KASIM KAPTAN NEREDESİN?

Ekrem Arpak
ABONE OL

KASIM KAPTAN NEREDESİN!
Bugün siz değerli okularıma belki de çoğunuzun bildiği kısa bir fıkrayı anlatacak ve o fıkra üzerinden bir çağrıda bulunacağım.

Fıkra bu ya; uçak Yeşilköy'den yeni kalmış, Bakırköy Akıl Hastanesi üzerinden geçerken kaptan pilotun anonsu duyuldu.

-Ladies and gentlemen, dear children. Welcome to our Istanbul-Sanliurfa expedition. (Ne saçmalıyorum yahu. Daha doğru dürüst Türkçe konuşamıyor, Kürtçe anlaşamıyor, Arapça koklaşamıyoruz. Bu İngilizce nereden çıktı?)

Başa alıyorum efendim. Evet, kaptan pilot klasik sefer anonsunu yapıyor, yolcular aslında çokta tınlamıyorlardı derken kaptan birden kahkalar atmaya başladı. Yardımcı pilot, hostes ve tüm yolcular şaşkınlık içinde kaptanın kahkahalarını dinledi bir süre ama hostes daha fazla dayanamadı ve sordu:

-Kaptan bu kadar gülecek ne var, ne oldu?

Kaptan pilot bir anda durdu ve gururla şu cevabı verdi:
-Başhekim hastaneden kaçıp uçak kaçırdığımı öğrenince kim bilir nasıl şaşıracak...

Fıkra bu ya; Airbus A380 model ve 850 yolcu kapasiteli uçakta 800 yolcu Şanlıurfalı, diğer kalanları da yine yolcular arasında yer alan Kasım adındaki usta bir pilot, siyasetçi, aristokratın büyük mücadelelerle şehrine kazandırdığı doktorlar, hakimler, savcılar ve diğer meslek guruplarından oluşuyordu.

Kaptan Pilotun bir hapishane kaçkını olduğunu öğrenen Urfalı gazeteci dehşete düştü ve derhal uçağın kontorlünün yardımcı kaptan pilota verilmesi gerektiğini, aksi halde birkaç dakika içerisinde yere çakılacaklarını söyledi. Hostes hemen araya girip, yardımcı pilotun da hapishaneden kaçan bir akıl hastası olduğunu söyledi.

Gazeteci tereddütsüz bir şekilde:

-Korkmayın! Dedi yolculara. Hemen ardından ön sıralarda oturan Kasım Beyi gösterip:
-Aha! Rotamızı en iyi belirleyecek ve bizi Şanlıurfa GAP Havaalanına indirecek isim. Dedi. Yolculardan birisi:

-İyi de, biz çoktan rotamızdan ayrılıdık. Hatta şu anda belki de izinsiz bir şekilde başka bir ülkenin hava yollarına girmiş ve hava kuvvetleri tarafından düşman uçağı sanılarak vurulmak üzereyiz. Gazeteci yine sakin kaldı.

-Bu uçağı dünyanın herhangi bir ülkesindeki havaalanına güvenle indirecek kişi yine de o. Çünkü 7 dil biliyor, Avrupa ile ilişkileri iyi üstelik hepimizinden birisi olduğu için, bir yabancıya göre bizi kurtarmak için çok daha fazla çaba sarfedecektir. Dedi.

Arka sıralardan birisi ayağa fırladı:
-Olmaz kardeşim! Ben de Urfalıyım ve kendime bir Urfalı sayesinde ölümden döndü dedirtmem.

Bir diğeri sözü aldı:

-Ne yani; 800 Urfalı içinde bir tek o mu bizi kurtaracak bilgi birikimine sahip? Verin bakayım uçağı bana, bakın nasıl da indiriyorum...

Gazeteci uçağın kontrolünü isteyen Urfalı yolcuya sordu:

-Ne mezunusun?
-İlkokul
-Hayatında at arabası kullandın mı?
-Hayır!
-Ulan yavşak o halde ne diye kaptan pilot olacağım diyorsun.

Tartışma devam ederken uçak hızla irtifa kaybediyordu. Uzun süren tartışmalar sonrasında 800 Urfalı yolcu şu karara vardılar:

Bir Urfalı tarafından kurtarılmaktansa başka bir memleketin delisi tarafından düşürülen uçakta feci şekilde ölmek daha iyiydi.

Uçak Marmara denizine doğru hızla irtfia kaybediyor, gazeteci hala Kasım bey devralmalı diyordu. Diğer yolcular, 

-Huzuru bozuyorsun! Diyerek uçaktan attılar gazeteciyi. İyi derece yüzme bilen gazeteci saatler süren kulaçlar sonrası yarı baygın halde sahile varmış ve kurtulmuştu. Sahile vardığında karşı dağın tepesinde şidetli bir patlama sesi duydu. Uçak dağa çarpmış ve kurtulan olmamıştı.

Efendim; gerçek hayatta memleketimi hızla irtifa kaybedip derin bir uçuruma veya bir dağa çarpak üzere olduğunu düşünüyorum.

Oldukça eski bir model olan Şanlıurfa uçağı defalarca kaçık olmasa bile bırakın kaptan pilotluğu, hostes olamayacakların havaya kaldırması yüzünden yıllardır düşme tehlikesi yaşıyoruz.

Motorlardan birisini şehre atanmış başka bir yabancı siyasetçi durdurmuş, kanatlardan birisini diğer bir yabancı. Bir başka yabancı yakıt almayı unutmuş havalanırken ve her seferinde mucize bir şekilde havada kalmışız ama mucizeyi bile tükettik...

İşte bu yüzden; kurban bayramına girmek üzere olduğumuz bu akşam buradan sevgili büyüğüm Mehmet Kasım Gülpınar'a sesleniyorum:

Bakmayın siz ilkokulu dahi okumamış, hayatı boyunca at arabası kullanmamış birkaç kaçkın sözde pilota. Her tarafı dökülmekte olan bu uçağı ancak senin bilgi birikimin, rehberliğin, vicdanın ile sağlık bir zemine indirebilir sonrasında gerekli bakımlarının yapılması ile yine senin kaptan pilotluğun ile güvenli bir şekilde havalanabiliriz.

O yüzden sakın bırakma bu uçağı zira senden başka aklı başında kaptan pilotumuz yok bizim. Tıpkı her seferinde akıl hastanesinden kaçan kaçkınlardan bile daha kötü pilotların bu şehre bir şey kazandırmayacağını söyleyecek yüreğimizin olmadığı gibi...

Sevgili Dostlar, yeryüzünde tek bir çocuğun bile acı çekmediği, aç, açıkta kalmayacağı, aşkın, barışın, kardeşliğin, adaletin hüküm süreceği aydınlık dolu yarınlarda nice bayramlarınız olması dileği ile kurban bayramınızı tebrik ediyor, sevgiyle selamlıyorum.