Soytarılar her zaman hadlerini bilmişler ve sonuçta bir soytarı olduklarını hiçbir zaman unutmamışlardır”

YA ŞİMDİKİ SOYTARILAR?''

Sn. Cumhurbaşkanım;

-Bilmelisiniz ki son yıllarda Ak Partinin aldığı oyların yüzde yetmişi, sekseni sadece şahsınıza olan teveccühün ürünüdür...

Evet, bu halk sizi seviyor ve fakat etrafınızı saran, şahsınızla halk arasında aşılmaz duvarlar ören bir takım isimler maalesef sizi yanılıyor ve halkın gündeminden uzak tutuyor.

Sn. Cumhurbaşkanım;

Artık yoksulluk değil açlık snırına dayanan halkımızın gerçek gündemi amiraller, imamlar, Ayvatoğulları değil, ekmek kavgasıdır, adalettir...

Halkımızın gündemi pandemiyle beraber iflas etme noktasına gelen esnafın içler acısı halleridir.

Halkımızın gündemi DEDAŞ ve TİGEM'in tükenme noktasına getirdiği çiftçiler, köylülerdir...

Halkımızın gerçe gündemi madde bağımlılığının uçuruma sürüklediği gençlerdir ve yerlerde sürünen, rant kapısına dönen eğitim, sağlık sektörünün çökmesidir.

Halkımızın gerçek gündemi işsizliktir ve lütfen tüm muslukları kendi çıkarlarının akarına çevirenleri değil, eskisi gibi halkın arasına girerek halkı dinleyin. Yoksa soytarılık ruhunu yalakalıkla karıştıran güruhların yarattığı kutuplaşmalar hepimize zarar vermeye devam edecek.

Ülkemi, milletimi renkleri, ideolojileri, dini, ırkını ayırmakssızın seviyorum ve ben de Faruk Akbaş gibi yalak souytarı olmayı reddedip gerçekleri hür vicdanımla haykırıyorum. Yorulduk, çok yorulduk...