BASURUN MU AZDI ÜZÜLME SURİYELİLER SAĞ OLSUN!
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, liyakatsizler ihale peşinde; nepotistler cevval, fakir fukara hamal iken. Ben masum masum Galatasaray Fenerbahçe maçını izlemek için aga bugu ağlarken, ninem Müge Anlı'nın programını izlemek için ağzıma şabalağı koyup beşiğimi zangır zangır sallayıp beni taşın üzerine atar iken... Çiftçi olan dayım DEDAŞ'ın blokelerinden, üç beş hayvanı olan amcam tefecilerin elinden iflas etmiş, güzel memleketim mışıııl mışıl uyur iken...
Etin kilosu 90
Sigaranın paketi 19
Benzinin litresi 8
Kira 1.500
Seçilenin maaşı 30
Seçenin maaşı 2.000 Bin olup, bunların hepsini alkışlayan bizlerin enayiliğine paha biçilemez iken:
Fıkra bu ya, bizim fakir köylülerinden birisinin basuru azar. Kibar ve tıp diliyle hemoroid yani. Hemoroid bizim fakir köylü Hemo'yu zamanla Hemozorit yapar. Bilmeyenlere insanın kıçının kah içinde kah dışında beliren bu zaçma hastalığı anlatayım.
''Hemoroid (basur) rektumun ve anüsün en alt kısmında, anal kanalın sonunda bulunan genişlemiş damarlardır. Bu kan damarlarının duvarları bazen gerilerek o kadar genişler ki, damarlar daha da şişerek tahriş olurlar''
Bir şey anladıysam ne olayım? Dediğinizi duyar gibi olduğum için sokak jargonu ile anlatayım. Bir şehir efsanesine göre aşırı acı yiyenin kıçında şişen ve çoğu zaman kanamaya sebep olan damarların balon gibi şişmesinin adıdır. Alllah düşmanınım başına vermesin! Ne dişe benzer, ne böbrek ağrısına ne kurşun yarasına. Bu hastalığı diğerlerinden ayıran bir başka şeyde anlatılmasının güç olmasıdır.
Düşünsenize; bir yerde oturuyorsunuz, kıçınızın içinde bir balon şişiyor, şiştikçe ağrıyor, ağrısı beyninize vuruyor. Durumundan haberdar olmayan ama rahatsız olduğunuzu anlayan eş dost ''Yav ne oldu sana, neren ağrıyor?'' diye iyi niyetli bir soru yöneltiyor ama siz kalkıp ''Kusura bakmayın g*m, kıçım ağrıyor!'' diyemediğiniz için ve erkekliğe mok sürmemek adına ağrıyı sineye çekiyorsunyuz.
Neyse, içine ettiğimiz fıkramıza dönelim. Hemo artık dayanamaz haldedir. Sonunda doktora gitmeye karar verir. Kendisini muayene için odaya alırlar. Az sonra iri yarı bir hemşire gelir, eline eldivenleri geçirir ve:
-Arkanızı dönün ve pantolunu, kilodunuzu çıkarın! Der. Hemşire bakar ki Hemo utanıyor:
-Ulan bugüne kadar ne g*tler gördüm merak etme der. Garibim Hemo mecburen domalır, pardon muayene pozisyonu alır. Hemşire önce Hemo'nun kıçına parmak atar. Bakar ki Hemo'da tık yok, sorar:
-Ağrı var mı?
Hemo az biraz utanmış bir ses tonuyla:
-Doğduğumuz günden beridir önce ağamızdan, sonra muhtardan sonra belediye başkanında derken vekilden ve son olarak enerji şirketlerinden, tefeciden, ihaleciden, liyakatsizlerden o kadar çok parmak yedim ki, seninki onların yanında kıçıma verilmiş gül gibi geldi....
Hemşire bu kez bir kabloya bağlı ve ucunda kamera olan boroskop cihazını Hemo'nun anüsüne ağır ağır yerleştirmeye başlar. Hemo garip bir şekilde kahkaha atmaya başlar. Bunun üzerine hemşire, önce iltihabın patlamasından duyduğu rahatlık sansa da Hemo'nun kahkaları bitmeyince:
-Ne gülüyorsun be adam? diye sorar.
Hemo, domal vaziyette hafifçe hemşireye dönüp tarihi cevabını verir.
-Hemşire Hanım; 54 yıldır köyde yaşıyorum. Babam da, dedem de aynı köyde yaşadılar ve kendimizi bildik bileli köyümüzde elektirik yok. Köyümüze 100 yıldır gelmeyen elektirik kıçıma geldi. Ben gülmeyeyim de kim gülsün?
SURİYELİLERE KESİNTİSİZ ELEKTRİK!
Bizim ki de o hikaye dostlar... Şanlıurfa halkının özellikle kış aylarında en büyük derdi, bazen saatler süren enerji kesintileridir. Kaçak elektrik payı, Bakan Hilal Hanımın oğlunun maaş pardon TRT payı, taksimetreden de pahalı enerji taşıma payı, vergiydi, şuydu buydu bel büken elektrik faturalarımız da cabası.
Hal böyle iken terör örgütü saldırısı sonrası enerji sorunu yaşanıyor gerekçesi Şanlıurfa'dan Resulayn'a kesintisiz enerji verileceğini duyunca, kendimi Hemo gibi hisettim. Ne yardım sever adamlarız yahu. Köyümüze gelmeyen elektrik maaşlarını, ilaçlarını, yollarını, kiralarını, yeme içmelerini ödediğimiz; askerden, vergiden muaf mülteci dostlarımıza kesintisiz elektrik bağladık.
Bakalım bu kesintisiz enerji kıçımızı ne zaman aydınlatacak zira DEDAŞ sayesinde yeterince kabız, kanser, verem olduk. Hemoroid olmaya az kaldı.
Not: İnanın böyle bir fıkra yok ha, Varsa bile merhum Kemal Sunal gibi içine ettik fıkranın Afola dostlar...