AH NERİMAN AH!
Bir bilseniz, anlatsam; hıçkıra hıçkıra ağlayacağım için anlatamadığım ne çok şeyim var benim...
Söylesem, kabuğu düşüp yeniden oluk oluk kanayacak yaralarım, zaman aşımına uğramayan hüzünlerim, kör kuyular misali derin ve karanlık kırgınlıklarım var...
Lakin ne ağladığımın/ağlayacağımın ne de hüzünlerim ve kırgınlıklarımın utanılır bir yanı olmadı hiçbir zaman.
Dilime düştüğünde leş kargalarının üzerime üşüştüğü nice sözlerim de oldu, gerçeklerin acı olduğunun bedelini ödediğim de ama vazgeçmedim bir şeylere karşı durmaktan.
Siverekliyim ben ve ne Siverek ne Urfa tarihi boyunca bu kadar utanılası rezaletlere tanıklık etmemişti.
Şahsen babadan beridir yoksul bir ailenin çocuğuyum, bir çoğunuz gibi ama hiçbir dönemde bu denli acımasız bir sömürünün altında kalmadık.
''Namus belasına gardaş...'' diyen, türküler savuran yiğitlerin sevdicekleri için mahpus damlarına yattığı coğrafyadan, sapıkların namusu ayaklar altına aldığı coğrafyaya evrilişin utancı, kızgın güneşin kavurucu sıcakları gibi yakarken bedenlerimizi, içi buz dolu havuzdayız yanılsamasında derin bir uykuya dalık uyanmamakta inat ediyoruz.
Zaman zaman ağlamadan anlatmaya çalıştığım şeylerde olmadı değil.
Mesela ekonomist değilim ama kur korumalı mevcudat ekonomisinin ülkemizi minimum 10-15 yıl geriye götüreceğini ve iflas riski doğuracağını dile getirdim. Nureddin Nebati = Ekonomik bataklık dedim linç yedim.
Nebati Efendi makamsal gücünü üzerinden çirkin yüzünü göstermekte tereddüt etmedi.
Sonuç mu; yeni bakan Mehmet Şimşek benimle aynı cümleleri 1 yıl sonra kurmaya başladı. ''Bitirmez isek, biteriz!'' Diyor bugünlerde.
Bu memleket ne değerler yetiştirdi, nedir bu dışarıdan Urfa'ya çoban atar gibi abi getirme sevdası? Dedikçe yabancı yalakası kimselerin alçakça algılarına maruz kaldım ama hep haklı çıktım ve hay haklı çıkmasaydım diye hayıflandım.
Bir sabah uyandık ve yaşamımızı idame ederken lazım olan ne varsa zam yedi. ''Geçmiş olsun!'' Demeyeceğim çünkü Nebati sayesinde bize geçirileceğini defalarca anlattım, dinlemediniz.
Şimdi size memleketin ahlaki anlamda geldiği nokta ve büyütmek için yemeyip yedirdiğimiz, içmeyip içirdiğimiz çocuklarımızın artık hayata bakış açılarını anlatmaya çalışacağım.
NERİMAN'IN HAYALİ!
Öğrencilerini daha yakından tanımak isteyen öğretmen sırayla sorular soruyordu çocuklara.
-Söyle bakalım Osman; büyüyünce ne olmak istersin? Diye sordu. Çocuksu bir sırıtma ama kararlı bir şekilde cevap verdi Osman.
-Büyüyünce çok zengin olmak istiyorum öğretmenim. Yat, kat, arabalar almak istiyorum. Öyle zengin bir zengin olayım ki, karıma mücevherler, pırlantalar, lüks arabalar, çantalar, elmaslar, kolyeler ve villa almak istiyorum.
-Peki, otur Osman dedikten sonra Neriman'a döndü.
-Neriman, sen büyüyünce ne olmak istiyorsun?
Gülerek cevap verdi Neriman.
-Osman'ın karısı olmaktan başka ne isteye bilirim ki öğretmenim ;)
Adım gibi eminim ki makalenin başlığını okurken büyük bir merak ve heyecan ile;
-Acaba Ekrem Arpak bu kez hangi belediye, teşkilat başkanı veya milletvekili ile bürokratın yasak aşkını anlatacak, Neriman kimin sevgilisi? Diyerek okumaya başladınız.
Hiç birinizin aklına Neriman adında ama cehaletten ama yoksulluktan okula gidememiş bir kız çocuğun hüzünlü hikayesini anlatacağım gelmemiştir.
Gerçi pekte haksız sayılmazsınız zira o kadar çok sapık, sadist, mazoşist, ahlaksız siyasetçinin o kadar çok akla zarar iğrenç ilişkilerine tanıklık ettik ki; yenisini beklemeniz gayet doğal.
Hangimizin umurunda alın terinden, emekten, ilimden, bilimden kopmuş çocuklarımızın birer Osman ve Neriman adayı olması?
Hanginizin umurunda mültecilerin ahlaki yapıları, sapkın, hırsız bazı siyasilerin gelecekleri ile oynadıkları çocuklarımızın her gün biraz daha bataklığa sürüklendiği gerçeği?
SEVAL YENGEM SAĞ OLSUN!
Nüfusu 3 milyona yakın ve 20 yıldır hükümet olan siyasi partinin kalesi bir memleket düşünün ki; okuma yazma oranında en geri kalmış şehir olsun.
Bir memleket düşünün ki; sağlık, tarım ve hayvancılık, sanayisi, yolu, enerjisi, ekonomisi yerlerde sürünsün ama bir o kadar tepkisiz ve çözüm üretemeyen halde olsun.
Bir memleket düşünün ki; tüm bu sorunlara çözüm arayan, bulan siyasileri değil, porno kasetleri, iğrenç ilişkileri konuşsun.
Olsun be olsun, Seval yenge sağ olsun...
Demem o ki; sakın ola çocuklarınıza kızmayın. Sakın ola çocuklarınızdan alın terleri ile evlerine ekmek götürmelerini, hoş görüyü, sevgiyi, vicdanı, liyakati, merhameti, ilimi, bilimi beklemeyin.
Oturdukları makamlarda memlekete hizmet etmek yerine sapkın ilişkileri ile gündem olanların, hırsızların, ihale peşinde-lerin, nepotistlerin zenginleştiği bir şehrin çocuklarından bu rezaletleri görmemelerini bekleme hakkımız yok.
Elbette Osmanlarımız ihale vurgunlarından, torpilden, iş takipçiliğinden kısa yoldan zengin olup, Sevaller ile g*te barnak bir cinsel hayatın hayallerini kuracak Nerimanlar ya Osman'ın karısı olmak isteyeceklerdir.
Elbette Nerimanlar ya Osmanların karıları olmayı seçecekler ya başka şehirlerin Osmanlarına barnak atıp iğrenç bir hayatı...
Nerimanlar ve Osmanlarımızdan birer doktor, hakim, savcı, mühendis olmalarını bekliyorsanız şaşarım sizlere zira önlerine koyduğumuz rol modellerimiz doğru değil.
Memleketi düşündükçe kalbim daralıyor vesselam. Panik atak başladı bende. Beni, memleketimi bu hale getirenler utansın demeyeceğim zira utanmayacaklar biliyorum.
Ah Seval Yenge Ahhh...
O barnağı atmayacaktın bize. Ne güzel de kendi kendimizi iyi birer Müslüman, vizyon sahibi akıllı insan, mutlu mesut sanıyor, geçinip gidiyorduk...