FİLM GİBİ URFA'NIN KONUŞANLARI!
İnsan bazen susmak ve hiç konuşmamak istiyor ama yine de duramıyor... İte kaka yürüdüğün yollarda biriktirdiklerin yürek sandığından taştığında, bent vuramıyorsun kelimelere ve diline duvar öremiyorsun işte.
Şanlıurfa’yı ve bu toplumu anlamak o kadar zor ki... Tüm zorluklarına katlanıp sevdiğinde, her seven misali sevdiğin için doğruları söylediğinde, ötekileştiriliyor, köyden köye kovuluyorsun sonra bir bakmışsın ki; bir zamanlar senin dilinden döküldüğü için ekmeğine kelepçe vuranlar veya hiç duymayanlar senin söylediklerinle çıkıyorlar meydana. Kahraman oluyorlar...
Evet, bu aralar özeleştiri mi desem, vicdanların orta yerinden çatlaması mı yoksa bir yerlere mesaj, şahsi gelecek kaygısı mı bilmem ama ‘’Bir konuşursam’’ iddiasını aşıp konuşma furyası başladı. Şanlıurfa özelinde tüm acı gerçekliğimizin yani benim 6 yıldır dile getirdiğim için bu şehrin Ak Parti milletvekilinin yargıya baskıyla beni mahkûm etmeye çalıştığı gerçekleri Ak Parti MKYK Üyesi ve önemli simalarından İstanbul Milletvekili Metin Külünk söyledi. Hem de söyleyiş...
İşe iç muhalefet veya yerli yabancı gözüyle değil de objektif bakıldığında, Metin Külünk’ün aslında son 20 yılda yaşanan gerilemeye rağmen Şanlıurfa’nın geleceğini inşa edecek şeyler söylediğini görürsünüz.
Külünk, anlaşılabilir, pratiği az biraz emek, çokça vizyon ve kişisel değil toplumsal çıkarların öne alınması ile Şanlıurfa’nın gelecekte yeni bir Halep olabileceğini söyledi. Ortadoğu ticaretinin cazibe merkezi bir Şanlıurfa tablosunu koydu önümüze ama yiğitçe, gocunmadan özeleştiri mekanizmasını devreye sokarak.
İsterseniz Külünk ne demişti bir hatırlayalım:
Sokaktaki vatandaş il ve ilçe teşkilatından şikayetçi!
Metin Külünk gibi Ak Parti’nin ağır toplarından birisinin sokağın sesine ses vermesi ve böyle bir gerçeği masaya koyması elbette çok ama çok değerliydi. Elbette hepiniz gibi Külünk’ün bu açıklamasının ardından Ak Parti il ve ilçe teşkilatının bu sorunun çözümü için sahaya inmesini ve Külünk kadar olmasa da özeleştiri yaparak hatalarını düzeltmelerini bekledim.
Nerdeee!
Külünk gibi bir ismin halktan yana koyduğu tavır ve doğru duruşu takip etmesi gerekenler tam tersine ciddi rahatsız oldular. Bu rahatsızlıklarını hiç utanmadan şahıma iletip Külünk’e ağır eleştiriler yöneltmemi talep edenler bile oldu. Ağır mevzu... Biz dönelim Külünk sonrası neler yaşandığına.
Ak Parti il başkanımız Sn. Abdurrahman Kırıkçı Sn. Külünk’ün bu değerli söylemlerinden o denli duygulanmış olacak ki; kendine iyiden iyiye şiire adadı. Bir başkan yardımcısının sahibi olduğu iddia edilen internet sitesi neredeyse her gün Kırıkçı’nın buğulu sesiyle okuduğu şiirleri Urfa’nın kurtuluşu Kırıkçı’yı da masal prensi gibi anlattı.
Sanırım Külünk sonrası şehrin, vatandaşın, esnafın, çiftçinin sorunlarını şiirlerle çözen, Kırıkçı sonrasında büyük bir KEDİ-SEVER olarak çıktı karşımıza. Malumunuz, az biraz ses sanatçılığım vardır. Sn. Kırıkçı’nın kedi-severliliği öyle sunuldu ki; Anadolurock tarzı MİYAV MİYAV adlı bir eser yapacağıdım az kalsın.
Benim ki Latife tabi. Latifeyi ciddiye alıp beni bu kez Latife’ye âşık olmakla suçlamazlar umarım ????
Yani-si, Külünk’ün dile getirdiği teşkilat başarısızlığı ve vatandaşın memnuniyetsizliği Kırıkçı ve yönetiminin umurunda olmadı. Pardon, Ankara’da Sn. Numan Kurtulmuş’a mızmızlanma iddiası ve bazı yerel basın mensuplarına Külünk’ü eleştirin operasyonu dışında.
Ne demişti Külünk?
Bizim parti olarak Şanlıurfa’da yeni bir dinamizm ile Cumhurbaşkanımızın davasını zirveye çıkarmamız için yerel yönetimlerin ve teşkilatların sokağa inmesi, vatandaşın yanında durması gerekiyor.
İneni duyanınız var mı?
Sn. Külünk’ün söylemleri ve kısa gelecekte pratiğe dökeceklerine olan inancımla bir kez daha kendisine teşekkür ederek diğer konuşanlara geçmek isterim ama yüksek müsaadeleriniz ile Şanlıurfa’nın tıpa tıp benzemeye başladığı bir başka mevzuyu karalıyorum.
TELEVİZYON VE DİZİ DÜNYASINA DÖNDÜ ŞANLIURFA!
Basit, aşkı, sevdayı, dostluğu, toplumsal değerleri reyting uğruna ayaklar altına alan; abartılı ve özellikle aile yapımızı günden güne dejenere eden diziler resmen ahlaki yapımızın altını dinamitlemeye devam ediyorlar. Bu uğurda eşini ve çocuklarını terk edip, kızı yaşındaki ile aşk yaşayan adam profilleri yazılıyor senaryolara ve büyük beğeni topladı diyorlar...
'’İnançlar alay konusu olmuş, en önemlisi de saygı yok olmuş. Eski Yeşilçam kıymetlilerinin böyle yapımlarda yer almaması gayet normal.’’ demiş efsane oyuncu Perran Kutman. ‘’Eski filmler AİLE olmayı öğretirdi... Şimdi ki filmler ve diziler; nasıl ayrı yaşanır, nasıl eş aldatılır, aile düzeni nasıl bozulur, kadına şiddet nasıl yapılır, küçük yaşta eline nasıl silah alınır, cinayetler nasıl işlenir ...... ne yazık ki artarak varlığını sürdürüyor... Geldiğimiz nokta ürkütücü...Bu nedenle, bizlere çok büyük görevler düşmektedir. Toplumsal değerlerimizi hiçe sayan filmlerin ve dizilerin kaldırılması gerekiyor.
Ayıya dayı demek bizde vardı da utanmadan basamak ve para uğruna babası yaşında adamlara aşkım demeye ne çok heveslilermiş kızlarımız. Hem de bunlar eğitimli düzgün dediklerimizden olunca vay cahillere... Gün geçtikçe bataklığa batıyoruz...’’ diyerek bitirmiş sözlerini.
Ülke olarak nasıl ki ahlaki değerlerimizi yerle bir eden, gençliği içi boş bir geleceğe hazırlayan dizileri izliyorsak; bin bir algı operasyonu ile oturdukları makamları kendilerinin ve ailelerinin çıkar bahçesine çevirenleri de onların ihale, nepotizm, torpil vurgunları ile bizleri sömürmelerini aynı boş gözlerle izliyoruz.
Liyakat ve vizyon yoksunu kimi siyasilerin bu şehre verdiği zararlar ile amcasının karısına âşık olan Behlül’ün verdiği zarar derecesi aynıdır emin olun. Kaldı ki; metresler, iğrenç ilişkiler bataklığına düşmüş Şanlıurfa’nın Aşk-ı Memnu dizinden veya kimin eli kimin cebinde, aile kutsallığının yerle bir edildiği dizilerden zerre farkı da kalmadı.
Çoğunlukla ucuz senaryolar, üç beş kuruşa satın alınmış birkaç sözde gazetecinin yarattığı algılarla sözde hizmet filmini izletiyorlar bizlere. Tarım ve hayvancılığın bitmek noktasına geldiği zamanda usta aktörlerimizin yalandan bereket kokan şiirlerini dinliyoruz.
YEMEDİ DEĞİL Mİ?
Biz dönelim kısa süre önce adeta ortalığı yangın yerine çeviren Ahmet Eşref Fakıbaba’ya...
-10 Aydır doku uyuşmazlığı yaşıyorum! Sanırım bu lafı bana vurdu! Çünkü kimse üzerine almak istemedi. Ben 10 aylık gazeteciyim ya, ben alayım üzerime dedim. Henek ettim lo...
Doğrusu, yanlışı ile Fakıbaba’nın ne söylediğini yeniden ele almanın anlamı yok. Ziyadesiyle konuşuldu. Burada mesele şu: Metin Külünk aslında Fakıbaba’dan çok daha net ve gerçekçi sözlerle üstelik muhataplarını alenen eleştirmesine rağmen mızmızlanmak dışında pek ses çıkaran olmadı. Ak Parti il başkanımız pek sevmez ama sokak jargonu ile ‘’Külünk’ü eleştirmek, tehdit etmeye kalkmak, sosyal medya da hakaret etmek yemedi değil mi?’’
Hoş, Külünk’ün umurunda bile olmazdı, hoş Külünk kısa gelecekte zaten söylediklerini pratiğe döküp neşteri vuracaktır ama merak ettiğim için sordum.
Malum bugün de Sn. Faruk Çelik’in açıklaması geldi. O da çok sert konuşacağını söylemiş.
Tek bir soruyla bitirmek istiyorum:
Arkadaş; madem bunları konuşacaktınız, ben konuşunca neden mahkemelere verdiniz, ekmeğimle oynadınız, inkâr ettiniz?
Ne değişti ha ne?