5 HEMŞİRE VE ERDOĞAN'IN DİNDAR GENÇLİK HAYALİ!
Personel Daire Başkanımız bir hastaneye haber salar, pardon ‘ferman verir!’’
-5 hemşire tiz toplantı salonunda hazır ola!
Öyle ya, değerli başkanımız gücünü kendi söylemi ile bir milletvekilinden aldığı için, herhangi bir hastaneyi basma ve başhekimi ezip geçerek personele bağırma çağırma hakkını kendinde görmektedir.
Neyse, hemşireler toplanır. Sevgili başkan içeri girer girmez hemşirelere:
-Şu maskelerini çıkarın da yüzlerinizi göreyim! Talimatını yapıştırır. Haydaaa! Covid –19 sürecinin yeniden hortladığı, hatta mutasyona uğramışının ülke ve dünyanın başına bela olduğu bir zamanda, üstelik hastane ortamında sayın çok değerli başkan hemşirelerden maskelerini çıkarmayı emrediyor! Garip olan, zaten tüm hemşireleri tanıyor olması ya, neyse...
Hızını alamayan başkanımız, hastanenin dedikodu yuvasına döndüğünü, herkesin işini yapıp bu ortama karışmamasını söylüyor. Allah’ı var tek doğru sözleri de burada sarf ediyor. Doğal olarak hemşirelerden bir tanesi:
-Kim miş dedikodu yapan? Gerekirse bizleri yüzleştir başkanım. Ricasında bulunuyor. Vay sen misin bunu rica eden? Daire başkanı değil de, resmen Orta Çağ’ın dünyaya hükmeden şahı gibi köpüren başkan başlıyor tehditlerini sıralamaya:
Hepinizi sürgün ederim!
Ne yapacağımı göreceksiniz!
Vs vs vs...
Dediğini de yapıyor ve ertesi gün 5 hemşireyi üstelik il sağlık müdürünün onayını dahi alma gereği duymadan görevlendirmeler ile hastaneden uzaklaştırıyor. Ee, vekil arkasında ya! Sonrasında gelen tepkilere:
Bu hemşireler bana, yani amirlerine saygısızlık ve hakaret ettiler! diyor... Hemşirelerin kendisine meydan okuduğunu, ayak ayak üstüne attığını iddia ediyor. Gerçi bu daire başkanımız daha önce de 500 yataklı da bir başhekim yardımcısına ego gövde gösterisi yapıp kavga etmişti ya neyse...
Şimdi, bu satırları okuyanların vicdan ve dikkatlerine birkaç soru yöneltiyorum:
1- Ey Personel Daire Başkanı; madem hastanenin dedikodu yuvasına dönmesinin nedeni bu 5 hemşire. O hastanenin başhekimi 5 hemşireye söz geçiremedi demi sen müdahale etme gereği duyuyorsun?
2- Bir bayan erkek amirine nasıl olur da onur kırıcı hakarette buluna bilirki?
KOMEDİYE BAKIN!
3-Hadi diyelim personel daire başkanımız iddialarında haklı. Peki, bu görevlendirme de yapılan torpil skandalı nedir?
4- Bir amir dedikodu kazanının sorumlusu gördüğü 5 hemşirenin 2’sini kendi yanına neden alır?
5- Adı bende saklı ve benim için değerli olan bir siyasimizin eşini birim belirterek en güzel yere göndermek nasıl bir cezalandırma? Siyasinin eşi olunca dedikoducu olması, amirine hakaret etmesi önemli değil midir?
MESELENİN ÖZÜ!
Efendim, malumunuz Abdurrahman Kırıkçı Ak Parti Şanlıurfa il başkanlığına seçildiğinde şair olması hasebi ile ‘’Şiir kazandı’’ twitleri atıldı bu şehirde. Bendeniz de ‘’Şiir yürekli adam hoş geldin!’’ tiwiti ile mutluluğumu paylaştım zira hem kendisinin vicdanına inanıyordum hem de şiir yürekli insanlar adil olurlar inancım vardır.
Bu ucube durumu sayın Kırıkçı’ya ilettiğimde, hemşirelerin amirlerine saygısızlıklarını asla kabul ve hoş görmeyeceğini ve hastanenin uzun yıllardır sorun olduğunu ifade ettiler. Şaşırmadım zira başkanın yanıltılacağını biliyordum ama Abdurrahman Kırıkçı gibi yıllardır Urfa siyasetinin göbeğindeki bir ismin sorun olarak görülen bir hastaneyi düzeltemenin yolunun 5 pardon 3 torpillisini çıkarırsak 2 hemşireyi sürgün etme adaletsizliği olduğuna inanmasına inanılmaz şaşırdım, üzüldüm.
Değerli dostum ve başkana buradan sormak isterim:
O hemşirelerden birisinin sizin partinizden bir ismin eşi olması ve görevlendirme yerinin özellikle seçilmiş olmasının neresi şair adamın kabul edebileceği bir durumdur. Siyasi yol arkadaşınızın eşinin dedikodu suçlamasından sonra torpil yapılmasının neresi vicdanidir?
5 Hemşire meselesini uzatmayacağım zira Urfa’mın hangi alanında adalet kaldı ki bu ucubede adalet bekleyeyim?
BAKIN CUMHURBAŞKANIMIZ NE İSTEMİŞ!
Erdoğan "Dindar gençlik istiyoruz" ️ YIL2019
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, dindar bir neslin yetiştirilmesi durumunda sokaklarda alkoliklerin tinercilerin görülmeyeceğini söyledi.
Beştepe'de düzenlenen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 70. Yıl Kutlama Töreni'nde konuşan Erdoğan, "Dindar nesil" vurgusunu yenileyerek, dindar bir neslin yetiştirilmesi durumunda sokakta tinerci, hırsız ve alkolik görülmeyeceğini ya da minimize olacağını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın partisinin gençlik kolları kongresinde yaptığı konuşmayı da çok net hatırlıyorum.
"Gençler..." diye başlayan, gençleri dindarlığa, ilime, bilime, dürüstlüğe ve güçlü olmaya davet ettiği sözleri uzun bir nutuk ve gençliğe hitabe gibiydi.
KEŞKE MÜLTECİ OLSAYDIM!
Ankara'da çocuğunu kaldırıma bırakıp çöp tenekesinden ekmek toplayan kadına:
-Mületeci misin? diye sorarlar.
-Keşke mülteci olsaydım! O zaman burada değil, bankamatiğin önünde maaş kuyruğunda olurdum. Diye cevap vermiş kadın.
Yıl 2019: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı bir açıklama da "dindar, dürüst, azimli ve aynı zamanda geleceğin bilim adamı olacak gençler istediğini özellikle vurguluyor.
Sayın Cumhurbaşkanının bu isteğinin 82 milyonun kalbinde yatan istek olduğunu sanırım söylememe gerek yok amma istemekle yapmak arasında çok derin bir farklılık olduğunu gerçeğini görmezden gelmemek gerek değil mi?
Bir hayali, amacı, davayı, umudu gerçekleştirmek için çok emek vermek gerek ve elbette verilecek emek, yapılacak çalışmaların tümünün umuda hizmet etmesi gerek.
Örneğin süper ligde şampiyonluğa oynayacak takım kurdum demekle şampiyon olunmayacağının sayısız sezonları vardır. Çünkü şampiyon takım yaratmanın sadece 25-30 iyi futbolcuyu bir araya getirmek olmadığını furbol denen o basit oyun bize öğretmiştir.
1- İyi futbolcular
2- İyi teknik adam
3- Takım olmak
4- Yönetim ve taraftar bütünlüğü
Ha, bazen bütün bunları doğru yapsanız dahi şampiyon olamayabilirsiniz ama en azından şampiyonluğa oynarsınız.
Şimdi diyeceksiniz ki
*Çöpten ekmek toplayan kadın.
*Cumhurbaşkanı ve gençlik
*Şampiyon takım.
Ne alaka?
Anlatacağım efendim zira milyon milyon alakalılar birbirleri ile.
Siz, 18-25 hadi 30 yaşlarınızda kendi vatandaşı bir annenin çöpten ekmek toplarken 12 yıldır mülteci dediğimiz insanların zevki sefa içinde yaşamasına tanıklık eden bir gençlikten vatandaş olmanın güvenli limanına sığınmalarını bekleyemezsiniz...
Siz, sırf LGBT evlilikleri maddesi nedeniyle İstanbul sözleşmesinin iptal edildiğini; oysa o sözleşmenin aile için veya dışı cinsel sapıklıklara, istismara büyük cezalar verdiğini bilen gençlikten namus kavramına bağlı gençler bekleyemezsiniz.
Örneneğin siz, Ceylanpınar Belediye başkanı gibi tacizden hüküm giyip adını soyadını değiştiren bir insanın 12 ayda malikâne yaptıracak kadar kazanmasına tanıklık eden gençlerden ekmeğini helal yoldan kazanmasını bekleyemezsiniz.
Siz, atanmış rektör istemedikleri için ters kelepçelerle gözaltına alınan öğrencilerden Kürşat Ayvatoğlu'nun pudra şekeri skandalını göre göre adil insanlar olmalarını bekleyemezsiniz.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VE KÜLLİYEDEKİ DİVA!
Malum, son 2 haftadır İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi ülkenin birinci gündem maddesi durumunda. Sözleşmenin iptalinin en büyük gerekçesi LGBT evlilikleri. Yani eş cinsellerin, lezbiyenlerin resmen tanınması, evliliklerine izin verilmesini öngören madde.
Bu durum İslami değerlerimize ve kültürümüze, ahlaki yapımıza uymadığı iddia edilerek kamuoyunda belli bir zümre ciddi baskı yaptı. O belli zümrenin %80’ninin İstanbul Sözleşmesinin tek bir maddesini dahi okumadıklarına hayatım üzerine bahse girerim.
Okumuş olsalardı, bu sözleşmenin aile içinde baba, amca, ağabey, kardeş, dayı ve daha bilumum diğer tüm erkek akraba ucubelerinin yakınlarına cinsel tacizde bulunmalarına büyük cezalar öngördüğünü göreceklerdi.
Okumuş olsalardı eğer, bu sözleşmenin kadın cinayet ve taciz, tecavüzlerine cezalar öngördüğünü göreceklerdi.
Okumuş olsalardı eğer, bu sözleşmenin çocuk tecavüzlerine cezalar yağdırdığını göreceklerdi ama varsa yoksa LGBT dendi, yaratılan algı ile sözleşmeden çekildi.
Malum, Şanlıurfa’da eş cinsellik eğilimi (oğlancılar) tabiri ile meşhurdur. İnanın sosyal medya da en çok tepki gösteren bu oğlan ve oğlancılar, cinsel sapıklar, kadını cinsel esire gören sapık canavarlar oldu ve ülke kamuoyu bu ters algıyı yedi ama benim konum dindar gençlik ya
Türkiye’de cinsiyet değiştirmeyi hatta değiştirmeden yaşamayı özendiren sanatçının Külliyede DİVA-BÜYÜK SANATÇI denerek başköşe de ağırlandığını gören gençliğe LGBT yüzünden sözleşmenin iptal edildiğini nasıl anlatacağız?
15 Temmuz akşamı 254 vatandaşımızı şehit eden eli kanlı FETÖ Terör örgütü sevici ve kriptolarının bu ülkede hala güçlü olduklarını ve onların yerine öğretmenlerinin, doktorlarının, 16 yaşındaki askeri okul çocuklarının, hemşirelerin, savcıların, bilim adamlarının, akademisyenlerin KHKlar ile işinden aşından edildiğini gören gençliğe hakkı, hukuku, dini, imanı, adaleti nasıl anlatacağız?
Viranşehir’de vekil yakını ilkokul mezunu adamların dahi makam sahibi olduğuna tanıklık ederken iki üniversite bitirmiş gençlerden helalinden ekmek kazanmayı nasıl anlatacağız?
Erkan TAN gibi FETÖ Övücüsü bir adamın hala ekranlarda para kazandığına tanıklık eden gençlere FETÖ’nün eli kanlı bir terör örgütü olduğunu nasıl anlatacağız?
Adıyaman milletvekilinin danışmanının arabasının bagajında koli koli rüşvet parasını taşıdığını gören gençlere helali, haramı nasıl anlatacağız?
İl il, ilçe ilçe yetmezmiş gibi milyonlarca lira aldığı TV Kanalından bu halka fakir oldukları için şükretmeleri gerektiğini anlatan Hatipoğlu’nun torunu yaşındaki kızla evlenmesine, alkol satılan turistik otel sahibi olmasına, rektörlüğüne ve 7 fakültenin dekanlığına vekalet ederek korkunç para kazanmasına tanıklık eden gençlere din adamı olmalarının kutsallığını nasıl anlatacağız?
Kurum müdürü, amir ve daire başkanlarının kendilerini yaptıkları hizmetlerde değil, falanca vekilin adamı olmakla tanımladığı bir süreçte fakir fukara ve kimsesizlere yapılan haksızlıkları kime, nasıl anlatacağız ki gençlere anlatalım.
Dinar, bilge, güçlü, kararlı, azimli gençlik benim de hayalimdir Cumhurbaşkanım lakin aynı suçlamayla sürgün edilen 5 hemşireden birisinin partili eşi, diğerlerinin yakın arkadaş oldukları gerekçesi ile torpilden kıyaklandığı diğer ikisine haksızlık yapıldığı Şanlıurfa’da dindar gençlik hayalini kurmuyorum artık.
Çünkü istediğinizi biliyorum ve kalbimle bu isteğinizin altına imzamı atıyorum ama pratikte vicdansız, eş cinsel, desit, çıkarcı, futbol-fuhuş-gece hayatı düşükünü, kısa yoldan zengin olma hayalleri kuran bir gençlik yaratıldı, üzgünüm...
5 hemşire vakasının takipçisiyim. Bakalım şair yürekli başkanım bu sınavdan şaire, şiire yaraşır bir kararla çıkacak mı?
Benim umudum kalmadı adaletten yana ama haksızlıklarla mücadele azmimden zırnık kaybetmedim şükürler olsun...