ŞANLIURFA KAMUOYU GERÇEKLERİ BİLMELİ!
Tarih, hayat hikayeleri, mucizevi başarıları ile imkansız denileni başaran bir çok insanı not düşmüştür bağrının tozlu sayfalarına.
Ve tarih yeryüzündeki en büyük silahın, karşı konulamaz gücün insanoğlunun hür iradesi, azmi olduğunu sayısız örnekleri ile doludur.
Gerçek şu ki insan olduğumuz halde insanın yeryüzündeki en kudretli, değerli varlık olduğunu unutuyoruz. Tıpkı insan olmanın gereği birçok duyguyu, güzelliği unuttuğumuz gibi.
Bir insan isterse, istediği için de mücadele ederse başaramayacağı hiç bir şeyin olmadığına inanmışımdır daima. Ve öyledir de...
Mesela yalın ayak, yarı aç, açıkta Karacadağ eteklerinde sürü otlatan yoksul köylü gencimin yarının profesörü, bilim adamı, valisi, vekili, belediye başkanı, büyük yazarı, sanatçısı, bakanı olamayacağını kim iddia edebilir?
Bugün kirasını ödeyemeyen adamın yarınlarda binlerce işçiye ekmek kapısı olacak fabrikalar sahibi olamayacağını nasıl iddia edebilirsiniz?
Kıt kanaat geçinip, yurtlarda yatılı kalan bugünün yoksul öğrencisinin yarın bu ülkeyi yönetemeyeceğini iddia edebilir misiniz?
Bunlar ve benzeri sayısız ihtimal yazabilirim size. Sayısız masalsı başarı öyküleri yazılıdır hayatın not düşüldüğü tarih kitabında.
Demem o ki; çalışır, azmeder, istikrar ile mücadeleye devam ederseniz gelecekte belediye başkanı, vali, milletvekili, bakan, cumhurbaşkanı, zengin, büyük akademisyen, sanatçı olabilirsiniz evet ama insan olmak başka şeyler de ister.
Vicdan gibi...
Merhamet gibi...
Adil olmak gibi...
Hakkı, hukuku bilmek gibi...
Paylaşmak, bölüşmek gibi...
Anlamak ve düşene el uzatmak gibi...
Benim ülkemde her şeyi devletten beklemek gibi kötü bir huyumuz var evet ama mesela belediye başkanı olmak devlet adına o şehre yol, su, kanalizasyon, park, bahçe yapmak mıdır sadece?
Mesela dünyanın en zengin topraklarının yoksul çocukları olmak ne kadar yakışıyor Urfama?
Mesela mevsimlik işçiler dramının yarattığı acılara bir nebze de olsa merhem çalmak, en azından mücadele edip bir şeyler yapmak değerli değil midir?
Mesela anne babası yoksul olduğu için okula gidemeyen bir öğrenciye umut kapısını aramak bir köy yoluna asfalt dökmekten değersiz midir?
Mesela israfa, yolsuzluğa bent vurup belediyenin kaynaklarını halkın yararına işler haline getirmek park yapmaktan değersiz midir?
Şükürler olsun ki ben işte tam da böyle bir Büyükşehir Belediye Başkanı ile çalışıyorum aylardır.
Milletvekili, AB Komisyon Başkanı, milletvekili ve şimdi de Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamlarının tüm hayatı boyunca vicdanından, adaletinden zerre toz alamadığı bir başkanla yani.
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi 31 Mart sonrası halkın her bir kuruşunun halkın hizmetine sunulduğu bir yönetim modeline kavuşmuştur.
Bir tas çorbaya katık edecek kuru ekmeği bulamayanların yoksulluğun altında inlediği şehrimde belediyenin kesesinden şatafatlı hayatlar sürenlerin saltanatına son veren, maaşını yoksula bağışlayan, torpile son veren bir başkanım var artık.
Gidin tüm ülkeyi dolaşın derim. Parti ayırmaksızın tüm belediyelerin sokaklara astırdığı afişlere bakın. Yoksula aş, köylüye yol, su olacak parayı kendi fotoğraflarının afişlerine, reklamına yaptırmayan tek başkan bizim başkanımızdır.
Yerel veya ulusal medyaya para akıtıp kendini öven haberler yaptırmayan tek başkan bizim başkanımızdır.
Uzun yıllardır Büyükşehir üzerinden büyük nemalanan ama şimdi maması kesilen bir kesimin yalan, yanlış bilgiler ile Şanlıurfa halkını sosyal medyada zehirlediği zamanda yeni, modern ve yaşanılabilir bir Urfa yaratmak için dev projelere hazırlanan bir başkanımız var.
Bakınız, Mehmet Kasım Gülpınar "Urfaya gelen ağlar giden ağlar" gerçeğini "Urfaya gelen ağlar ama giden gittiği için göbek atar" utancına imza atanların enkazını kaldıracaktır.
Evet, Urfa artık buradan giderken ağlanacak şehir olmaktan çıkmıştır. Rant için, ihale için, yolsuzluk için çıkardılar...
Emin olun ki sosyal sorumluluk anlamında en vicdanlı hizmetler Gülpınar döneminde halkın hizmetine sunulacaktır.
Dedim ya, rantı kesilenlerin iftiraları bitmeyecektir, algıları da. Son iftiraları da Zeynel Abidin Beyazgül başkan döneminde hizmete sokulan sosyal donatılar da yapılmak istenen düzenlemeleri karalamak.
Eski il başkanının bitiremediği için TOKİ tarafından teslim alınamayan ve o dönem 12 milyon eksiği olan Eyüp Nebi Sabır Evleri bir sosyal donatı değil, akıl karı olmayan ve belediyenin sırtına yüklenen bir kamburdur mesela.
Şehrin çok değerli arazileri ile takas edilen bu evler amacının çok dışında kullanılmıştır. Kaldı ki kimsenin gitmediği, ticari veya manevi anlamda anlamda hiç bir getirisi olmayan bu evler bugün satılamaz haldedir.
Benzer sorunlar Hobi Evleri ve Çatak da yer alan Bungalov Evleri içinde geçerlidir.
Fakat bugün üzerinde durmak istediğim asıl konu sosyal medyada ajite edilerek, çarpıtılarak kamuoyuna sunulan sosyal evler meselesidir.
Elbette tamamen iyi niyetle açıldığına inandığım bu evler eşleri tarafından terk edilen, hiç bir geliri olmayan, tacize uğramış sığınacak yerleri olmayan kadınlarımızın barınması için yapılmıştır. Kim düşünmüşse Allah razı olsun.
Sizlere sosyal medyada "vay efendim kış günü fakir fukara, çaresiz kadınları, aileleri evlerinden zorla attılar" yaygarasının öyle olmadığını resmi veriler üzerinden anlatacağım ama önce bir insan olarak gerçekleri anlatmak istiyorum.
1- Eşinden ayrıldığı ve hiç bir gelirinin olmadığını beyan ederek Zeynel Başkandan evin anahtarını alan bir hanımefendinin her akşam bir ilçe belediyesinde çalışan eşi ile evin bahçesinde çay keyfi yapmasını, eşini eve almasını ve ayrıca kendinin de çalışmasını nasıl yorumlayacağız?
O ve eşi belediyenin evinden ücretsiz yararlanırken yalan, dolan ile ya gerçekten eşinden şiddet gören, çocuklarına ekmek bulamayan, kış günü yakacak bir şeyi olmadığı için üşüyen bir annenin ahını nasıl kaldıracağız?
2- Kimsenin zorla evden atılmadığı gerçeği ortada iken salt yalan üzerinden oturdukları evlerden çıkmamak için yerel ve ulusal basına demogoji dolu mesajlar atanların niyetlerini sorgulamak gerekmez mi?
3- Bunca yoksul, sığınacak kadınınımız varken karı-koca çalışan çiftlere bu Evleri vermek ne kadar ahlaki ve vicdanıdır?
ŞANLIURFA KAMUOYU BİLMELİDİR Kİ GERÇEKLERİN ÜSTÜ ÖRTÜLEMEZ!
Eminiz ki tamamen iyi niyetle ve zorda olan ailelerimiz, kadınlarımızın açıkta kalmaması için hazırlanan sosyal donatılara yerleştirme maalesef seçim öncesinde herhangi bir sorgulama yapılmadan, beyan üzerine ve aceleyle gerçekleştirilmiş yine ve maalesef farklı ve torpile dayalı ilişkiler üzerinden gidilmiştir. Oysa adı üstünde sosyal konut ve ihtiyacı olanların hakkıdır. Yalancıların, torpili olanların değil.
Söz konusu sosyal konutlar, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki olan BELTAŞ A.Ş. bünyesindeki bir binada yer almakta olup, toplamda 18 daireden oluşmaktadır. Bu dairelere 16 aile yerleştirilmiştir. Ancak yerleştirme süreci ve bina ile ilgili ciddi sorunlar tespit edilmiştir:
1. Altyapı Eksiklikleri:
2. Binada elektrik, doğal gaz ve su abonelikleri bulunmamaktadır. Ayrıca binanın iskanı da yoktur.
3. Demirbaş Eşya Durumu: Vatandaşa teslim edilen demirbaş eşyalar herhangi bir zimmet kaydı tutulmadan verilmiş ve konuttan çıkan bazı kişiler bu eşyaları yanlarında götürmüştür.
4. Güvenlik Eksiklikleri: Binada güvenlik kameraları bulunmaması nedeniyle, çevre binalardan gelen şikayetler artmış ve binada gayri ahlaki durumların yaşandığına dair iddialar öne sürülmüştür. Şikayet dilekçeleri tarafımıza ulaşmış olup, yangın çıkarma gibi ciddi olayların meydana geldiği bildirilmiştir. Bu sebeplerle binaya güvenlik kameraları takılmış ve gerekli tedbirler alınmıştır.
5. Yerleştirme Kriterlerine Uyumsuzluk: Konutlara, kriterlere uygun olmayan bazı kişilerin yerleştirildiği tespit edilmiştir. Belirlenen kriterlere göre, konutlara yalnızca dul, kimsesiz ve herhangi bir geliri olmayan vatandaşların yerleştirilmesi gerekirken, bu şartları taşımayan kişilerin de konutta ikamet ettiği görülmüştür.
Söz konusu durumlar, planlama ve uygulama eksikliklerinin bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Kamu kaynaklarının etkili ve verimli kullanımını sağlamak, aynı zamanda vatandaş memnuniyetini temin etmek adına, bahsi geçen sosyal konutların boşaltılması uygun görülmüştür.
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi olarak, sosyal yardım projelerimizin şeffaf ve adil bir şekilde yürütülmesini sağlamak ve benzer sorunların tekrarlanmasını önlemek için gerekli tedbirleri almaya devam edeceğimizin bilinmesini kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.
Milletvekili ve Büyükşehir Belediye Başkanı maaşını yoksul öğrencilere bağışlamış, ömrü hayatı boyunca ve asırlardır on binlerce insana sayısız yardımlarda bulunmuş bir ailenin evladı olan Mehmet Kasım Gülpınar'ın başkanlığını yaptığı Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nin kış ortasında ihtiyaç sahibi, çaresiz, perişan insanları sokağa attığını iddia etmek tek kelime ile rantını kaybedenlerin çaresiz çırpınışlarıdır.
50 yıldır yapılmayan alt ve üst yapı çalışmalarının yarattığı kronik sorunlara neşter vurmak için cesaret ile kazılmadık yer bırakmayan ve en icra mezralara bile yol gitmesi için talimat veren bir başkan ile yönetimini şehri köstebek yuvasına çevirmekle itham etmek "biz hizmete alışkın değiliz. Biz ranta alışkınız" diyenlerin çığırtkanlığından başka bir şey değildir. Zira kazı varsa çalışma vardır gerçeğini bile görmek istemediler.
Şanlıurfa Kamuoyu müsterih olsun. Hemen her gün başka bir yalan üzerinden yaratılmak istenen kirli algılara rağmen Mehmet Kasım Gülpınar memleketini yaşanabilir ve yeniden ama bu kez gelinmek istenen, ayrılırken de ağlanacak harika bir şehir haline getirecektir.
Sevgi ve saygılarım ile.