15 MİLYON KOBAY & HOŞ GELDİN MÜDÜRÜM!
Bana kalırsa 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizin en anlamsız, ötekileştirmenin aslında resmen yapıldığı Şark Görevi uygulaması ve bunun Doğu Güneydoğu Anadolu Bölgeleri üzerinde yarattığı sosyolojik, psikolojik, kültürel hatta ekonomik etkilerine geçmeden önce; ülke olarak eğitim sistemimize biraz değinelim istiyorum.
Ülke olarak kendimizi bir yandan İslam ülkelerinin bir nevi hamisi, lideri ilan ederken öte yandan AB'ye girmek için çırpınma gerçeğimiz ortada. Hal böyle iken bir ülkenin dününü, bugününü ve yarınlarını inşa eden eğitim sisteminde Asya ve Avrupa'nın neresindeyiz sorusunu örnekleriyle masaya yatıralım.
Saddam Hüseyin iktidardayken on yıllarca İran ile savaş halinde, sonrasında ABD emperyalizminin yerle bir ettiği Irak ilk ve en çarpıcı örneklerimizden birisidir.
Uzun yıllar süren Saddam Hüseyin diktatörlük rejimi dahil Irak'ta 43 yıldır eğitim müfredatı çağın teknolojik gelişimine paralel olarak Fen, Biyoloji haricinde değişime uğramadı.
Savaşların, kapitalizmin acımasız sömürü ve baskısının altındaki bu ülke eğitimi dini ağırlıklı olsa da oturmuş ve en ufak karmaşıklığa mahal vermeyen sistemi ile halkına eğitimi ücretsiz vermeye devam ediyor. Ayrıca Irak'ın son 10 yılda dünyaya sunduğu 11 önemli bilim insanı mevcuttur.
Ortadoğu'dan biraz uzaklara uzanıp depremler ülkesi Japonya'da duruma bir göz atalım. Japonya'da okula ilk kez ayak basan çocuklara 3 yıl boyunca tek bir harf, matematik, coğrafik, felsefi, dil eğitimi verilmiyor! Bu süreçte Japon çocukların aldığı eğitim "toplum içinde uyumlu yaşama, oturma kalkma, örf adet, anne babaya, arkadaşa, komşuya, kardeşe, emeğe saygı" başta olmak üzere iyi insan olmak öğretiliyor.
Japon çocuk körpe beyninin alamayacağı bilgi bombardımanı ile bunalmak yerine ülkesine, milletine, ailesi ve çevresine saygılı, sevgi dolu, anlayışlı bir birey olmayı öğreniyor.
3 yıl sonunda çocuğa dair not edilmiş bilgiler ve ailenin rızası ile yapılan testler sonrası çocuğun hangi mesleğe eğilim ve yetenekli olduğu tespit ediliyor ve ona göre bir eğitim yol haritası belirleniyor.
Yani bizim ülkede olduğu gibi 6 yaşındaki çocuğa bir yanda matematik, dil, coğrafya eğitimi, öte yanda flüt, takla atacağı tuhaf beden eğitimi dayatılmıyor.
Not: Japonya'da 55 yıldır eğitim müfredatı değişmedi ve eğitim tamamen ücretsiz.
Haydi dönelim eteklerine yapışıp içine girme mücadelesi verdiğimiz Avrupa'nın bazı ülkelerindeki duruma:
Almanya'da bir çocuk eğer temiz kullanılmış ise kendisinden 15 yaş büyük ağabeyi, 30 yaş büyük babası, 60 yaş büyük dedesinin derd kitabı ile gördüğü aynı eğitimi görüyor.
Evet yanlış duymadınız. Müfredat değişmiyor ve kitaplar iyi korundukları gibi bir sonraki sınıfların öğrencilerine bırakılıyor.
Bu durum yoksulluktan değil elbette:
1- İsrafı önlemek
2- Aynı kalitede eğitim istikrarı
3- Kuşaklar arası bilgi uçurumunu minimize etmek
Ve Almanya'da eğitim ücretsiz. Ve ağır bir savaş yenilgisinde sanayisi, ekonomisi çökmüş Nazi Almanya'sı bugün dünyanın sayılı güçlü ülkelerinden birisi konumunda...
Sadece eğitim değil, sağlık ve insanoğlunun yaşama hakkına dair neredeyse her şeyin devletçe karşılandığı Küba'yı, Norveç ve Fillandiya'yı saymıyorum bile.
Gerçek şu ki; dini yaşamayı gelişen teknolojiyi, bilimi, ilmi reddetmekle eş tutan anlayışın her geçen gün daha da tükettiği ortadoğu ve tüm İslam coğrafyasında durum çok vahim ama ne Avrupalı ne Asyalı olmayı başaramayan ülkemizde kaliteli, sürdürülebilir, günümüzün gelişimine uyumlu, ahlaki değerleri bilimin gerçekleriyle harmanlayan bir eğitim sisteminden söz etmek pek mümkün değil.
Çağa göre değil çoğunlukla milli eğitim bakanlarının ve hükümetlerin anlayışına bağlı, sürekli ve gereksiz değişikliklerle yerinde sayan, buna paralel olarak siyasi konjöltürlerin sonucunda beyin göçüne sebep olan eğitim sistemi reforme edilmedikçe değil Avrupa, Asya, geri kalmış birçok Afrika ülkesinin gerisinde kalacağımız günler yakındır.
Eşit olmayan, hayatın gerçekliği ile bilimsellikten uzak eğitim sistemimiz aynı zamanda üniversite mezunlarının diplomalarını duvara asıp farklı mesleklere yöneldiği işsizlik duvarına da toslayınca iyiden iyiye bataklığa sürükleniyoruz.
Yukarıda saydığım ülkelerde müfredatlar on yıllarca değişmez iken bizim ülkede her yıl değişmekte. Örneğin her yıl matematik dersinin kaynak kitabı değişiyor... Bırakın ülke genelini: Her bölge, şehir hatta okulda öğrencilere farklı kaynak kitaplar dayatılıyor.
Öğretmenlerimiz kadrolu, ücretli, sözleşmeli, PİKTES ve atanamayanlar olarak beşe bölünmüş ve hepsi de eğitim yerine hayat kaygısındalar.
Bir avuç hariç eğitim kurumlarının başına siyasilerin yakınları atanıyor!
Paralı eğitim olduğu için yoksulun eğitim alma şansı kalmıyor veya eşit eğitim hakkından yararlanamıyor!
Devlet okullarında başta kantinler olmak üzere her bir alım satım işi rant yuvasına dönüşmüş durumda.
Dünya çapında ilk 500'e giren ünüversitemiz yok!
Sorunları sıralamaya kalkarsak uzar gider. Buradan makalemin asıl konusuna geçmek ve şark görevi ucubesini tartışmaya açmak istiyorum.
BİZ BUNU HEP YAŞIYORUZ!
Malum pandemi süreci en çok eğitimin aksamasına neden oldu. Eğer telafi edilmez ise yakın gelecekte inşaatı bilmeyen inşaat mühendisleri, iğne yapmayı bilmeyen hemşire, ameliyat bilmeyen doktorlar vs vs gibi oldukça sıkıntılı meslek sahiplerinin kol gezdiği zamana yürüyoruz.
Ancak şark görevi nedeniyle aslında biz bunu 100 yıldır yaşıyoruz.
Nasıl mı?
ŞARK GÖREVİ UCUBESİ!
Evet, bu ülkede sağlıktan, eğitime, askeriyeden, polise tüm memurların çıraklık dönemlerini geçirdikleri yer: Şark Görevi adı altında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleridir.
Bir başka deyişle, doktor ilk reçetesini, cerrah ilk ameliyatını, hemşire ilk iğnesini, polis ilk operasyonunu, subay astsubaylar ilk olay yeri tecrübesini, kaymakam, vali ilk deneyimini bu iki bölgede yaşadığı gibi; öğretmenler de ilk derslerini veriyorlar.
Bir başka deyişle bu iki bölge memurlar için deney rabaratuvarı, 15 milyon insan da denek ve kobayları durumundadır.
İstisnasız hepsi deneyim kazandıklarında diğer 5 bölgeye tain olmakta, deneyimlerini orada mesailerinde harcamakta.
Bugün memleketim Şanlıurfa'da 3-5-10 yıl deneyimli öğretmen sayısı neredeyse bir elin parmakları kadar olup üstüne üstlük öğretmen açığı vardır
Deneyimli öğretmeni geçtim branş öğretmeni, okul, derslik gibi eğitimin olmazsa olmaz gereksinimlerinden yoksun bir şehirde çocuklarımızdan başarı bekliyoruz.
Bugün Urfa'nın bir çok kırsalı hatta merkezinde 45-50 kişilik sınıflarda eğitim verilmeye çalışılıyor.
Şark Görevi adı altında iki bölgenin deney sahası yapılmasının hukukla, eşit eğitim ve insan haklarıyla uzaktan yakından alakası olmadığı gibi resmen ötekileştirmektir aslında.
Bu açıdan baktığımızda bu iki bölgede geri kalmışlığın en önemli nedenini bulmaktayız.
İki bölge siyasileri şark görevi tanımının kaldırılarak yeni memurların tüm bölgelere eşit dağıtılması için çalışmalıdırlar.
Öte yandan bu iki bölge çocuklarının batıyla eşit eğitim alması için okul, derslik, öğretmen açıklarının kapanması ama daha da önemlisi iatikrarı olan, kaliteli, nitelikli ve çağa uygun bir eğitim sistemi için mücadele edilmelidir.
HOŞ GELDİN MÜDÜRÜM!
Malumunuz, Şanlıurta eğitimi Şerafettin Turan sonrası derin bir çıkmaza girmiş, Şanlıurfalı müdürümüzün yaptıkları, yapamadıkları ile sadece 2 yılda tüm verilerde 81. il olmak gibi utanca teslim olmuştu.
Bazı siyasilerin yakınlarının makam bahçesi haline getirdiği il milli eğitim müdürlüğü, ilçe müdürlükleri, okullar iflasın eşiğine gelmiştir ki şükürler olsun geçmişi başarılarla dolu, ayrıca siyaseten ajandacı olmayacak kadar dik duruşlu ve oldukça deneyimli bir isim Sn. Fevzi Kurt atandı memlekete.
Öncelikle kendisine hoş geldin diyor, memleketime, şahsına, ailesine hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın müdürün yükü ağır ve yapacağı çok şey var bilmekle beraber hepsinin üstesinden gelecek bilgi birikimi, vizyon, duruş ve tecrübeyle beraber gücü olduğunu da duyduk, mutlu olduk.
Duyduk ve umutlandık ki; sayın Fevzi Kurt yaşamını ülkesine, milletine adamış, adil, vizyonel, bilimsel çalışma sistemiyle kendisine verilen her görevin altından büyük başarılarla çıkmış, deneyimi ile şehrimizin eğitimine doğru ve geleceğe dair yön verebilecek tecrübeye sahiptir.
Kaldı ki Sayın Müdür bilmelidir ki; Şanlıurfa Halkı şehrine hizmet eden herkesi baş tacı eden vefalı bir halktır.
Bizlerde her hizmetinde kalemimiz, yüreğimiz ile yanında olacağız.
Hoş Geldin Sayın müdürüm; gelişin fırsat eşitliğinin sağlandığı, kaliteli, nitelikli, rant yuvası olmaktan kurtarılmış halk ve eğitim odaklı yarınlara müjde olsun.
Dilerim ki şehrimin sorunlarına soyadın gibi pençe vurup çözecek yarınlarda gururla müjdeler verelim şehrimize...