ALIN SİZE İNTİHAR KAN DAVALARINA SON VERME MANİFESTOSU VE KUSTUM BU GECE!
Ticareti, siyasi anlayışı, komşuluğu, dostluğu, arkadaşlığı, vefası, vicdanı lağım çukurunda boğulmakta olan bir şehirde yazarlık yapmak gibi kabul görmeyen bir duruş sergiliyorum ya, dolayısıyla bu bugün 1 Haziran 2021 günü geride bıraktığımızın 2 Haziran sabahına sancılı gebe gecenin zeytin karası karanlığının tam ortasında, canım burnumda ve saat 02:21'de kusasım geldiği için karalıyorum bu satırları...
Ben de insanım ya, benim de bir ailem, yaşam kaygım, evlatlarım, eşim, acılarım, sevinçlerim, ekmek kavgam var ya... Bunlar yetmezmiş çocuklarımız mutlu olsunlar yoğunluğu içerisinde uzun zamandır köşe yazısı yayımlayamadım.
Açıkçası, daha uzun sürede makale yazacak ne zamanım ne psikolojim vardı ama istedim ki son dönemde Şanlıurfa'da yaşanan intiharların, kan davalarının sayısında yaşanan artışı ve birilerine karın ağrısı olan ödül törenimizin çözümlerle, analizlerle, verilerle dolu manifestosunu yayımlayayım da bakalım tek bir kişi karşı çıkabilecek mi?
A) GENÇLER ARASINDA YAŞANAN İNTİHARLARIN ANA SEBEBİ NE?
Efendim, bölge olarak toplumsal sorunların hepsine olduğu gibi gençlerimizin intiharlarını gerçek sebeplerini tespit edip çözüm aramak yerine meseleyi siyasileştirdik, yerel yönetimlere hatta milletvekillerine aldırıp suçlamayı tercih ettik. Çünkü insanın iyi baba ve anne olmadığını kabul etmesi kolay değildir. Ben yine de kimselerin cesaret dahi edemeyeceği gerçek intihar sebeplerini açıklayayım...
Bu satırları okuyan her bir kişiye soruyorum: Son dönemde Şanlıurfa'da intihar eden gençlerin yaş ortalaması 18 mi? Evet öyle...
*Peki, elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin: 14-15-16 .....20 yaş aralığındaki hangi gencimizin iş bulma telaşı var da işsizlikten intihar etmiş olsun?
* 14 yaşındaki kızımız babasına kırılıp intihar ediyorken ve kızının, oğlunun bunalımda olduğunu dahi fark edemeyen, kızının annesinin kırkı çıkmadan kızından 3 yaş büyük birisiyle evlenen baba masumda, milletvekili, belediye başkanları mı suçlu bu intiharda?
* Kızını başlık parasına zorla evlendiren anne baba masumda, istemediği adamla evlenmemek için intihar eden kızcağızın günahkarı vekiller, belediye başkanları mı?
* Kızı hamile olduğu için evini apar topar başka bir ile taşıyıp, orada da aile meclisi kararı ile kızlarını ağabeyine öldürten sonrada intihar süsü veren anne, baba, aile çok masum da vekil, belediye başkanları mı günahkar?
* Geçtik uzay çağını, milenyumu, artık ötesinde bir çağda yaşıyor olmamıza rağmen hala kız çocuklarını insan yerine dahi koymayan, özgürlüklerine kelepçe vuran, eve hapseden, mal gibi satan anne baba masumda, siyasiler mi suçlu?
*Başlık parası artı bilmem kaç metre altın zindir kaç kilo altın zıkkım listesini yoksul anne babası ödeyemediği için sevdiği kızla evlenemeyen ve intihar eden erkek çocuğun intihar ile devletin, vekilin, belediye başkanının ne alakası var?
*Çocuklarını sokağa salıp bir gün olsun bu çocuk ne yapar, nasıl yaşar, kimlerle düşer kalkar diye merak etmeyen, çocuğunu dinlemeyen, anlamayan anne babalar intihar psikolojisine girmiş çocuklarının sorumluluklarını nasıl devlete yükler?
*Kimse kusura bakmasın beyler! Sözde ülkenin sayılı muhafazakar, dindar şehriyiz biz ama başta kız çocukları olmak üzere aile içi çocuk tacizlerinde ön sıralardayız. Bu şehirde amcası, dayısı, abisi, babası tarafından taciz edildiği ve buna dayanamadığı için intihar etmiş sayısız çocuk var yahu. Özellikle kız çocuklarımız tehditler, ailenin şerefi baskısı yüzünden bu tacizleri içlerine atıyor sonra intihar ediyorlar beyler.
Ha, gerçekten ekonomik sıkıntılar, işsizlik nedeniyle intihar eden çocuklarımız yok mu; varrrr! Peki, sorarım o zaman: Be kardeşim, henüz 30 yaşındasın. Eğitim desen yok. İş desen yok. Kalifyeli değilsin. Ne diye 5-6-7 çocuk yapıp yoksulluğa mahkum ediyorsun? 15 ile 25 yaş arası çocuklarımız neden bu yaşta iş kaygısı taşısınlar ki? Üniversiteden mezuniyet yaşıdır bu yaşlar beyler...
Gerçek şu ki iyi birer anne baba değiliz ve çocuklarımız intihar ederken bile dürüst olup kendimizi sorgulamak yerine kolayı seçip devleti, siyasileri suçlamayı seçiyoruz. Unutmadan, 4 katlı binanın üzerine çıkıp kız arkadaşı kendini beğenmedi diye intihar girişiminde bulunan o çocuğu kim yetiştirdi? Ne yani, milletvekili, belediye başkanı senin oğlunun kız arkadaşına
-Şu çocuğu beğen kızım!
baskısı mı yapacak? Uyanın beyler! Geç olmadan çocuklarımıza iyi birer anne baba olalım.
-Biz yaşamadık, bari onlar yaşasın! mantığı zehirli bir mantıktır. Çocuklarımızın arkadaşa değil anne babalara ihtiyaçları var ve sokakta arkadaş çok ama anne baba yok.
B) KAN DAVALARINI BİTİRMEK Mİ İSTİYORSUNUZ?
Her ne kadar valimiz Sn. Abdullah Erin'e derin bir kırgınlık duygusu içinde olsam da bu valimizin bu şehre yaptığı büyük hizmetleri görmeyeceğim anlamına gelmez. Sahi, habercilik, yazarlık tam da bu değil mi? Dostunun dahi yanlışını, düşmanın veya küs olduğunun doğrusunu yazabilmek değil mi?
Şanlıurfa'da kan davalarının tarih boyunca var olmasının sosyolojik, psikolojik, siyasi araştırmasının yapılması şarttır zira kah sistemlere dayalı kah feodalite kah cehalet gibi sayısız nedenleri vardır. Ama en önemli nedenlerinden birisi de sivil silahlanmanın artık akıl almaz boyutlara ulaşmış olmasıdır. İşte Şanlıurfa valimiz sayın Erin'in bu şehre yaptığı en büyük hizmet: Tüm eleştirilere, yeri geldiğinde baskılara rağmen sivil silahlanmaya karşı takındığı duruştur. O halde buna rağmen neden kan davalarında büyük artış var? dediğinizi duyar gibiyim...
Hodri meydan! Gerçekten kan davalarınız bitirmek mi istiyoruz? O halde gerçeklerle yüzleşmeye hazır mısınız? Buyurun kan davalarının sebeplerine ve çözüm önerilerime:
1- RUhSATSIZ SİLAHLARA EL KONULSUN!
Efendiler, hayatımı ortaya koyarım ki bu şehirde işlenen cinayetlerin, ateşli silah yaralanmalarının yüzde sekseni ruhsatsız silahlar yüzündendir. Zira ruhsatlı silahı olan kişi cinayeti başkasının üzerine yığamayacağını iyi bilir. Ruhsatlı silah genelde koruma amaçlıdır ha bizim coğrafya da caka atma amaçlı da alınır ya neyse.
ÇÖZÜM: Kolluk kuvvetleri özellikle ilçelerimizde ruhsatsız silah operasyonu yapsınlar ve ağalar, milletvekilleri kolluk kuvvetlerine yakalanan silahların iadesi için aracı olmasın bakayım cinayet oranında nasıl büyük bir azalma olur. Olmazda kendimi asarım!
2- MERA ALANLARININ RASTGELE SÜRÜLMESİ YASAKLANSIN!
Devlet büyüklerine düşen en önemli görevlerden birisi de mera alanlarının derhal tarım alanı olarak kullanmasına mani olacak önlemler ve yasaklar koymalarıdır. Mesela sırt üstü yatıp maaş alan korucular kimi kimden koruyorlar Allah aşkına? Gelsinler mera alanlarını korusunlar. Bakın o zaman millet birbirini vuracak mı görelim
Çözüm: Mera alanlarının tarıma yasaklanması, tapu tapulaştırmanın derhal bitirlmesi kan davalarını yarı yarıya azaltmazsa ben de adam değilim!
3- AKRABASINI ÖLDÜRENE İDAM CEZASI!
Şoke oldunuz değil mi başlıktan?
Efendiler, cehalet başka bir şeydir ve biz yüz yıllardır kedi, köpek, koyun, tavuk, ev, ahır, eşek, bir dönüm arazi için kardeşini, babasını, dayısını, amcasını, kuzenini, komşusunu öldüren cehaletin esiri insanların acımasızlıklarının acısını çektik. 1 Tavuk için akrabanı öldürüp sonra tavuk fabrikası açacak kadar kan parası ödemenin zavallılığı var memleketimde.
Kekenin birisi demiş ki
-Milletvekilleri neden kan davalarıyla ilgilenmiyor?
Şaka mısın keke?
Sen bir evin avlusu için 3 insanı gözünü kırpmadan hatta anne karnındaki bebeği dahi öldür sonra çık vekiller nerde de?
Ne yapsın devlet?
Ne yapsın milletvekilleri?
Gelip her birinizin koyunu, tarlası, köpeğinin bekçiliğini mi yapsınlar?
Milletvekili nereden bilsin senin ansızın vahşileşip para pul, üç kuruş için katil olacağını?
Dolayısı ile ve yemin ediyorum ki devlet akrabasını öldürene idam cezası vereceğim fermanı çıkarsa biz yine birbirimizi öldürmeye devam edeceğiz. Çünkü cahiliz, duygusuzuz, ruhsuzuz...
YENİ KARIN AĞRIMIZ ARPAK MEDYA ÖDÜLLERİ!
Sevgili Dostlar; bu şehirde koy kamerayı, arkana kağıttan yalandan logo koy ve ben tv kanalıyım diye ortaya çıkıp abonelikler alan, üç beş kişinin izlediği facebook yayınları başına konuklardan 1.000-2000 lira alan çokça canlı yayın bilirim. Peki Ekrem Arpak ne yaptı
Önce Ruha TV, sonra GTV ve son olarak kendi You Tube kanalımdan tam 49 konuk ağırladım. Şimdi teki çıksın desin ki
-O canlı yayın için Ekrem Arpak'a 1 kuruş ödedim veya istedi de ödemeyi reddettim...
Peki, ben aptalmıyım da canlı yayın yaptım, hayır. Bakın, GTV yetkilileri şükür yaşıyorlar ve Allah hepsine uzun ömürler verin. 5 Program yaptım sponsorla. Aldığım paranın yarısını kanala, yarısından 100 lira eksiğini de orkestraya ödedim. Geri kalan 100 lira da taksi paramdı ama ben konuklarımdan 2 tablet rica ettim ve her konuktan aldığım o tabletleri de her hafta hayatım boyunca görmediğim çocuklarımıza hediye ettim. Yahu ve Allahsızlar; Ocak ayından beridir neredeyse her gün her hafta en az bir çocuğumuza tablet hediye ettim be!
Bu şehirde 30 yılı aşkındır gazetecilik yapan adamlar var. Daha doğrusu gazetecilik adı altında pezevenklik yapanından tutun da, şantajcısı, ihalecisi, kalemşörü, belediye başkan ve ya başkan yardımcısı, iktidar partisi il başkanı, ilçe başkanı, avukat vs vs ile ortak, efendim akrabacısı olup habercilik yerine bu şehrin kanını emen, normal hayatta ekmek kaanamayacak kadar beceriksiz olup bugün milyonluk arabaya binen ama hele iki satır yaz desen yazamaz cahillikteki adamlar bugüne kadar kaç çocuğun yarasına merhem çaldılar?
Beyler, Elif Matbaa'ya 16.500 lira ödeyerek bastıedığım 2.000 kitabımı tablet almak için tabletbağışladım. O kitapları çantaya koyup 50'şer liradan satsam 100 bin koyardım cebe.
Yahu, birileri gazetecilik kisvesi altında ama Mardin Şeyhının yeğeni, ama belediye başkanı akrabası ama bilmem ne zıkkım kisvesi altında bu şehirde yüz binlerce lira kazanırken ARPAK MEDYA olarak son 6 ayda
Değerleri 600 ile 1.200 lira arasında değişen yüzlerce tablet hediye ettik.
Daha bu bayramda 52 kız çocuğumuza hediyeler dağıttık.
25 erkek öğrencimize kıyafet dağıttık.
25 öğrencimize harcırah verdik.
10 köy okulumuz binlerce adet veya lira değerinde çocuk maskesi, kırtasiye, kolonya, dezenfektan temin ettik.
10 köy okulumuza onlarca dizüstü veya masaüstü bilgisayar temin ettik.
3 köy oklumuza kütüphane yapılmak üzere konteynır temin ettik.
Ama tüm bunlardan sadece oda gerçek sayının ancak üçte birisi olan tablet hediyelerimizi paylaştık. Ne yapaydım yani, bir çuval patatesi fakir teyzeye plakey hediye eder gibi mi paylaşaydım bir ayakkabı, bir mintan hediye ettiğimiz yoksul çocuğumuza. Kellemi alsanız paylaşmam, onurunu kırmam o çocuğun be... O çocuklar ayakkabısız, mintansızsa suç bizim değil mi zaten ve hani bir elin verdiğini diğeri görmemeliydi...
ÖDÜL ALMAYA GELMEYECEK MİŞ & VAY LIMINE İNTİHAR MI EDEYİM
Efendiler, Urfa'da son iki haftadır birilerinin en büyük karın ağrıları ödül törenimiz oldu...
*Ödül alacak dostlarımızı arayıp haysiyetsizce ''Ma niye ondan ödül alisen?'' diyenden tutun da; Ekrem Arpak'tan ödül alırsan diğer basını karşına alırsın, yok sana küserim terbiyesizliği yapana sürüye terbiyesiz operasyonu duyuyorum.
NİYE?
Çünkü birileri bu şehirde Şanlıurfa'nın tanıtımı adı altında 1.6 milyonu cukkalayıp tanıtım yapamadı ama Ekrem Arpak'ın ödül tören ve etkinliği haftalardır NTV, Stra, ATV haber ve programları ilse sosyal medya da Urfa'yı hem de bedava tanıtıyor, İplikleri pazara çıkacak ya...
İlk defa bir ödül törenine ulusal medyadan ekipler gelip söyleşiler alacak, haberleştirecekler ya...
Bu etkinlik vesilesi ile Göbeklitepe ve Urfa'nın her bir ilçesinin belgeseli çekilecek ya...
Göbeklitepe'yi Türkiye ve Dünyaya izleten Atiye dizisinin mimarı gelecek ya....
Bundan sonra ödül veya tanıtım adı altında milleti dolandıramayacaklar çünkü çıta çok yükseğe çıkıyor ya...
Başladılar ödül törenine kimse katılmayacak yaygarasına....
SELİM BAĞLI ÖDÜL TÖRENİNE KATILMAYACAKMIŞ & EE ÖLEM Mİ BEN?
Sn. Dr. Selim Bağlı SGK Başkanıyken kendisine atılan 350 koyun iftirasına karşı duran bendim. Her dönem bu şehre hizmet etti diyen daha bir ay önce bakan yardımılığından düştüğünde destek olduğu sözde gazetecilerin bir kısmı sosyal medyadan oh çekip bir kısmı gıkını çıkaramazken ismiyle makale yazıp destek veren de bendim. Buna rağmen kendisine laik gördüğümüz ödülü almaya gelmiyorsa valla umurumda değil...
Ne yani, Dr. Selim Bağlı sabahtan akşama kadar NOBEL, Cumhurbaşkanlığı, Kral TV ödülleri aldı da bizim ödülü mü beğenmedi. Umurumda değil. Ne kızarız, ne küseriz. Gelirse ödülünü takdim etmekten şeref duyarız, gelmezse çöpe atar veya hak eden, vefa bilene veririz olur biter kardeşim...
Bu herkes için geçerli. Gelen de başımız üstüne gelmeyen de. Ama Türkiye'de ilk defa dayanışmanın ödüllerle taçlanacağı törene kimse gelmese bile o tören yapılacak arkadaş... Kaldı ki gelecek sayısı da çok fazla...
ÖDÜL HAKKANİYETİ!
Ödül verdiğimiz tek bir isimde bile tereddüt etmedik. Yahu, kaç dönemdir milletvekili maaşını yoksul çocuklara bağışlayan, sayısız insana destek veren AB Uyum Komisyonu Başkanı Sn. M. Kasım Gülpınar'a YILIN YAŞAM BOYU BAŞARI VE ONUR Ödülünü vermeyeceğim de kime vereceğiz?
Biliyorum, Kasım beyi seviyor olmam birçoğunuzun zoruna gidiyor!
*Ekrem Arpak Kasım beyin üzerinden kurumlardan ihale alıyorlardan tutunda, o yazdırıyor, Kasım Bey sayesinde zengin olduya kadar sayısız iftiralar attılar. Dün de söyledim, bugün de söylüyorum: Bu iddiaların tekini kanıtlayın kendimi asarım ama kanıtlamadan, iftira atan kim olmuşsa şerefsizdir, benamustur, adidir...
*M. Kasım Gülpınar'ı seviyorum ve onu anlatmaktan, onun çizgisinde olmaktan daima gurur duydum benim için şereftir. Çatlasanız da tıpkı valimizi sevdiğim, tıpkı doğruları haykırdığım için olduğu gibi Gülpınar sevgim nedeniyle ömrümce ekmeğimle oynasanız da bu çizgim değişmeyecek...
Ha, Kasım Bey gibi hayatı boyunca sayısız çocuğu mutlu eden, kendisine bunca değer veren tek bir insanı kırmamış üstelik şehrinin tanıtımına katkıda bulunacağını bilen bir değerimiz katılım göstermezse ne alınır, ne küserim. Ama bilirim ki o gece orada olacak....
Yahu bu şehire okullar bağışlayan Mehmet Güneş gibi bir değere ödül vermeyeceğim de kime vereceğim?
Evet, basın, sağlık, eğitim, hukuk, iş ve spor ile sanat dünyasından onlarca ödülün verileceği törenimiz 12 Haziran akşamı saat: 18:30 DA Koktey ve ulusal basının konuklarla girişte ropörtaj almaları ile başlayacak.
Gelen başımızın üstünde ağırlanır.
Gelmeyeni saygıyla karşılarız...
O ÇATIYA ÇIKARMAYIN BENİ!
İntiharlarla ilgili son bir cümle edeyim: Gerçek manada işsiz veya çaresiz oldukları için intihar eden vatandaşlarımız için canım yanıyor elbette ama adı üstünde gariban oldukları için yaşarken olduğu gibi ölürken de sesleri duyulmaz. Fakat yemin ederim sabrımın son demindeyim. Etmeyin ki o çatıya ben çıkayım. Çıkarsam canlı inmem ve ben o betona cansız çakılırsam şehrin üçte biri benimle o betona çakılır, ülkeyi ayağa kaldırır öyle giderim.
Beni o çatıya çıkarmayın....
BU ŞEHİRDEN ALACAKLIYIM!
Efendiler, öz akrabalarımdan tutun belediye başkanlarına, vekillere, kurum amirlerine, şirketlere bu şehirde kimseye 1 kuruş borçlu değilim
Sırtımdan ticaret yapan, kitap paramı kendi malını satmaya malzeme eden akrabalarımı içime attım. Ben bu şehirden
1- Annesinin taziyesinden vatan haini gibi alınmanın alacaklısıyım!
2- Ben bu şehirde 2 yıl boyunca aboneliğine, sanatına, ekmeğine yasak konulmuş olmanın alacaklısıyım!
3- Ben bu şehrin tanıtımını yapmış olmanın alacaklısıyım!
4- Ben haksızlıklara karşı durduğum için mahkemelere düştüğümde gıkı çıkmayanlardan vefa alacaklıyım!
5- Ben kahredildiği, yalnız bırakıldığı için kaybettiğim dişlerimi alacaklıyım, yarım çalışan böbteğimi.
6- Ben göznuru eserlerimin emeğinin alacaklısıyım.
Tek bir kişide çıksın benden alacaklı olsun. Sülalece gelin meclis kuralım
Madden manen hepinizden alacaklı çıkmazdam eşek gibi anırıım. Ya iftira atanlar anıracaklat mı?
Etmeyin, o çatıya çıkartmayın beni.
Not: Makalenin yayımlama saatine iyi bakın lütfen. Gece gece uykusuz kalmama neden olan tüm haysiyetsizlere diyorum ki ALLAH SİZİ KAHREYLESİN E Mİ?