DİKKAT REZİL OLMAYINIZ!
Sosyal medya dediğimiz ve internet üzerinden ulaşılan mecralar insanoğlunun doğru bilgiye, belgeye en kısa yoldan ulaşımı sağlayan ve birbirimiz ile iletişim hızını maksimum seviyeye çıkaran mecralar olarak kuruldular. İşin aslına bakarsanız kişisel istisnalar ve devletlerin zaman zaman siyasi hamleleri dışında sosyal medyalar dünyada bu özelliklerini korumaya devam ediyorlar. Dünyada diyorum çünkü bizim ülkemiz ve özellikle ülkemizde Şanlıurfa'yı bu tanımın dışında tutmak gerek.
Öyle ya bizim ülkemizde doğru bilgi, belgeyi geçtim ötekileştirmenin, kinin, nefretin, yalanın, iftiranın, hakaretin içinde yer almadığı bir konuşma dili bile kalmadı artık.
Bu durum biraz ilkokul seviyesinde okuma yazması olan ama hayatta hiç bir meseleye, olaya, tarihe, güne, gündeme, ideolojiye, ekonomiye, eğitime, spora, sanata, bilime dair zerre fikri, bilgisi olmayan bireylerin de kolaylıkla ulaşmasından kaynaklanıyor.
Ama bir gerçek var ki sosyal medyayı asıl diplomalı cahiller, kurdukları rant düzenini korumak hatta büyümek isteyen gözü doymazlar istila etmiş durumdalar.
Sosyopatlar, psikopatlar, şizofrenler, tecavüzcü, tacizciler, hırsızlar, dolandırıcılar, ahlaksızlar, pornocular, tefeciler diye uzayıp giden aslında hukuki olarak suçlu ama sokakta, aramızda olduğu gibi sosyal medyada da olan bir kesim de var.
Kendi inandıklarını, ideolojilerini karşı tarafa empoze etmek için şiddeti dayayan, manyak derecede şövenist, jakoben, üstenci anlayışı ile insanın midesini bulandıran bazı sözde sağcılar, solcular, muhafazakarlar ve sosyal demokratlar...
Takım tutmayı artık rakip taraftara hakaret sayan bazı Fenerliler, Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar, Trabzonlular ayrı bir alem zaten.
Benden olmayan ötekidir, teröristtir, dinsizdir anlayışı beraberinde kültürel ve ahlaki bir yozlaşmayı sosyal medyaya da empoze ediyor evet ama en tehlikeli sosyal medya kullanıcıları eleştirmek için eleştiri yapan, anlamayan değil anlamak istemeyen cahil tiplerdir aslında.
Biz gelelim Urfa'da sosyal medyanın diline ve toplum üzerindeki etkilerine.
Hakikaten okuma yazması kıt gazetecilerin, konuşmayı beceremeyen bazı kanaat önderlerinin, iki kelimeyi bir araya getiremeyen bazı siyasilerin, solculuğu bilmeyen solcu, sağcılığı bilmeyen sağcı, muhafazakarlığı cuma mesajı atmak sanan bazı sözde dindarın, üç kuruşa şerefini satan kalemşörlerin, siyasetçi yalakalarının, ihale takipçilerinin, nepotistlerin, yalancıların, sapkınların, ırkçıların hüküm sürdüğü evlere şenlik bir sosyal medyamız var bizim.
Pek tabii böyle bir sosyal medya Şanlıurfa kamuoyunun herhangi bir konuda doğru bilgiye ulaşması önünde en büyük engel olmaya başladı.
Artık yuva yıkan, masum insanları intihara, esnafı iflasa sürükleyen, siyasi kaos yaratacak kadar azıtan bir de fake yani sahte hesap gerçeğimiz var Urfa'da.
Koca koca adamlar giyindikleri pantolondan, sakalından, bıyığından utanmadan kadın adı ile sayfa açıyor, iftira atıyorlar!
Herhangi bir meseleye dair zerre bilgisi olmayan bazı kadınlar salt like yani beğeni almak için toplumu gerekecek, bilgi, belgeden yoksun paylaşımları ile ilgi görüyorlar.
Geçen sosyal medyada buna benzer paylaşımlar yapan bir hanımefendiye sordum:
Gazeteci misin; hayır!
Akademisyen misin; hayır!
Bilim insanı mısın; hayır!
Siyasetçi misin; hayır!
Eğitimci misin; hayır!
STK Başkanı mısın; hayır!
Sanatçı mısın; hayır!
Yazar mısın; hayır!
Çizer misin; hayır!
Muhtar mısın; hayır!
Kaymakam veya vali; hayır!
E be kadın; ne b*kuna her konuda çok bilmiş, ukala bir tarz ile eleştiri yapıyor, insanlara iftira atıyor, ahkam kesiyorsun?
Sana ne? Dedi tabii. Tabii ki derdi şehir ve toplum değildi. Kırklı yaşlarına kadar kendi ailesinden bile ilgi görmeyen bir zevzeğin topluma kendini kabul ettirme "ben bir haltım" Deme çabası yani.
E ama değilsin arkadaşım. Zorlasam insan bile değilsin.
GÜLPINAR VE AÇILIŞ MESELESİ!
31 Mart sosyolojik devrimi ve Şanlıurfa halkının iradesi ile gerçekleşen büyük değişim sonrası şehrin sosyal medyasında peydahlayan yeni bir tür ortaya çıktı...
Kimisi sahte hesaplar azı gerçek kimlikleri ile eleştiri adı altında Büyükşehir'e saldırmaya kimisi de Mehmet Kasım Gülpınar vizyonu üzerinden mucize yaratmalı baskısına başladı. Oysa mucizeler sadece peygamberlere bahşedilmişti.
Bu türün bir kısmı eskiden Büyükşehir'den nemalanan, rantı kesilince köşeye sıkışmış yaralı kedi gibi tırmalayan diğer kısmı da harbiden cahil cüheladan ibaret.
Aslında hemen hepsinin zeka zorunu var ama dedim ya cahil ve köylü uyanığı olmak gibi tehlikeli bir yanları var.
Son yirmi yıldır bu şehre yapılmayan hizmetlere ve belediyenin üzerine karabasan gibi çöken rant düzenine dair tek eleştiri yapamayan bu güruh, bugün Mehmet Kasım Gülpınar'ın sihirli bir değnek ile sadece dört ayda devasa projeler üretmesi gerektiğini şehre fısıldıyorlar.
Sadece dört ayda Mehmet Kasım Gülpınar'ın
Büyük AVM'ler inşa etmesi,
Şanlıurfaspor'u Süper Lig'e çıkarması,
Tüm köy yollarını asfaltlaması,
İşsiz bir milyon gence iş istihdamı sağlaması,
100 yıldır yapılmayan alt ve üst yapıyı bitirmesi,
Otogarı şehir dışına taşıması,
Uçak seferlerini ayarlaması
Avrupa da madalya alacak sporcular yetiştirmesi,
Yeni İbrahim Tatlısesler çıkarması,
Büyük binalar dikmesi,
Dört mevsim çimleri, parkları yeşil ve temiz tutması,
DEDAŞ'ı yerle bir etmesi ve şehre ücretsiz enerji vermesi,
Herkesin taziyesi ve düğününe gitmesi,
Her gün tüm esnafı ziyaret etmesi,
Yurt dışından milyarlık hibeler alması,
Var olan 12 milyar borcu silmesi,
Kendini övmek için yerel ve ulusal basına para saçması,
İl sağlık ve eğitim müdürlüklerini işler hale getirmesi,
Ve her gün yüzlerce vatandaşı makamda ağırlaması gerektiği gibi insan doğasına aykırı tamamen yıpratmaya yönelik beklentileri şehre olması gereken gibi anlatıyorlar.
Dikkat ederseniz yukarıda saydıklarımın bir çoğunun belediye ile alakası dahi yok!
DEAŞ gibi milletvekillerinin, bakanların baş edemediği bir yapıyı Gülpınar'ın yıkması gerektiğini şehre empoze etmeye çalışan ahlaksızlar var.
İşin Şanlırufaspor kısmına girersem bu şehirde Şanlıurfspor diye bir şey kalmaz.
Uçak seferleri ile Büyükşehir'in ne alakası var mesela?
Mesela Büyükşehir Belediyesi iş istihdamı sağlayacak fabrika mı Holding mi arkadaş?
Peki bunu nasıl yapıyorlar?
Malumunuz, kısa süre önce Refah Sosyal Marketçiliği sloganı ile bir sosyal market açılışı yapıldı. Büyükşehir Belediye Başkanımız Sn. Gülpınar da orada şeffaf bir şekilde marketi anlattı.
Vay anam vay!
Efendim; Zeynel Başkan döneminde zaten açıkmış da, açılışı yapılan market nasıl kendileri yapmış gibi yeniden açılırmış da?
Bakın bu yaygarayı yapanların yarısı o eski marketten hakkı olmadığı halde fakir fukaranın rızkını evlerine götürenler kalan kısmı da bilgi, belgeye sahip olmadan eleştiri yapmış olmak için yapanlardı.
Sahi, bir makreti bir merkezi bir hizmet binasının açılış haberini yapmak ve bunu şova dönüştürmek o hizmetin yapıldığını mı gösterir?
Evet, öyle bir market görüntüde vardı. Gelin o markete dair birkaç bilgi vereyim size.
Bir kere sanki ihtiyaç sahiplerine gidecek temel gıda değil de gübre veya haşare ilaçlarının depolandığı dört duvara sosyal market demenin mantığı ne?
Çoğu tarihi geçmiş birkaç makarna, yağ tenekesi, şeker ve tuzun yüzde sekseni boş raflarda bulunan market mi olur?
İhtiyaç sahiplerine gitmesi gereken temel gıdanın bazı ihtiyacı olmayan kişilere gittiği yerde neyin sosyal marketi diyebiliriz?
Bakın Zeynel Başkanın seçimden sadece 10 gün önce adeta şova dönüştürülen gastronomi merkezi açılışı var.
Yahu Allah aşkına. Ben o merkezin iç mimarı ile yakın dost idim. Şimdi kamuoyuna soruyorum:
Dünya üzerinde mutfağı olmayan bir gastronomi merkezi inşa eden başka bir belediye duydunuz mu?
Aşçısı, garsonu, komisi, şefi olmayan gastronomi merkezinin açılışı yapıldı arkadaşlar.
O gün dağıtılan yemekler başka bir restauranttan sipariş edildi.
Üstelik merkezin klimaları, havalandırma sistemi dahil iç mimari ve dış mimari anlamında tonla eksikleri vardı.
Şöyle düşünün, bir retauranta gidiyorsunuz. Sipariş alacak garson yok, siparişinizin pişeceği mutfak yok. Personel yok. Peki, nasıl yemek yiyeceksiniz? Çok kolay, belediye bütçesinden başka bir restauranttan yemek siparişi ile.
Şaka mısınız?
Peki, Mehmet Kasım Gülpınar başkanlığında BELTUR Genel Müdürü Vedat Doğar ve genel müdür yardımcısı Aysel Göncü Hanımefendi ne yaptılar?
Önce mutfak eksiği tamamlandı. Sonra güler yüzlü, kaliteli hizmet verecek aşçı, garson ve komiler bulundu. Eksik havalandırma sistemi ve peyzaj işleri tamamlandı.
Kısa zamanda açılışı planlanan ve bölgenin en büyük gastronomi merkezi olacak bu tesis aynı zamanda uygun fiyat politikası ile her kesimin zengin damak tatlarını tadacağı ve yabancı ziyaretçilerimize şehrimize yakışır hizmet verileceği hale getirildi.
İşte ancak bundan sonra açılış yapılır. Atmaca gibi "vay zaten Zeynel Başkan bu tesisi açmıştı" Demeyi bekleyenlere duyurulur. Gülpınar öncesi ve sonrası bu tesisin halini paylaşırım rezil olursunuz.
Benden söylemesi
İşte bu yüzden derim ki herhangi bir konuda bilgi, belge olmadan yazmayınız. Zira işin ucunda rezil olmak da var.