GÜLPINAR & KİMLİKSİZ NOTALAR VE RİYA DEDİĞİN!
NOTALAR & VİZYON VE GERÇEĞİMİZ!
Dün başkent Ankara Şanlıurfa adına tarihi bir akşama tanıklık ederken, Şanlıurfa türküleri 12 eserlik albüm ile adeta evrensel kimliğini kazanmayı doyasıya kutladı.
Fikir babalığını AB Uyum Komisyonu Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar'ın yaptığı, çok değerli iki sanatçımız ve müzisyenlerin uzun zamandır büyük emek verdikleri projenin galası oldukça görkemli geçti.
Bu gecenin şehrimiz için anlam ve önemine geçmeden geceye dair bir düşüncemi paylaşmak isterim. Her bağlamda bir ilk olan galada birkaç küçük eleştiri yapılabilir.
Birincisi, böyle görkemli bir gala için salon seçimi bence yanlıştı zira kapasite gösterilen ilgiyi kaldıramadı.
İkincisi Şanlıurfal'ılar olarak nerede program yaparsak yapalım, bir türlü protokol düzenini oturtamıyor ve de ulusal ile yerel basına hak ettikleri ilgi ve nezaketi gösteremiyoruz. Bunlar dışında kusursuza yakın bir galaydı diyebiliriz.
NOTALARIN DİLİ YOK!
Şu fani dünyada dili, dini, ırkı, kimliği, mezhebi, rengi olmayan 3 şeyden biridir müzik. Diğer ikisi de futbol ve aşktır.
Özellikle futbol ve aşk denen duygu da mantık aranmaz ama müzik öyle değil. Müzik ruhun gıdası denen ve fakat son demlerde dımtıs, basmakalıp boş tınılar, duygu yoksunu, argo sözlerle içine edilen bir sanat şekli.
GÜLPINAR'IN VİZYONU!
İşte tam da bu yüzden Mehmet Kasım Gülpınar 8 Kasım akşamı başka hikayeye imza atarak çıkıyordu karşımıza.
Bizler henüz kendi aramızda sevgi dilini çözememiş, giderek turizmin elinde oyuncak haline gelen sıra gecelerinde türkülerimizin canına okurken, Gülpınar Urfa türkülerine dün evrensel bir kimlik kazandırıyordu.
Hadi biraz daha açalım bu mevzuyu. Gülpınar'ın geleceğe dair öngörüsünden çıkan bu projeden sonra Urfa türküleri dünyanın herhangi bir yerinde, tek bir Urfalı'yı bırakın; Türkiyeli'nin olmadığı müzikal bir etkinlikte aslına uygun icra edilebilecek.
Tarihin sıfır noktasından günümüze salınan türkülerimiz böylece sadece Urfa sıra geceleri veya lokal bazda icra edilmeyecek yani. Evrensel kimliği ile milyarlara ulaşmış olacak. Pek tabii bu proje aynı zamanda milyonlarca dolar harcasanız yapamayacağınız bir tanıtımın öncülüğünü de yapmış olacak.
Düşünsenize, dünyaca bir tenorun veya bir şarkıcının bu türkileri seslendirdiğini...
8 Kasım akşamı aslında bize Gülpınar'ın bir başka yüzünü gösteriyordu. Feodaliteye, nepotizme, kirlenmiş ve rant kokan vıcık vıcık, samimiyetsiz ilişkilere saplanmış; geçmişinin kadim zenginliklerinden bir haber ama geçmişini cehaletle kutsayan memlekette yarına dönen yüzüyle tanıştık yani.
Benim için şaşırtıcı değildi elbette lakin salonda şaşıranları görmekten de büyük keyif aldığımı itiraf etmek isterim.
GÜLPINAR VİZYONU!
Gelin Mehmet Kasım Gülpınar vizyonunu ele alalım ve Gülpınar'ın neden bu coğrafyada fark yarattığını birlikte anlayalım.
Malum, ülke olarak art arda gelecek ve özellikle Ak Parti ama aslında bütün siyasi partiler için kritik öneme sahip iki seçimin arefesindeyiz...
Kim ne derse desin; Ak Parti'den Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapılmayacağını anlayan Fakıbaba'nın istifası, ardı sıra oluşan dalga bize gösterdi ki; Şanlıurfa siyasetinde dava bilinci, sadakat, cesaret, bireysel hedefler değil, halkın hedefleri için yürüyen isimler artık nerede ise yoklar.
Şunu açık yüreklilikle ifade etmek isterim ki; Şanlıurfa Ak Parti'de siyaset yapmış, yapan ve yapmaya aday birçok ismin ne bu şehri ne de Ak Parti'yi temsil etme yeterliliği olmadığı gibi, bütün meseleleri iktidarın gücünden nemalanmak, makamları üzerinden rant elde ederek köşeyi dönmek...
Bu yüzdendir ki; Şanlıurfa'daki kurumlarda liyakat yerlebir olmuş, kurumlar bağnaz, akraba ekseninde dönen birer bataklığın içine hapsedilmiştir.
Uzun süredir Şanlıurfa'da kitlesel sorunların çözümü noktasında ortaya proje koyan siyasetçimiz olmadığı gibi, bilakis sorunların çoğalmasının yanı sıra adaletin, hak hukukun, vicdanın, kul hakkının, siyasi etiğin yok edildiği bir sürece imza attılar.
Bu süreç maalesef birilerinin işine geldiği için de sürekli dışarıdan ağabey arayışı ile zavallı bir tükenmişliğe dopru ilerliyoruz.
Tamda bu noktada Mehmet Kasım Gülpınar ismi ön plana çıkıyor. Yakinen bildiklerimin dışında aldığım duyumlar bize bir kez daha gösteriyor ki; yine aday adayı rekorları kıracağız ve yine adaylık için birbirini satmalar, rüşvet batağında dönecek milyonlar, ahlak yoksunu bel altı operasyonlarla dolu 1 yıl geçireceğiz.
Hal böyle iken bir bakıyorsunuz ki Gülpınar ulusal bir kanalda ''Ardımızdan gelenlere yol açmak gerek bazen ve ben milletvekili adayı olmayı düşünmüyorum...'' Diyebiliyor.
Yıllardır bilirim ki, özellikle Şanlıurfa merkez siyasetinin Gülpınar'ı Siverek'e hapsetme, önünü kesme ve de engel olma yönündeki tüm çabalarına rağmen her defasında yarına dair vizyonel projeleri, eylem ve söylemlerinin yanı sıra coğrafya halkında şahsına dair bitmeyen sevgi, saygı ve güvene sahip olmak ancak Mehmet Kasım Gülpınar'ın başarabileceği onurlu, cesur, dürüst ve çağdaş bir siyaset anlayışı yani vizyonun ürünüdür.
SALONDAKİ RİYAKARLIK!
Elbette salonun yetersizliği, protokolde yaşanan ufak tefek sorunları ile 8 Kasım akşamını eleştirebiliriz ama Mehmet Kasım Gülpınar'ın vizyonu o akşam bizlere bir şeyi daha gösterdi, riyakarlığın bu şehirde hakim bir anlayış olmaya başladığını.
İsim vererek bu anlamlı geceyi kısır polemiklere indirgemeyeceğim ama Gülpınar'ın Sn. Cumhurbaşkanı ile görümesinin yansımaları vardı o akşamda...
Düne kadar ortalıkta görünmeyen, hatta aralarında olur olmaz isimlere ''Gel Urfa'ya ağabeylik yap'' diyecek kadar zavallı düşünenlerin koşa koşa etkinliğe gelmesi bu riyakarlığın resmiydi.
Gülpınar ise bütün bu kirlenmiliğin içinde o akşam yine tertemiz parladı ve sadece şehre, coğrafyaya değil; tüm ülke siyasetine özel bir isim olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
Mesele türküler değildi elbette. Kaldı ki, miktofon görse bomba sanacak bazı siyasilerimiz arasından çıkıp böyle bir projeye imza atmak bile başka bir hikayeydi ya; mesele Gülpınar'ın asil duruşuydu.
Gerçek şu ki; seçim sonuçları ne olursa olsun; Gülpınar tüm siyasi partilerin kendi safhında bulunmasını isteyecekleri tek Şanlıurfalı siyasetçi kimliğini ortaya koymuştur.
Bugün siyasi parti kimliğinden bağımsız, kendi oylarıyla meclise girecek tek Urfalı milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar'dır ve bunu artık Cumhurbaşkanı Erdoğan'da, Ak Parti kurmayları da bilmektedirler.
Mecliste olmasa dahi, Şanlıurfa coğrafyanın doğal lideri, ağabeyi olan Gülpınar'ın Sn. Cumhurbaşkanı ile bir saat on beş dakika başbaşa görüşmeleri umarım ki derin bataklığa sürüklenmiş memleket siyaseti ve aynı zamanda sevginin unutulduğu ülke siyaseti için doğru zamanda doğru ve güzel meyveler verir. Aksi halde memleket adına bizi daha kötü günlerin beklediğini biliyorum...